English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ E ] / Endangering

Endangering translate Turkish

352 parallel translation
Your stupidity is responsible... for endangering lives and property in my charge.
İnsanların ölmesi ve benim askeri malzemelerimin yakılması sizin aptallığınızın sonucu...
I know what I have to do. I can't go on endangering you.
Ne yapmam gerektiğini biliyorum, seni tehlikeye atamam artık...
These idiots are endangering us all!
Bu aptalca! Herkes için çok tehlikeli!
Endangering the lives of your men through recklessness... drunk on duty, wanton murder of one of your own men... and cowardice in the face of the enemy.
Adamlarının hayatını kayıtsızca tehlikeye atmak... görev başında sarhoş olmak, adamlarından birini kasten öldürmek... ve düşman karşısında korkup kaçmak.
She's endangering our lives.
Hayatımızı tehlikeye atıyor.
What can we do to save him without endangering our own agent?
Kendi casusumuzu tehlikeye atmadan onu kurtaramayız ki.
"... endangering our national safety
"... gün geçtikçe daha fazla tehlikeye atıyorlar. "
I command you and all who would charge me to hold your peace on pain of endangering your immortal souls.
Size emrediyorum, Kim ki ağzını tutamayıp beni suçlamaya kalkarsa... ölümsüz ruhunu büyük bir tehlikeye atmış olacaktır.
They are endangering our whole enterprise, because they are not only foreigners, but foreigners wanted by the police.
Tüm planımızı tehlike atıyorlar. Yabancı olmakla kalmıyorlar, onlar polisin aradığı yabancılar.
Look, we're the ones who are endangering everybody.
Herkesi tehlikeye atan biziz.
Please come in. - You realise, of course, that my government has never had any intention of endangering any people
- Doğal olarak farkındasınızdır hükümetim kimseyi tehlikeye atmak niyetinde değildir...
I'm to extend to you every facility short of endangering the submarine or the lives of the crew.
Denizaltıyı ya da mürettebatın hayatını tehlikeye atmadıkça size her türlü imkanı sunmam isteniyor.
Short of endangering my ship or my crew?
Gemimi ve mürettebatımı tehlikeye sokmadan mı?
Why are you endangering your lives by coming here?
- Hayatınızı niçin tehlikeye atıyorsunuz?
In addition to piracy, you've left yourself open to charges of violating flight regulations, entering hostile space and endangering the lives of others as well as your own.
Korsanlık, uçuş yönetmeliklerini ihlal, düşman sahasına girmek, başkalarının hayatını tehlikeye atmakla suçlanırdın. Kanamam var.
Dr. Sevrin, you are violating Romulan space and endangering the peace of the galaxy.
Dr. Sevrin, Romulan uzayını ihlal ettiniz, barışı riske atıyorsunuz.
The call is upon me and cannot be ignored without endangering my soul.
Beni çağırıyor ve bunu göz ardı edemiyorum... -... ruhumu tehlikeye atmadan.
My husband's become a renegade, endangering his family's future with his awful progressive ideas.
Kocam bir hain oldu korkunç yenilikçi fikirleri ile ailesinin geleceğini tehlikeye atıyor.
As a soldier and a man your duty is... to prevent him from further endangering... his wife, children and country.
Bir asker ve erkek olarak vazifen..... onu daha fazla tehlikeden uzak tutmak karısını, çocuklarını ve ülkesini.
I'd like to report a truck driver that's been endangering my life.
- Hayatımı tehlikeye atan bir tanker şöförünü bildirmek istiyorum.
I'd like to report... a truck driver that's been endangering my life.
Hayatımı tehlikeye sokan bir tanker şöförünü ihbar etmek istiyorum.
Maid servants, farmhands... but would you take responsibility for taking them across the ocean - and endangering their lives?
Yanaşmalar, ırgatlar... Onları okyanusun diğer kıyısına geçirme sorumluluğunu üzerine alır mısın? - Ve hayatlarını tehlikeye atmayı göze alır mısın?
You're not only endangering your own life but that of other drivers.
Sadece kendi hayatınızı değil, Diğerlerinin hayatını da tehdit ediyorsunuz.
