English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ E ] / Embroider

Embroider translate Turkish

71 parallel translation
You embroider neatly.
Nakışta çok iyisin.
If I ever do, would you embroider it for me? Oh.
Söylersem nakışını benim için yapar mısın?
I also embroider, here and there.
ayrıca nakış da elimden gelir.
Should I sit alone all day and embroider and sigh... and wait for you to toss me a word or a look as you pass?
Bütün gün tek başıma oturup, nakış dikip, iç çekip benimle biraz konuşasın diye mi beklemeliyim?
They want you to develop the idea, embellish it, embroider it, make it into four pages.
Bir düşünce geliştirmeni süslemeni, renk katmanı ve 4 sayfaya yaymanı istiyorlar.
- You embroider.
- Doğrusu bu, belleğini süslüyorsun.
But this is no place to embroider flowers
Ama burası nakış işlemek için uygun bir yer değil
I'm here not to embroider flowers
Zaten buraya nakış işlemeye gelmedim
Then to embroider what?
O zaman neden buradasın?
To embroider the blind
Gözünü öldürmek için burdayım!
An Embroidery Bandit that can embroider the blind
İnsanların gözüne nakış işeleyen Nakışçı haydutum!
I want to embroider the blind Jiang Chongwei
Jiang Chongwei'ın gözlerine nakış işlemek istiyorum
Embroider blind men?
Nakış işleyerek kör mü edermiş?
Well, I embroider a little so that you can see it the way I do.
Şey, sen de benim gözümle görebilesin diye biraz allayıp pulluyorum.
Embroider it.
Süsleyin!
Can you embroider something for me?
Benim için bir şey örebilir misin?
The day when I embroider the last letter of the last word.
Son kelimenin son harfini ördüğüm gün.
Embroider
Nakış işlemek.
You can't cook, embroider, make jam.
Sen bilmezsin. Yemek yapmayı? Bilmezsin.
I hoe and embroider.
Çapalamayı ve nakış işlemeyi bilirim.
So... I shall end an old maid, and... teach your 10 children to embroider cushions and play their instruments very ill.
Yani bir kız kurusu olup çıkacak ve on çocuğuna yastıklara nasıl kötü nakış işleneceğini ve müzik aletlerinin nasıl kötü çalınacağını öğreteceğim.
Xena taught me to swing a sword and embroider linen for my wedding chest.
Zeyna bana kılıç sallamasını öğretti... ve düğün sandığım için keten bezine nakış işledi.
You, embroider?
- Sen... nakış işlemek.
Just says he's been a resident of the State of Maryland for the last two years, and he likes to embroider!
Sadece son 2 yıldır Maryland'de ikamet ettiği ve nakış yapmaktan hoşlandığı yazıyor.
- But I can't embroider!
- Ama ben nakış işini bilmem!
I'd prefer to have her where I can see her... but I can't embroider in such poor light.
Görebileceğim bir yerde olmasını tercih ederdim, ama ışıksız bir yerde nakış işleyemem.
Embroider a T-shirt?
Bir tişörte nakış mı işlemiştin?
We'll embroider.
Süsleneceğiz.
Do you embroider?
Eğer oyalanacaksan?
She couldn't embroider.
Nakış yapamıyordu.
I can... I can embroider but I can't darn!
Saç örebilirim ama bir şey dikemem!
She spent two years in a convent, learning to sing and sew, and pray and embroider in French.
Fransızca şarkı söylemeyi,... dua etmeyi, nakış işlemeyi, dikiş dikmeyi öğrenerek iki yılını manastırda geçirdi.
So why is he bent on carrying out his deadly war, even from the grave... when we have nothing left to give but a few ruinous trinkets... a few tiny feathers to embroider to our legs?
O halde, bacaklarımızı minik tüylerle süsleyecek ve birkaç değersiz eşyamızdan başka verecek bir şeyimiz yokken neden ölümcül savaşını sürdürmek niyetinde?
- Oh! Does he embroider?
Nakış da yapabiliyor mu?
They embroider on Kamikaze suits.
Kamikaze takımları işliyorlar.
using ribbons to embroider, making out the pattern of the rose, with a more accentuated dimensionality then ordinary rose bud embroideries.
Kurdelalarla işlersek... Sıradan gül goncalarından farklı boyutlandırılmış işlemelerle gül desenleri yapsak...
Since I was a kid, dad taught me how to embroider.
Çocukluğumdan beri babam bana nasıl nakış yapacağımı öğretti.
Embroider?
Nakış işlerinde nasıl?
- You paint tables, play the piano and embroider cushions.
- Masa boyuyorsunuz, piyano çalıyor ve nakış işliyorsunuz.
- Maybe embroider the story a little? Make it fit?
- Duruma uydurmak için hikâyeni biraz süsleyecek misin?
Dis-embroider the crew jackets.
Crew Giyim'Den Terzi.
And maybe you could have them embroider "Chief" on the back.
Arkasına da "Şef" yazısını işlettirebilirsin belki.
I mean how hard is it to embroider ZBZ heart's Omega Chi on a polo.
ZBZ'nin kalbi Omega Chi'yi polo üzerine dikmek ne kadar zor.
You must embroider a picture of the house.
Evinizin desenini nakışla işlemelisiniz.
Surely if I ask my maid... you must embroider the house.
Tabii hizmetçime söylersem... Siz işlemek zorundasınız.
So I began to secretly embroider designs on kids shoes and clothing.
Bu yüzden, gizliden gizliye çocuk ayakkabılarına ve kıyafetlerine nakış işlemeye başladım.
Perhaps you should embroider a red A on your wardrobe, abominable tramp.
Belki de gardropunu "KızıI A"'lar ile süslemelisin, seni iğrenç sürtük.
I started to paint and embroider five years ago.
Nakış ve boyaya beş sene önce başladım.
Did you already know how to embroider?
Nakış'ın nasıl yapıldığını zaten biliyor muydunuz?
I like to embroider cross-stitch woman.
Nakış yapan kadınları severim ben.
Four hours to embroider them.
Dört saatte harfleri işledim.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]