English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ E ] / Enabling

Enabling translate Turkish

220 parallel translation
And by enabling us to continue our long and happy association together.
Böylece bizim uzun ve mutlu birlikteliğimizin devamını sağladın.
It will be like a new coronation, enabling me relentlessly to consummate my great task!
Yüce görevimi tamamlamaya imkan veren yeni bir taç giyme töreni gibi olacak.
Enabling you to whisper to Maria without being seen.
Size rahatça Maria'ya görünmeden fısıldama olanağı sağladı.
Then after the door to Elizabeth's room had been locked by YOU, enabling you to return there and at your leisure demolish everything.
Ve sonra, Elizabeth'in odasının kapısını bizzat SİZ kilitledikten sonra, bir boş vaktinizde oraya rahatça tekrar dönüp, her şeyi kırıp döktünüz.
In a mere 15 years, this former farmer had paid off a number of my father's rash gambling debts, enabling him to snatch up our best plots of land.
15 yıl içinde, bu eski çiftçi... babamın dinmek bilmez kumar merakı yüzünden topraklarımızın en kıymetli bölgelerini eline geçirdi.
Gervase committed the account to paper enabling astronomers eight centuries later to try and reconstruct what really happened.
Gervase bu olayı kağıda aktararak sekiz yüzyıl sonraki astronomlara gerçekten ne olduğunu anlamaları için olanak sağlamıştır.
Thus enabling the witness to take advantage of her silence and blackmail her, bleeding her white.
Böylece cinayeti gören kişi suskunluğundan faydalanıp ona şantaj yaptı. Kanını kurutuncaya kadar.
Perhaps it is a link enabling us to pass from one subject to another, therefore to live together But since social relations are always ambiguous since thought divides as much as it unites since words unite or isolate by what they express or omit since an immense gulf separates my subjective awareness from the objective truth I represent for others since I constantly blame myself, though I feel innocent since every event transforms my daily life since I constantly fail to communicate since each failure makes me aware of solitude since...
Yoksa birbirimizin arasında gizli bir şey bir nesneden diğerine mi akıyor, bu şekilde mi hayatına devam ediyor ama sosyal ilişkiler en baştan beridir belirsizdir fikirler ayrılıklara yol açabildiği gibi birleştirici de olabilirken kelimeler anlamlarına ve ya yorumlarına göre farklıyken bilinç dünyamı bir sürü boşluğa ayırabilirken nesnel gerçekliğimin, beni diğerlerine temsil etmesi üstelik hem kendimden pişman olurken hem de kendimi masum gibi görmem günlük yaşantımı etkileyen her olay iletişim kurmamı engellerken yaptığım her hata yalnızlığımın farkında olmama neden olurken...
Ladies and gentlemen, and especially the ladies and gentlemen of the press who are with me here in this television studio, this conference has been arranged with the express purpose of enabling me to pass on to you some extremely heartening news.
Bayanlar ve Baylar, özellikle de benimle birlikte bu televizyon stüdyosunda bulunan değerli basın mensupları. Bu konferans, sizlere epey cesaret verici bir haberi verebilmem için ayarlandı.
But the women's bodies developed a glandular secretion, enabling them to survive and to manipulate certain areas of the males'brains, influence their emotional senses.
Ancak kadınların bedeni hayatta kalmayı sağlayan... bir salgı üretti... ve kadın beynine erkeklerin zihnine hükmetmeyi sağlayan... bir özellik kazandırdı.
Instead, the receiver... will be turned into an actual room microphone... thus enabling surveillance to take place.
Bunun yerine, alıcı... Bir oda mikrofonuna dönüşecek... ve böylece gizli takip başlayacak.
Thanks to his exalted social status, enabling him to pay the price not a single one escaped him
Yüksek sosyal statüsüne şükretsin ki, ona bunların bedelini ödemeyi imkan kılıyordu tek bir kimse bile ondan kurtulamadı.
And I shall be announcing in the House next week legislation enabling citizens to take legal action against any civil servant who gains unauthorised access to his file.
Haftaya, Temsilciler Meclisi'nde halkın, kendi dosyalarına yetkisiz erişen memur hakkında kovuşturma açma hakkını da yasaya dahil edeceğiz.