You are endangering your aircraft.
Hava aracınızı tehlikeye atıyorsunuz.
You're endangering the lives of these children.
Reese, bu çocukların hayatını tehlikeye atıyorsun.
Oh, my God! . I'm endangering your life!
Senin hayatını da tehlikeye atıyorum!
Now he is protected by evil spirits and has descended to the physical world endangering humans
artık çok daha fazla güçlenmiş oldu ve... Dünyada bedenlenip... insanlara zarar verebilecek!
I'm endangering the mission.
Görevi tehlikeye atıyorum.
As long as I stay, I'm endangering the group and our mission here.
Burada kaldığım sürece görevimizi tehlikeye sokuyorum.
She'll be endangering herself if she helps your friend
Arkadaşına yardım ederek kendisini ölümüne zorluyor!
You're endangering the nice lady who paid us before she became a dog.
Köpek olmadan önce bize ödeme yapan zarif bayanı tehlikeye atıyorsun.
I think violating fire codes and endangering the lives of children would be unwise at this juncture in your career, sir.
Yangın kurallarını çiğneyerek çocuk hayatını tehlikeye atmak kariyerinizin bu noktasında zekice olmayacak hocam. Eee?
You are endangering the lives ofyourpassengers.
Yolcuların yaşamını riske sokuyorsun.
- You are endangering his life!
- Hayatını tehlikeye sokuyorsunuz!
Our nephew has overemphasised the Thailand end of the business, at the risk of endangering our other enterprises!
Yeğenim bu Tayland işini bitireceğini söyleyip duruyor. Ama yaptığımız diğer işleri de riske atıyorsun!
And we'll try to do it without endangering her.
Bunu onu tehlikeye atmadan yapmaya çalışacağız.
My job is endangering the safety and welfare of the children?
İşim çocuklarımın iyi yaşamalarını ve güvenliğini tehdit mi ediyor?
In 1933, he was visited by an astonished forester who notified him of an order that fires outdoors were forbidden for fear of endangering this "natural" forest.
1933'te kendisini ziyaret eden hayretler içindeki bir korucu ona bir emir tebliğ etti bu doğal orman tehlikeye atılır korkusuyla açık havada ateş yakmak yasaklanmıştı.
Accessory to assault, resisting arrest, endangering lives.
Şiddet kullanma, tutuklanmaya karşı koyma, ve insanları tehlikeye atmadan.
"Endangering pedestrians."
"Yayaları tehlikeye atma."
I shouldn't like to think you devoted yourself to the firm's interests to the point of endangering your health.
Firmanın çıkarları için fedakalarlık yapmamalıydınız. daha da önemlisi sağlığınız tehlikeye girdi.
He's endangering lives, drilling with all the seismic activity.
Onca sismik aktivitede sondaj yaparak insan hayatını tehlikeye atıyor.
Endangering this ship for no reason.
Gemiyi sebepsiz yere tehlikeye atmaktan.
You are endangering your team.
Kendinizi ve de ekibinizi tehlikeye atıyorsunuz.
I'm not endangering anyone and I wish...
Kimseyi tehlikeye atmıyoruım... umarım...
Don't you know you are endangering civilians?
Sivillerin hayatını tehlikeye atıyorsunuz!
- She was young. - The Crime Unit has filed a complaint that we're endangering a murder investigation.
- Suç Birimi bir araştırmayı engellediğimiz için şikayet edildiğimizi söyledi.
Exactly. That damn potion is endangering my career.
Bu kahrolası iksir benim kariyerimi mahvediyor.
She's a disgrace to the army and she's endangering your job.
Ordunun şerefini lekeliyor. Senin de geleceğinle oynuyor.
Operating a vehicle-for-hire with only a learner's permit, running a red light, endangering the lives of passengers, no insurance, and six seatbeit violations.
Ticari bir aracı stajyer ehliyetiyle kullanmak. Kırmızı ışıkta geçmek. Yolcuların hayatını tehlikeye atmak.
You're endangering the treaty and putting millions of lives at risk.
Yaptıkların anlaşmayı ve milyonlarca kişinin hayatını tehlikeye atıyor.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]