Edges translate Turkish
1,052 parallel translation
Take a look at these edges.
Şuraya bir bak.
Everything he can see is squeezed into a moving window just ahead of him blue-shifted at the center, red-shifted at the edges.
Görebildiği her şey sıkışarak önündeki bir pencerede toplanıyor merkezde maviye kenarlarda kırmızıya değişiyor.
In young parts of the ring system, there hasn't been enough time for collisions to round the edges of these fragments the snowballs of Saturn.
Yeni oluşmuş parçalar birbirine çarparak yontulacak fırsatı bulamıyor.
Just somebody to talk to... to polish off the rough edges.
Sadece önemsiz bir iki sıkıntı... üzerine konuşmalar yapıyorlar.
I think I'd like one of those pictures for myself... wallet-size, with a glossy finish, the scalloped edges.
Sanırım ben de fotoğraflardan bir tane istiyorum. Şöyle cüzdana uyacak, cilalı, fistolu kesilmiş.
Lovely crinkly edges.
Çok hoş buruşuk kenarlar.
A headpiece like that one, except the edges were rougher.
Bunun gibi bir başIık ama kenarları daha kabaydı.
Come on, find the edges.
Haydi. Kenarları bulun.
I file down the rough edges, that's all.
Pürüzleri alırım, hepsi bu.
Well, I'm a little raw around the edges, but I'll live.
Uçurumun kenarlarında dolaşıyorum ama hâlâ hayattayım.
However, the edges around the gaps - are very dangerous to the dogs.
Ama boşlukların kenarları çok tehlikeliydi.
These flat brims with the curled edges came in three years ago.
Kıvrık kenarlı düz ağızlar üç yıl önce moda olmuştu.
It is OK if you hold these by the edges.
Bunları köşelerden tutman da bir mahsur yok.
Yo, man, I'm gettin'a little rusty around the edges.
Hop, dostum, şöyle kenarlardan biraz paslanmaya başladım.
You left a good number of loose edges.
Bir sürü kaçık uç bırakmışsınız.
Selling little bits, chipping away at the edges.
Satmak veya kenarlarından kemirmek.
Cut the edges off.
Kenarlarını kes.
It seems to have polished up your edges.
Sivriliklerini törpülemiş gibi.
Cousin, you know when you leave the eggs in the pan too long and they get all black around the edges...
Kuzen, biliyor musun, yumurtaları tavada uzun süre tuttuğunda, onların etrafı da aynen öyle kararıyor
Geordi, concentrate on their cutting edges, durability, weaknesses in material.
Geordi, kesici silahlara odaklan, dayanıklılık, malzemedeki zayıflıklar.
A bunch of freaks out on the edges.
Bir grup marjinal fanatikler.
Try to imagine grass possessing razor-sharp edges eight to 15'high, so thick as to cut visibility to one yard.
"Otları hayal et, yanları jilet gibi keskin.." "sekiz ile 15 arası, bahçende gördüğünde kestiklerinden kalın!"
All right, finish up there and get these edges up here.
Tamam oradaki işini bitir ve şu kenardakileri bana getir.
I perceived a number of flaky ashes and round the edges a fringe of brownish powder, which had not yet been consumed.
Orada bulunan küllerin arasında daha henüz yanıp tükenmemiş olanlarını özenle ayıkladım.
Just to smooth out the edges a little bit.
Sadece rahatlamak için.
Do you always drink to smooth out the edges?
Rahatlamak için hep içer misin?
You look like a malcontent misfit... who skirted around society's edges... and never done shit.
Toplumun kenarında kalmış uyumsuz... tatminsiz ve bir halt olmamış... birine benziyorsun.
We just knocked the rough edges off you.
Biz sadece pürüzlü köşeleri düzelttik.
I was just trying to make you reach. Push out the edges of the envelope.
Ama sınırlarını zorlamanı sağlamaya çalışıyordum.
Jagged edges.
Kenarları tırtıklı.
He said someday it would soften the edges of the bad times. And make the good ones seem even better.
Bir gün, kötü zamanları güzelleştireceğini ve güzel zamanları daha da güzel yapacağını söylemişti.
Certainly not, that slit has sharp edges.
Yapamayız, yarığın köşeleri çok sivri.
Keep to the edges, that's right.
Kenardan ayrılmayın, tamam.
The cakes in the lounge are nibbled all around the edges.
Fuayedeki kekler köşe bucak saçılmış.
- Mr. Horne, Mr. Horne - You seal the edges with a - a sugar glaze.
Ve parlak şekerle kenarları tutturuluyor.
You are really beginning to fray the edges of my patience.
Gerçekten sabrımı taşırmaya başlıyorsun.
Well... he's a little rough around the edges.
Aslında, biraz kaba olduğu söylenebilir.
Course, Marty says he likes things a little rough around the edges.
Tabi, Marty de bazı şeylerin etrafının pürüzlü olmasından hoşlanıyormuş.
Look how clean the edges are.
Bak kenarları ne kadar da temiz.
Okay, Joel, you and Chris take the edges, and I'll walk it through.
Tamam, Joel, ve Chris kenarları almak ve bunu üzerinden yürüyecek.
The weed-whacker's just for the edges.
Benim makinamı almışsın, senin ki kenarda duruyor.
I like rough edges.
- Sert çıkıntıları severim.
Yes, I admit that Captain Ron is a little rough around the edges.
Kaptan Ron'un biraz yontulmamış biri olduğunu itiraf etmeliyim.
Rough around the edges, but it worked!
Kaba hatlarıyla, ama oldu.
I could see pieces of the office, jagged edges of the building.
Ofisin parçalarını görebiliyordum, binanın çentikli köşelerini.
Get comfortable on your edges.
Kayarken rahat olun.
Trust your edges.
Kendine güven.
Dusty is a joke to people on the cutting'edges, a farce.
İş röportaja gelince Dusty sadece bir şaka.
Just beginning now to come apart at the edges and the seams.
Bu ülkede şu an her dikiş patlamakta.
The first six months of marriage were said to be the hardest... and after that... they would have nearly finished polishing down all the rough edges.
Genellikle evliliğin ilk altı ayının... en zor dönem olduğu söylenir. Ondan sonra, bütün sivriliklerin... törpülenmiş olacağını düşündü.
Sammy's taken more edges off than a carpenter.
Sam bir marangozdan çok pürüz törpulemiştir herhalde.