English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ E ] / Embalmed

Embalmed translate Turkish

135 parallel translation
I embalmed some dead phrases.
Bense ölmüş deyimlerin anısını yaşatıyorum.
He didn't believe this ; it seemed the natural conclusion to a dream traveling through the snow everlastingly embalmed in ice
Buna inanmamıştı. Paul'un sahte ölümü bir hayale ayazda sonsuza dek sürecek karlı bir maceraya en uygun son gibi görünüyordu.
Those embalmed skeletons?
Yoksa mumyalanmış iskeletlerle mi?
I dream about them being already embalmed.
Onların mumyalandığını görüyorum rüyamda.
They embalmed our Savior, wrapped Him in a shroud and interred Him in a cave.
Onlar kurtarıcımızı mumyaladılar, bir kefenin içine sardılar ve bir mağaraya defnettiler.
Julian is lying there in his room Julian is lying there in his room like an embalmed saint, neither dead nor alive.
Mumyalanmış azizler gibi,... ne ölü ne de diri halde yatıyor odasında Julian.
And I embalmed her in all her beauty so that she would be mine.. forever.
Ben de onu tüm güzelliğiyle mumyaladım böylece sonsuza dek benim olacaktı.
One day I'll put myself in there, embalmed.
Bir gün kendimi de buraya koyacağım.
Then we will need a certificate... that the body has been properly embalmed.
Arabayla uçurumdan uçarak öldü ya. Naaşın, uygun şekilde dezenfekte edildiğini gösteren belge.
At his mother's request, the body has not yet been embalmed.
Annesinin isteği üzerine, ceset henüz mumyalanmadı.
Don't you realize he's been embalmed?
Tahnitlendiğinin farkında değil misin?
You look like you've been embalmed.
Mumyalanmış gibi görünüyorsun.
Embalmed, really.
Mumyaladım aslında.
They're embalmed.
Hepsi mumyalanmış gibiydi.
Let's just see him try to reanimate anybody that's embalmed with this shit.
Bu herifin bu asitle ölüleri nasıl dirilttiğini görelim bakalım.
I don't know if Bennington's an undertaker or one of the stiffs he embalmed.
Bennington'un girişimci mi... mumya mı olduğunu bilmiyorum.
Coffee for sailors with salt-marked faces... in a foggy bar with smoke, pipes, and embalmed monsters.
Yüzleri tuza batmış denizcilere kahve... ve mumyalanmış canavarlar...
YOU SEE, I HAD HER EMBALMED.
Onu tahnit ettim.
That you here embalmed on the cover?
Bu haşmetli zat sen misin?
- Who embalmed him? - Come on.
- Mumyalayan kimdi?
And his embalmed corpse'll be more of a draw than Midas ever was.
Ve mumyalanmış cesedi Midas'ın çektiğinden daha çok insan çekecek.
I embalmed cadavers.
Kadavraları mumyalama işindeydim.
Well, the body wasn't embalmed, as according to custom.
Geleneğe uygun olarak, ceset ilaçlanmamıştı.
I've seen bodies embalmed by him.
Mumyaladığı cesetleri gördüm.
You remember her perfectly embalmed body, don't you?
Annenin kusursuz mumyalanmış naaşını hatırlıyorsun, değil mi?
this woman's been embalmed.
Yani bildim. Bu kadın mumyalanmış.
You're so gorgeous you should be embalmed.
"Öyle muhteşemsin ki mumyalanmalısın."
If they haven't embalmed him, we could still test his blood for poisoning.
- Onu mumyalamadılarsa kan örneği alıp ağır metal testi yapabiliriz.
It was clear he did not want the body embalmed.
Onun mumyaIanmasını istemediği çok açıktı.
Embalmed, wrapped in latex and duct tape.
Mumyaladım, lateks ve bantla kapladım.
I know it sounds funny, but the first time I embalmed someone it felt like I was coming home.
Komik gelebilir, ama birini ilk mumyaladığımda sanki özümü bulmuş gibi hissettim.
Mr. Jones, I can guarantee that you will not want to see her nor will anyone else, unless she's been embalmed.
Bay Jones, mumyalanmadan sizin veya başkasının onu görmek istemeyeceğini garanti ederim.
You do understand, however, that means she'll need to be embalmed.
Ama bunun için mumyalanması gerektiğini anlıyorsunuz.
I should be embalmed. Oh, my God.
Aman Tanrım.
- He's already been embalmed.
- Zaten tahnit edilmiş.
I don't want to be embalmed.
Mumyalanmak istemiyorum.
No long, slow sleep of death embalmed.
Uzun ve huzurlu olmayacak uykuları mumyalanmış ölüler gibi.
- This dude hasn't been embalmed yet.
- Bu herifi daha mumyalamamışlar.
A casket--embalmed- - it's not going to look like that.
Bir tabut. Mumyalanmak. Onlara benzemez bence.
The young man has been embalmed.
Evet, delikanlı mumyalanmış.
The reason I was unable to determine the cause of death was... because our major was alive when they embalmed him.
Ölüm sebebini bulamamamın nedeni, binbaşının mumyalanırken hayatta olmasıymış.
How'd you know? Because he embalmed major Kidwell when he was still alive.
Çünkü Binbaşı Kidwell'i canlı canlı mumyaladı.
He came in here already embalmed.
Buraya zaten ilaçlanmış halde geldi değil mi?
Now I am the keeper of his body embalmed here in the Egyptian ways.
Şimdi Mısır yollarında, gitmeye hazır vücudunun bekçisiyim.
You mean she was embalmed?
Mumyalanmış mı?
The body was never embalmed?
Bu beden mumyalanmamış mı?
Just because I feel dead doesn't mean I have to look embalmed.
Kendimi ölü gibi hissetmem, mumyalanmış gibi görünmem anlamına gelmiyor.
She didn't want to be embalmed, she didn't wanna be cremated, she just wanted to be... put... back in the earth somewhere no casket, nothing.
Ona kimyasal maddeler sürülmesini istemiyordu. Yakılmayı da. Bir yerlerde toprağa gömülmeyi istiyordu.
I just embalmed him.
Kimyasal maddeleri yeni sürdüm.
Nate didn't want to embalmed.
Nate, vücuduna kimyasal maddeler sürülmesini istemiyordu.
Like it's been embalmed.
Mumyalanmış gibi.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]