English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ E ] / Emaciated

Emaciated translate Turkish

58 parallel translation
This time, emaciated women were selected for extermination.
" Yine özel bir aksiyon. Takattan düşmüş kadınların gazlanması var.
on the blackened, emaciated body of a boatman... and in a lady who kept a greengrocer's shop.
Kararmış, bir deri bir kemik kalmış bir denizciyle... manav dükkânı sahibi bir bayanın cesedinde.
Weary and emaciated, most had marched a thousand jungle miles.
Bitkin ve bir deri bir kemik haldelerdi, çoğu cangılda binlerce kilometre yürümüştü.
Thats why emaciated people complain of pains in their feet when they walk.
Bu yüzden zayıf düşmüş insanlar yürürken ayaklarındaki ağrıdan şikâyetçi olur.
Every Thursday night there's bloody cabaret in the bar featuring some tiny, emaciated dago with nine-inch hips and some fat bloated tart with her hair Brylcremed down and big arse presenting Flamenco for Foreigners.
Kısa boylu, kara kuru, 25 cm. lik kıçı olan bir Latin'le iri, şişko, saçı briyantinli, koca götlü bir karı yabancılar için flamenko gösterisi yapar.
Past the impeccably emaciated ladies of society.
Kusursuz şekilde kilo vermiş sosyetik hanımların arasından.
His face is emaciated.
Yüzü çok zayıf.
Before the horrid ravaging reduced her to the frail, the emaciated, worm-eaten thing... that she became.
Kötü talan onu zayıf düşürmeden önceki haliyle bir deri kemik kalmadan, kurtlar onu yemeden önceki... Burası da amma parlıyor.
We're emaciated. You do the maths.
Hesabı sen yap!
You see tubercular, gout-ridden, undernourished workers... and their emaciated, half-starved children.
Orada insanların ne kadar... kötü şartlarda yaşadığını ve çocukların naslI açlık çektiğini... görebilirsin.
An emaciated, harrowed, white face.
Çökmüş, zayıflamış, bembeyaz bir surat.
In fact, the skinny, emaciated guy there with the camera is me.
Kameralı sıska, bir deri bir kemik adam benim.
Could you imagine, not having seen anything like that before, to see a boxcar full of dead, emaciated people?
Daha önce hiç böyle bir şey görmemişken, vagon dolusu bir deri bir kemik kalmış insan görmeyi düşünebiliyor musunuz?
I wanted to look very emaciated when I came out of the pod.
O kozadan çıktığımda bir deri bir kemik gözükmek istedim.
A sunbeam illuminates herface, an emaciated face from years of misery.
Günışığı, ıstırap dolu yılların zayıflatığı yüzünü aydınlatıyordu.
It was me, Kobe Bryant, that emaciated chick from The Practice... and some 1 2-year-oId rap singer that I've never even heard of.
Benden başka, Kobe Bryant, The Practice'deki şu sıska hatun... ve 12 yaşında adını bile duymadığım bir rap'çi vardı.
Emaciated. Skin and bones.
Bir deri bir kemik kalmış.
He is emaciated.
Çok zayıflamış.
Oh, it was no biggie. I told her you were busy Hot-tubbing with a couple of emaciated lesbos.
Ah çok önemli değildi, senin meşgul olduğunu ve bir kaç sıska lezbiyenle beraber jakuzide olduğunu söyledim.
Their daughters are emaciated?
Aileleri kızlarının bir deri bir kemik kaldığını fark etmiyor mu?
Emaciated, bald and numbered.
Aç bırakılmış, traş edilmiş ve numaralanmış.
They hadn't fed him, and he was emaciated.
Yemek vermemişler, iğne ipliğe dönmüştü.
You might forget which half-naked, emaciated woman you want for the cover.
Kapakta hangi yarı çıplak, sıska kadını istediğini unutabilirsin.
If they had the evidence, they'd be putting emaciated bodies or emphysema, lung cancer, black lungs, they would be parading them throughout the media.
Eğer kanıtları olsa, kuruyup kalmış bedenleri yada enfizema, akciğer kanseri ve kapkara akciğer görüntülerini bütün medya organlarında sergiliyor olurlardı.
So instead of collapsing into a black hole The emaciated star becomes a neutron star With extreme magnetic powers.
Dolayısıyla, zayıflayan yıldız çöküp bir kara deliğe dönüşmek yerine aşırı manyetik güçlere sahip bir nötron yıldızına dönüşüyor.