We came directly from Venice by boat with our musicians to show you this marvellous invention enabling you to witness with your own eyes the major events of history, whether recent or distant.
Müzisyenlerimizle size bu harika icadı göstermek için gemiyle ta Venedik'ten geldik yakın veya uzak zamanda olmuş tarihin büyük olaylarına Kendi gözlerinizle şahit olun diye geldik
It's true, a mistake was made here... and that was enabling him to enlist in the army.
Doğru, burada çok ciddi bir hata yapıldı ve bu orduya katılamaması gerekiyordu.
This is a device enabling the drunken driver to operate in absolute safety.
Bu, içkili sürücülere mutlak bir güvence sağlayan bir alet.
And thank you for beaming me here and enabling me to see a truly beautiful woman.
Ve beni buraya ışınlayıp, gerçekten güzel bir kadını... görme fırsatını verdiğiniz için de size teşekkür ederim.
Dr Crusher has successfully removed Ishara's implant, enabling the young woman to guide our rescue attempt.
Dr. Crusher Ishara'daki manyetik vericiyi başarıyla çıkardı. Böylece genç bayan kurtarma operasyonunda kılavuzumuz olabilecek.
I developed a program enabling me to predict human emotional responses to specific actions.
Sonuçta, insanların belli hareketlere verdikleri duygusal yanıtları tahmin etmemi sağlayan bir program geliştirdim.
- enabling the entire room to be opened up.
Böylece tüm oda kaplanmamış oluyor.
It's expressed for example by Supreme Court Justice Powell when he spoke of the crucial role of the media in effecting the societal purpose of the First Amendment, namely enabling the public to assert meaningful control over the political process.
Şu an özgürlük ve demokrasi sadece hazine gibi korunması gereken değerler değildir,... hayatta kalmak için ön koşuldur. Bu komplo teorisi, çok açık ve basit! Gerçekle ilgisi yok!
Enabling infrared.
Enfraruj aktif halde.
Utilizing only the most modern equipment D.E.F.'s staff of highly skilled and experienced artisans and journeymen deliver a product of unparalleled quality enabling me to proffer, with absolute confidence and pride a full line of field and kitchenware unsurpassable in all respects by my competitors.
Alanında son derece tecrübeli zanaatkâr ve ustaların fabrikada mevcut olan en son teknolojiyi kullanarak ürettikleri ve saygıdeğer rakiplerimizin asla erişemeyecekleri bir kaliteye sahip olan bu geniş sahra gereçleri ve mutfak eşyaları yelpazesi bana tam bir güven ve gurur içinde tanıtım imkânı sunmaktadır.
Enabling mankind. To part from darkness, and enter the light.
Onun sayesinde insanoğlu karanlıktan kurtulup, aydınlığa kavuştu.
Though most Alaskan rivers freeze geothermal heat keeps the Chilkat open enabling the eagles to feed on the river's unusually late salmon run.
Çoğu Alaska nehri donmasına rağmen Jeotermal sıcak Çiltak nehrini açık tutar Kartalların bu şekilde somon ile beslenmesine imkan tanır
They are sociable little animals that live in small clans, enabling them to make the most of scarce resources.
Bu da kıt kaynakları değerlendirmelerini sağlıyor.
A holographic emitter onboard conceals the rig while enabling zeta to mimic its targets.
Zeta'nın hedeflerinin taklitleri oluşturulurken entegre bir holografik yayıcı da donanımı gizler.
First and foremost, I should probably thank Hurricane Chris for enabling a poor schlub like me to afford a boat like this.
Öncelikle Chris Kasırgasına teşekkür etmeliyim. Benim gibi fakir birinin böyle bir tekne alabilmesini sağladı.
She's enabling a rapist.
Bir tecavüzcüye fırsat yaratıyor.
- You're enabling a rapist.
- Bir tecavüzcüyü barındırıyorsun! - Harper, yeter!
But you said I was enabling a rapist.
Ama bir tecavüzcüyü barındırdığımı söyledin.
When the physical body dies the mature spirit, enriched by its life on Earth, returns to Gaia bringing with it the experiences enabling Gaia to live and grow. "
Fiziki beden öldüğünde Dünya'daki hayatla zenginleşen olgun ruh Gaia'ya döner ve getirdiği deneyimlerle Gaia yaşar ve büyür. "
Let's recap. I lead a band of plundering vandals to the greatest archeological find in recorded history, thus enabling the kidnap and / or murder of the royal family.
