English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ E ] / Embody

Embody translate Turkish

85 parallel translation
Because you embody the concept of fidelity for us... therefore we wish to be faithful.
Çünkü bizler için bağlılığınızı somutlaştırdınız... bu yüzden biz de sadık olmak istiyoruz
The current Jean-Marc Clément seems to embody all the traits of his forebears.
Bugünün Jean-Marc Clément'i atalarının tüm özelliklerini bünyesinde barındırıyor gibi.
Society broadcasts to itself its own image of its own history, a history reduced to a superficial and static pageant of its rulers — persons who embody the apparent inevitability of whatever happens.
Toplum kendisine kendi tarihinin görüntüsünü yayınlar, yöneticilerinin, yüzeysel ve durağan bir gösterisine indirgenen bir tarih — olanların açık kaçınılmazlığını cisimleştiren bireyler.
We embody proletarian power.
Proleter kuvveti canlandırıyoruz.
Today, by virtue of their two leaders, these two peoples are rediscovering their ancient virtues. Virtues that embody similarity and reciprocity that have been long forgotten, that which Goebbels calls "the Prussian aspect"
Bu iki halk bir kez daha eski yapılarını yeniden keşfediyor ve ne zamandır unutulmuş benzerlikleri ve karşılıklı ilişkileri ön plana çıkarıyorlar.
And Your Highness wants to embody them?
Daha açık konuşur musunuz Ekselansları?
And we we who embody the local eyes and ears and thoughts and feelings of the cosmos we've begun, at last, to wonder about our origins.
Ve biz... Kozmos'un halihazırdaki gözleri, kulakları.. düşünceleri ve duygularının somut hali olan biz artık en azından kökenimizi merak etmeye başladık...
The Revolutionary Tribunal cannot embody justice lt can only be a tool to punish the nation's enemies
Devrim Mahkemesi adalet olamaz. Sadece ulusun düşmanlarını cezalandıran bir güç olabilir.
"Minnifield, at this moment in history, you embody the American dream."
"Minnifield, tarihin bu anında Amerikan rüyasını temsil eden siz."
You embody the qualities that you hope to draw out in others.
Başkalarının içindeki ortaya çıkarmak istediğiniz çoğu niteliği temsil ediyor görünüyorsunuz.
When I'm really moving... moving so freely, so clearly, so delicately that even the sex maniacs and the cops can only blink and let me pass... then I embody the spirit and the heart of hitchhiking.
Yolculuk ederken kendimi o kadar özgür, rahat ve mutlu hissediyorum ki seks manyakları ve polisler dahi sadece göz kırpmakla yetiniyor ve sonra otostopun ruhunu içimde hissediyorum.
You all embody different aspects of my personality... different voices inside my head.
Hepiniz benim kişiliğimin farklı yönlerini temsil ediyorsunuz,... kafamdaki farklı düşünceleri.
Commander Sisko has volunteered to embody Joran.
Komutan Sisko Joran'ı nesneleştirmeye gönüllü oldu.
I was hoping that you would embody Audrid for me.
Benim için Audrid'i nesneleştirmeni bekliyordum.
Kira, I would like you to embody Lela, my first host.
Kira, benim ilk konukçum olan Lela'yı nesneleştirmeni istiyorum.
Did Quark just agree to embody one of your female hosts?
Yanılıyorsam düzelt,... Quark senin kadın konukçularından birini nesneleştirmeyi kabul mu etti?
They embody the darkest emotions of its people.
İnsanların karanlık duyguları bu sayede somutlaşmakta.
Legend has it they embody the spirits of lost sailors.
Efsaneye göre, kayıp gemicilerin ruhlarını taşırlarmış.
Before that historic moment at midnight... when the peace accord is signed between our two countries... we shall be treated to... music and dance that seek to embody the souls... of these two great nations.
Geceyarısından, iki ülke arasındaki barış anlaşmasının imzalanacağı o tarihi andan önce iki büyük ülkeyi bir araya getiren ruhları cisimleştirmeye çalışan müzik ve dansa kendimizi bırakalım.
They're all highly qualified and embody the integrity that we expect from the school leadership.
İkisi de fazlasıyla kalifiye ve bir okul liderinden beklediğimiz dürüstlük örneği sergilediler.
We must embody the ideals of the Revolution... make president Aleman's words a reality.
Devrimin ideallerini somutlaştırmak zorundayız Başkan Aleman'ın sözleri gerçeğe dönüşüyor.
Oh, it was actually a composite of several tribal cultures... that embody similar methods of killing.
O, aslında ölüp giden birkaç kabilenin birleşmiş kültürüydü.
Images, especially animation, simply embody our personal and collective fantasies, manipulating selected information, and fictional constructs
Görüntüler, özellikle de animasyon kişisel ve ortak hayallerimizi somutlaştırır. Seçili bilgileri ve hayali yapıları değiştirir.
They've been feared and hated throughout history, as they've been thought to embody Satan... to serve evil itself.
Şeytanı temsil ettikleri ve ona hizmet ettikleri sanıldığı için tarih boyunca onlardan korkulmuş ve nefret edilmiştir.
Their lives embody freedom.