I'm thinking about going on a little diet or something so I can get all emaciated-Iooking like you, then he'll think I look disgusting and I can get a rest or some sleep for a little while,
Biraz perhiz filan yapmayı düşünüyorum. Böylece bende senin gibi sıska görünümlü olurum. O zaman iğrenç göründüğümü düşünecektir.
Now We're Sending Out The Message That These Emaciated Models Are Actually Healthy?
Bir deri bir kemik mankenlerin sağlıklı olduğu mesajını veriyoruz!
Whenever I do something amazing, you know, feed the starving, help the homeless, rescue some emaciated refugee, I map it out here on my body.
Ne zaman süper bir şey yapsam, mesela açları doyurmak, evsizlere yardım etmek bir deri bir kemik kalmış mültecilere yardım etmek gibi vücuduma dövmesini yaptırırım.
filthy, emaciated and cold.
Bok gibi, kuru ve soğuk.
She's totally emaciated.
Bir deri bir kemik kalmış.
He was so pale and emaciated he seemed more like a corpse.
Rengi öyle solgun ve zayıflamıştı ki daha ziyade ölüye benziyordu.
I kept my mouth shut when they painted the walls. I kept my mouth shut when they put up... those emaciated, little, new techno monitors.
Ufacık, yeni teknolojik monitörleri koyduklarında sesimi çıkarmadım.
Inhuman... disease... emaciated corpses everywhere.
Kötü muamele, hastalık, eksik beslenme sonucu ölenlerin cesetleri heryere saçılmış.
As it is, our resources emaciated.
Bakın, kaynaklarımız kısıtlı.
Have you all seen him? How emaciated and weak he appears before us!
Onu gördün mü?
It's emaciated.
Çok zayıflamış.
Flipping through the fashion magazines, the pictures of the skinny supermodels, the emaciated and beautiful.
Moda dergilerinde, sıska ama güzel zayıf mankenlerin fotoğraflarına, baktım durdum.
Of an emaciated old man..
Sıska yaşlı bir adamdı.
He does nudes, emaciated, in unlikely positions.
- Belki. - Nü çalışıyor sıska modellerle, sıra dışı pozisyonlarda.
In two weeks'time, two emaciated models will cling to that bag like their lives depend on it.
İki hafta içinde, bir deri bir kemik iki model o çantaya hayatları bağlıymış gibi sarılacaklar.
My purse in "Interview" magazine? Two emaciated models will cling to that bag like their lives depend on it.
Zayıf modeller o çantayı hayatları ona bağlıymış gibi tutacaklar.
You're emaciated.
Nasıl da zayıflamışsın.
Diane, if you can make people care about BoJack Horseman, surely you can make them care about emaciated orphans with missing limbs.
Diane insanların BoJack Horseman'a değer vermesini sağlayabiliyorsan uzuvları eksik, çelimsiz yetimlere de değer vermelerini sağlayabilirsin.
'Sleeping, drooling, emaciated, stinking bodies'just to find something to eat.
Salya akıtan, cılız bir halde olan ve kokan cesetlerle uyuyordum. Sadece yiyecek bir şeyler bulmak için yapıyordum bunu.
Our feet are... hammered and we're just emaciated.
Bizim ayakları dövülmüş... ve biz sadece bir deri bir kemik konum.
You were so emaciated that you fainted!
O kadar bitap haldeydin ki bayılmıştın.
When you came across my emaciated corpse crawling with the creatures of the earth flesh eaten hollow. Did you imagine my slow death?
Etimi yiyip içimi oyan... topraktaki haşerelerle dolu... bir deri bir kemik kalmış cesedimle karşılaştığında... yavaş ölümümü tahayyül ettin mi?
To serve not the emaciated Galilean God but to stand alongside the great winged Lucifer as he reconquers heaven's bloody throne.
Güçten düşmüş Tanrı'ya kulluk etmek yerine... Lucifer, haşmetli kanatlarıyla cennetin o lanet tahtını... tekrar fethederken onun yanında durmak.
Featuring some tiny, emaciated dago With nine-inch hips And some big, fat, bloated tart
Kısa boylu, kara kuru, 25 cm'lik kıçı olan bir Latin'le iri, şişko, saçı briyantinli, koca götlü bir karı yabancılar için Flamenco sunar.
Which explains why Haslat was so emaciated when she was found.
Öldüğünde neden o kadar zayıf olduğunu açıklayabilir.
You look emaciated and sick.
Bir deri bir kemik hastalar gibi görünüyorsun.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]