Bir grup yağmacıya kayıtlı tarihimizin en büyük arkeolojik bulgusunu gösterdim.
It's my hope that, by staring at this fish it'll help me recall why I'm so angry at my father thus allowing me to forgive both he and myself and enabling us to go to school in New York...
Bu balığa bakarak, babama neden bu kadar kızdığımı hatırlamayı umuyorum. Böylece hem onu hem de kendimi affedeceğim. Böylece New York'ta bir okula kaydolacağız...
I teach techniques enabling anyone to beat a polygraph.
Yalan makinesini aldatmayı sağlayan teknikler öğretirim.
Look, by going in there tonight, you're enabling the same misogynistic mores that kept women in bondage for the past 5,000 years.
Oraya girerek 5 bin yıldır kadınları bağlayan kadın düşmanlığını desteklemiş oluyorsun.
Yeah, this one just called in enabling codes.
Şuradaki az önce giriş şifrelerini verdi.
- I need you here for the enabling codes.
Şifreleri girmen için sana ihtiyacım var.
What was needed was a communication device capable of linking the entire police force in a network enabling the information to reach the decision-maker.
Böylece oraya gittim ve yetkili birisiyle konuştum. Oradaki bayana bir isyan çıkacağını, bazı çocukların kaçma isteği içinde olduğunu, ama Sandro'nun kaçmayacağını söyledim. Bana : "Bundan şüpheliyim." dedi.
According to theoretical physics, eventually we'll be able to fold space so that the new Glasgow will overlap the old Glasgow enabling us to travel between the two without moving in time or space.
Teorik Fiziğe göre, Bir gün uzayı katlayabileceğiz o zaman yeni Glasgow'u Eski Glasgow'la çakıştıra biliriz ve ikisinin arasında zaman ve mekan harcamadan geçe biliriz.
Reichstag must support an Enabling Act.
Reichstag bu konuda bize destek vermek zorunda.
He wants their approval for something he calls the Enabling Act, which will turn this country into a police state with him as absolute ruler.
Bunu elinde olmayan sebeplerden dolayı yaptığını söylüyor. Tüm yetkileri elinde toplamak için bu ülkeyi polis devletine dönüştürecek.
"and I are paying for you to go to Yale. " We are enabling you to have this rarefied education...
Senin böyle güzel bir, eğitim görmeni sağlıyoruz. "
The ring was attached by a strap to his thigh, thus enabling a smooth trouser line.
Yüzük kemer sayesinde pantalona yapışık duruyormuş. Bu da pürüzsüz olmasını sağlıyormuş.
I must live my life with total efficiency to maximize my inventing capacity... thus enabling me to do the most I can for mankind
Hayatımı tam bir verimlilik ile geçirmeliyim ki icat etme kapasitem maksimum değere çıksın böylece insanoğluna yapabileceğimin en fazlasını yapabileyim.
We should create a network enabling us to become a political party.
Ama gençler arasında bize politik parti olma yolunu açacak bir birlik oluşturabiliriz.
The sign must be minus, and further the magnitude of g follows on from a determination of the mean density of matter, thereby enabling the cosmologist to know how hard he'll hit the ground if he falls off a cliff.
İşaret eksi olmalı, ve g'nin büyüklüğü maddenin yoğunluğunun ortalamasının tanımlanmasını izler, böylece bir tepeden düşerse yere ne sertlikte çarpacağını evren bilimcinin bilmesine imkan tanır
"so that the pain of successive contractions does not accumulate, enabling the mother to give birth in relative comfort."
Böylece peş peşe gelen kasılmaların acısı katlanarak artmaz. Anne göreceli olarak rahat bir doğum yapar.
I'm just enabling you to fail gracefully, as requested.
Ben sadece senin zarif bir şekilde başarısız olman için çabalıyorum, senin istediğin gibi.
Enabling program, phase two.
Program başlıyor, ikinci faz.
They know the Federation will send their best, enabling them to see how far we have advanced in technology and technique.
İşi sizin için kolaylaştırayım Komutan, yeniden tayinimi isteyeceğim.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]