Ending translate Turkish
5,690 parallel translation
It was the ending that mattered, according to my sister.
Kız kardeşime göre olayı bitirebilecek yöntem buydu.
That ending had the power to lay a ghost to rest.
Bu sonuç kayıp ruhu geri gönderecek güçteydi.
If there was an ending, it died with her.
Bir sonu varsa bile onunla birlikte öldü.
She said, " Let's sing my grandfathers ending.
"Büyükbabamın sonunu söyleyelim."
"Sing the ending," she says, "Come on."
Sonunu söyle. Hadi, dedi.
You had the ending, you could have sung it but you chose Isha.
Son sendeydi, söyleyebilirdin ama sen Isha'yı seçtin.
People think Christmas is gonna be like Love Actually and "God Only Knows" is gonna play over their happy ending, but it won't.
insanlarin Noel'in Love Actually gibi olacagini ve finalde mutlu sonda "God Only Knows" un çalacagini düsünüyorlar ama böyle olmayacak.
An ending worthy of one of his movies.
Hem de onun filmlerindeki sonlardan biri gibi.
A new male in the territory can mean only one thing - that her father's rule is ending.
Kendi bölgelerindeki yeni bir erkek tek bir anlama gelebilir - babalarının hükümdarlığı sona eriyor.
Well, I'm for ending.
Ben bitirelim derim.
In my defense, I was trying to console him because he was so upset about your friendship ending.
Kendimi savunmam gerekirse, arkadaşlığınızın bitmesi yüzünden çok üzülmüştü onu teselli etmeye çalışıyordum.
I think this will be a meaningful ending on your last day.
Son günün için anlamlı bir veda olacağını düşünüyorum.
Why is the ending like this?
Sonu neden böyle?
The ending wasn't like this.
Sonu böyle değildi.
It's a happy ending.
Mutlu son ha...
And it rules out telling a 10-year-old that the world is ending.
Yani on yaşında birine dünyanın sona ereceği söylenmez.
I wish that every kiss was never ending...
Landy tarafından Brian Wilson'a koyulan paranoyak şizofren teşhisi UCLA doktorlarınca incelenerek geri çevrilmiştir.
If I was writing the story, it would have another ending.
Eğer hikayeyi ben yazsaydım başka biterdi.
Are you ending our engagement?
Nişanımızı bozuyor musun?
And you'll say, "finally, I got a happy ending."
Ve sen dersin : "sonunda, mutlu sona ulaştım."
And I am thinking, "If this war is ever ending, I cannot be going back to doing child things."
Düşünüyorum da bu savaş sona ererse geri dönüp çocukların yaptığı şeyleri yapamam.
Our ending, its beginning.
Bizim sonumuz, Onun doğumu.
You are the only one who has faced the ending and survived.
Sonu gören tek kişi sen olmana rağmen yaşıyorsun.
It's kind of funny, both of us ending up on this planet.
İkimizin de bu gezegene düşmesi çok komik.
I do love a happy ending, don't you?
Mutlu sonları seviyorum, sen sevmiyor musun?
Although Jess'menu of dudes was never-ending, there was only one guy I wanted to be my date.
Her ne kadar Jess'in erkek listesi hiç bitmese de flörtüm olmasını istediğim sadece bir erkek vardı.
Meet me at Happy Ending, Broome and Forsyth, 20 minutes.
Yirmi dakika sonra Happy Ending Broome and Forsyth'te buluşalım.
I think the ending's finally falling into place.
Sanırım sonundaki taşlar yerine oturdu.
They told me I will live on the never ending ice, under the midnight sun.
Bana gece yarısı güneşinin altında hiç erimeyecek bir buzun... üzerinde yaşayacağımı söylediler.
Who the fuck am I to get in the way of your happy ending?
- Ben kimim ki senin mutlu sonuna taş koyayım?
Ending it, now!
Bitir hemen!
Not even ending this war and having our loved ones back.
Hatta bu savaşı sona erdirip sevdiklerimize kavuşmak bile!
It would have been nice if Frank had prepared you for this, but I'm afraid the world is ending.
Frank, seni buna hazırlamış olsaydı iyi olurdu... ama korkarım dünyanın sonu geliyor.
I'm gonna love ending you!
Seni öldürmek çok hoşuma gidecek!
- Ma'am, there have been four rest stop abductions in the last nine months, all along route 22, and all ending in homicides.
Bayan, bu dinlenme noktasında son dokuz ayda cinayetle sonuçlanan 4 adam kaçırma olayı meydana geldi.
But I bet the ending's gonna be explosive.
Fakat bahse varım sonuda patlayacak.
Basically, I'm just trying to avoid ending up on the pole.
Aslında striptizcilikten uzak durmaya çalışıyorum.
And the teddy bear ending up...
Ve oyunca ayının sonu...
- That ending shattered me.
- Sonu beni mahvetti.
That's a terrible ending.
Bu berbat bir son.
I know I shouldn't be littering, but that ending was rubbish!
Çevreyi kirletmemem gerekiyor ama iğrenç bir sondu!
Now that's an ending.
Ben son diye buna derim.
So you mean the ending might be even happier?
Yani daha da mutlu bir sonu mu var?
I'm gonna write us an ending.
Bize bir son yazacağım.
Will it be a happy ending?
Mutlu son mu olacak?
I'll show you a happy ending.
Size mutlu sonu göstereceğim.
- I'm ending this conversation.
- Bu konuşmayı sonlandırıyorum.
Well, you know, maybe this is her way of ending that chapter of her life.
Belki hayatının o kısmını sona erdirme yolu budur.
This story doesn't have a happy ending, Gerry.
Bu hikâyenin mutlu sonu yok Gerry.
Come close to ending up in a pine box sneaking up on us like that.
Kendini tabutta bulursun bize böyle gizlice yaklaşırsan
Sing the ending.
Şarkıyı söyle.