English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ E ] / Endearing

Endearing translate Turkish

235 parallel translation
Can you play "All Those Endearing Charms"?
"All Those Endearing Charms" ı çalabilir misin?
"Believe Me If All Those Endearing Young Charms."
Yani, "Believe Me If All Those Endearing Young Charms." ı.
Believe me if all those Endearing young charms Which I gaze on so fondly today
# İnanın bana gözümü diktiğim, sonunda bugün bulduğum... # #... bütün bu alımlı, gençlik cazibem... #
If I have ever said anything endearing to you, Miss Fromsett... it was because I was lonely.
Sana kur yapan sözler söylediysem bayan Fromsett yalnız olduğum içindir.
And I don't ever intend to say anything endearing to you again.
Ve bir daha böyle şeyler söylemeye niyetim yok.
Not very endearing, but...
Pek çekici değil ama...
I'm sure a jury will find it endearing.
Jürinin bunu çok sevimli bulacağından eminim.
Leonard can be very endearing.
Leonard çok sevimli olabilir.
He can be very endearing, can't he?
O çok sevimli olabiliyor, öyle değil mi?
That is the most charming and endearing excuse for infidelity that I've ever heard.
Bu, hayatımda duyduğum en hoş ve sevindirici sadakatsizlik mazereti.
Dear, sweet, endearing word, "nevertheless."
Şu "bununla birlikte" ne güzel bir tabir.
I can do without the endearing words.
Sevimli sözler olmadan da yapabilirim.
One of your mother's more endearing traits is a tendency to refer to anyone who disagrees with her as a Communist.
Annenin sevimli özelliklerinden biri Onunla aynı görüşte olmayan herkesi komünist diye nitelendirme eğilimi.
No. It's your most endearing quality.
Hayır, bu senin en cezbedici niteliğin.
He's very endearing
Çok sevimli bir çocuktur.
- You have an endearing honesty.
Cana yakın bir dürüstlüğünüz var.
Another endearing quality...
Cana yakın bir huy daha...
Sally is an endearing child.
Sally kendini sevdiren bir çocuk gibi.
And here is an endearing bitch. You would surely like to change clothes, I think.
Kardeşin beni kokuşmuş ailenin içinde süzerek selamlıyor!
She can be so endearing.
O çok sevimli.
He's endearing.
O çok sevimli.
Which one am I endearing myself to today?
Bugün kendimi sevdirmem gereken hangisi?
It's endearing. In my case it's endearing'cause I don't... I don't imbue it with any...
Hoşuma gidiyor çünkü ağzımı başka birşeyle...
His one endearing quality, he always cleaned up after himself.
Kendini sevdiren tek niteliği, her zaman arkasını temiz bırakırdı.
How endearing.
Ne sevimli.
- This is endearing.
Çok tatlısın Fleischman.
He's lost no time endearing himself to those in power, which fits in perfectly with my plan.
İktidardakilerin yanına girmekte vakit kaybetmemiş. Planım için mükemmel.
I think it's endearing.
Ben çok sevimli olduğunu düşünüyorum.
Yeah, but if I was a child, you'd find that endearing.
Evet, ama çocuk olsaydım, bunu tatlı bulurdun.
Just as you're making headway, you louse it up with this... possessive machismo which brings everything endearing about you... to a screaming halt, T.S.
Az önce ileri gittiğin gibi, şu maço adam pozlarınla sende sevdiğim herşeyi, uyuz olduğum şeylere dönüştürüyorsun, TS.
Such an endearing human trait.
Çok sevimli bir insan tavrı.
Endearing.
Çekici.
It's a wonderful quality- - your most endearing.
Hayır, hayır. Bu senin kendini sevdiren- - en muhteşem özelliğin.
There's a very endearing game-show-host look to him.
Onda çok sevimli bir yarışma sunucusu hali var.
- lt's one of his least endearing qualities.
- Onun en sevimli özelliklerinden biri.
It is vulnerable and endearing.
Kırılgan ve sevgi dolu.
- It's endearing, really.
- Aslında biraz da cezbedici.
That's endearing.
Çok sevimli.
Very endearing.
Çok etkileyici.
Would like an attractive, tall, bright, endearing child
Çekici, uzun, parlak ve sevimli, bir çocuk arzu ederiz.
They might find it endearing.
Kim bilir? Belki de bunu sevimli bulurlar.
It's very endearing.
Bu cok sevimli.
She also had a kind of vulnerability that made her... quite endearing.
Aynı zamanda onu çok savunmasız kılan bir özelliği var... şefkat.
... who wander outside. That can be a very endearing quality.
Bu çok hoş bir özellik.
There are lots of people that would find your personality endearing, And they would love to speak to you.
Kişiliğinizi sevimli bulup sizinle konuşmak isteyecek insanlar vardır.
Dad, wh-when a sixteen year old tells her father that she's afraid of being alone, she's afraid that nobody will ever love her, she's, she's petrified that she'll fail - - it's, it's, it's probably a little endearing.
On altı yaşında bir kız, babasına yalnız kalmaktan korktuğunu söylerse, kimsenin onu sevmeyeceğinden korkuyordur.
Mark's just trying to be a friend in that endearing slightly inept, male kind of way.
Mark dostluk göstermeye çalışıyor. Sevecen... ... biraz acemi, erkeksi bir biçimde.
There was a time when you found my sense of humour endearing.
Bir zamanlar mizah anlayışımı en çekici yanlarımdan biri olarak görürdün.
- And you'll not change. - It's why I'm so endearing.
- Ve sen değişmeyeceksin _ işte sevilmemin nedeni
A few hours ago, Henry was cute and endearing.
Tamam, birkaç saat önce Henry şirin ve sevimliydi.
That's endearing, but it won't hold.
Dokunaklı ama anlamsız sözler.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]