Onların hayatları özgürlüğü simgeler.
I think we probably embody that spirit, that, yeah, we're all members of this community and that it behoves us to help one another and to reach out to assist one another, yeah.
Sanırım bunu somutlaştırıyoruz. Hepimiz aynı toplumun üyeleriyiz. Birbirimize elimizi uzatmak ve yardım etmek görevimiz.
The boisei and the habilis embody two very different approaches to survival.
Boiseiler ve Habilisler hayatta kalmak için iki farklı yaklaşım sergilerler.
I think it's natural to embody the world around us with consciousness.
Bence dünyayı şuurumuzda biçimlendirmek normal.
Some men fancied that they represented the future of that new America, but it was men and women like Robert and Clara who would come to embody its true spirit.
Bazıları yeni Amerika'nın geleceğini temsil ettiğine inanıyordu. Oysa gerçek ruhunu taşıyanlar, Robert gibi erkekler ve Clara gibi kadınlardı.
Like us, these animals embody the mystery and wonder of consciousness.
Bizim gibi, bu hayvanlar da gizemi ve farkındalık merakını oluşturuyor.
They're precious numbers which embody the meaning of perfection
Bunlar kusursuzluğu şekillendiren çok değerli sayılardır.
Yet some men embody such greatness of character that their death serves as a unifying force for those who remain behind.
Ama bazı adamlar, içlerindeki büyüklüğü öylesine dışa vururlar ki... ölümleri, geride kalanlar için birleştirici bir güç olur.
The fascinating thing about partial objects, in the sense of organs without bodies, is that they embody what Freud called "death drive".
Bu'Kısmi Objelerle'ilgili,... yani bedensiz organlarla ilgili en ilginç şey,... Freud'un Death Drive ( ölüm sürüşü ) olarak adlandırdığı şeyi somutlaştırmalıdır.
And frannie will direct and embody the beautiful, yet powerful, Marie Antoinette.
Ve Frannie de güçlü Kutsal Antoinette'i yönetip ona hayat verecek.
The Purkersdorf itself, was build to embody the philosophy that the calm, smooth lines of rationalism, are the cure for madness.
Purkersdorf ; deliliği tedavi adına soğukkanlı ve rasyonalizmin pürüzsüz doğrusalığını, cisimleştirerek inşa edilmiştir.
Now at this moment, the client must choose the person who will embody the product.
Şimdi ürünü en iyi tanıtabilecek kişiyi seçecekler. Bu her zaman hassas bir nokta olmuştur.
It is to embody the dreams of man.
İnsanın, hayallerini somutlaştırması içindir.
And we, we who embody the local eyes and ears and thoughts and feelings of the cosmos, we have begun at least to wonder about our origins... star stuff contemplating the stars, organized collections of ten billion billion billion atoms,
Ve biz, kozmosun bu bölgedeki gözleri, kulakları, düşünceleri, duyguları olarak, en azından kökenimizi merak etmeye başlamış bulunuyoruz.
Father, you embody the grandeur of our civilization. How can you obey a tyrant?
Büyük uygarlığımızı temsil eden siz, babam, nasıl olur da bir zorbaya boyun eğersiniz?
And the flamingos born on the lake's salt island, transformed by its salt water, embody Natron in a living form.
Gölün tuz adacıklarında doğan ve tuzlu suyla başkalaşım geçiren flamingolar vücut bulmuş bir şekilde Natron'u bağırlarına basar.
You embody the homeland.
Sen anavatanı sembolize ediyorsun.
Emma Goldman can preach free love and feminine power till she's blue in the face, but you embody it.
Emma Goldman serbest aşk ve dişi güç hakkında yüzü mavileşene kadar atıp tutabilir ama bu sende vücut buluyor.
I have only ever tried to embody what is good about this nation.
Ben sadece bu ulus için İyi olanı gerçekleştirmek istedim.
I embody multitudes.
Ben bir çokluğun cisimlenmiş haliyim.
He seemed to embody all that was magnificent in British Imperial power.
İngiliz İmparatorluğunun....... tüm haşmetini temsil ediyordu.
He's an artist and feels you embody the very image of vitality.
Kendisi sanatçıdır ve zindeliğinizi olduğu gibi somutlaştırmak istiyor.
The Incarnation, for us is to allow the filial reality of Jesus to embody itself in our humanity.
Bizim için vücut bulma İsa'nın evlat olduğu gerçeğini insanlığımıza dahil olmasına izin vermekten geçiyor.
I embody...
Hadi bakalım...
They embody the na- - and contradiction can trigger a violent reaction.
Onlar... Ve inkar da, bir şiddet vakasını tettikleyebilir.
The two of us embody France, see?
Görüyor musun ikimiz de Fransa'yı bir şekilde bünyemizde barındırıyoruz.
I'm very sexual, very experienced woman, and I'm also a direct descendant of Cleopatra, and I'm 100 % confident saying I embody her sensuality.
Çok seksüelim ve deneyimli bir kadınım. ve ayrıca doğrudan Kleopatra soyundan geliyorum. Umuyorum ki benimle bağlantıya geçersin ve bunu daha ileri götürürüz.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]