Endlessly translate Turkish
394 parallel translation
Let's dance endlessly
# Dans edelim durmadan #
He was well aware that nothing of his exploits would remain... in a town that revolves with the Earth, as the Earth revolves within a galaxy that is only an insignificant part of a tiny island... endlessly receding from us.
Dünya, bitip tükenmez bir şekilde bizden uzaklaşan... küçük bir adanın önemsiz bir parçasından ibaret olan bir galaksi içinde dönerken, onunla birlikte dönen bir kasabada kahramanlıklarından... hiçbir şeyin arta kalmayacağının pekala da farkındaydı.
Endlessly promising to be forever faithful he lived with her
Sonsuza kadar sadık kalacağına dair sonu gelmeyen sözlerle, onunla beraber yaşıyordu.
- We went over it all endlessly.
- Onları sonuna kadar zorladık.
Endlessly rollin
Endlessly rollin'
Heavy industry takes an interest in this endlessly renewable labour force.
Bu sürekli yenilenen iş gücü ağır sanayi şirketlerinin dikkatini çekti.
" I'm sorry for the trouble I've caused and endlessly grateful for all your kindness.
" Yarattığım sorunlar için üzgünüm ve nezaketin için teşekkürler.
Thou shalt not muzzle the ox that treadeth out the com, making straw for the bricks of Egypt, nor spare the arms that endlessly winnow the grain in the wind to separate the wheat from the chaff wheat borne stolidly on the backs of countless slaves from the heavy-laden Nile boats to the teeming shore.
Ne tahılları öğüten, Mısır'ın tuğlaları için saman yapan öküzlere ağızlık takmalısın, ne de buğdayı sapından ayırmak için rüzgarda sürekli buğday savuran ağzına kadar dolu Nil teknelerinden durmamacasına sahile buğday taşıyan kölelerin emeklerini karşılıksız bırakmalısın.
Endlessly they plod beneath the sheaves of wheat and endlessly return for more.
Buğday çuvallarının altına girip, sürekli daha fazlası için dönüyorlar.
But now, stretching endlessly before me, I found a deep abyss.
Önümde nihayetsiz uzanan bir derin çukur buldum.
With a vengeance. She chattered endlessly all through dinner but I wasn't really listening.
Kapıya adımını attığında, onu asla kapayamayacağımı biliyordum!
After all the empty time, all the lost moments, there remain these endlessly traversed postcard landscapes ;
Bütün boş vakitlerden, bütün kayıp zamanlardan sonra, geriye bu sonsuza kadar geçip gitmiş kartpostal manzaraları kalır ;
I promised to marry Gilberte... but I can't postpone my promise endlessly.
Gilberte'e birlikte yaşlanmak konusunda verdiğim sözün hiç bir değeri yok... çünkü sonsuza kadar erteleyebilirim.
It's bad enough to march in here demanding a place to perform harakiri, but then you quibble endlessly over naming your second.
Harakiri yapmaya uygun yer bulma amacıyla kapımıza dayandığın yetmezmiş gibi bir de kalkmış yardımcın olacak kişi konusunda bitmek bilmeyen bir yaygara kopartıyorsun.
Maybe men talk endlessly like goldminers... looking for the truth.
Belki insanlar sonsuza kadar konuşur... altın madencilerin gerçeği araması gibi.
However, I'm atrociously suffering, endlessly.
Ancak, acımasızca sürekli acı çekiyorum.
Messages from Marc Antony endlessly demanding my return.
Marc Antony bitmek tükenmek bilmeyen mesajlarıyla dönmemi istiyor.
She used to go on endlessly to Mummy in this room.
Bu odada, durmaksızın annemle konuşurdu.
Time is like a circle which turns endlessly
Zaman bir çember gibidir sonu gelmez bir şekilde dönen.
I went toward you, endlessly toward the light
Ben sana doğru yürüdüm, ışığa doğru, bitmeksizin.
Do you think I would have waited for you endlessly, knowing that you would be taken from me again after a few brief years?
Bir kaç yıl sonra benden yine alınacağını.. bilerek seni sonsuza kadar.. beklediğimi düşünüyor musun?
It seems unlike you, to be dwelling on it so endlessly.
Sana hiç yakışmayan bir şekilde, bu numarayı durmadan yapıyorsun demek.
Flowing endlessly, they helped the people raise rich crops.
Devamlı akar ve halkın daha iyi ürün almasına yardım ederler.
Well, just think how terrific you'll feel the next time you and your husband try fruging, how endlessly feminine you'll feel.
Düşünsenize ne harika bir his siz ve kocanız frug yapıyorsunuz, kendinizi tam olarak kadınsı hissedeceksiniz.
And a poet who rhymes endlessly
# Sonsuz kafiyeyle şiir yazan bir şair #
Sometimes they sing... and insult one another endlessly.
Bazen şarkı söylüyorlar... ve birbirlerine hakaret ediyorlar.
He endlessly chisels away making jizo...
Durmaksızın jizo heykeli yapıyor...
Of course, I had to drive around endlessly to find this place.
Emin ol ki, bu yeri bulabilmek için dünyayı dolaştım.
I feel guilty because I don't talk to you much or confide in you... whereas I talk endlessly with people I hardly know who mean nothing to me, just casual acquaintances.
Sana çok fazla kendimi açıp muhabbet etmediğimiz için suçluluk hissediyorum. Oysa doğru dürüst tanımadığım, benim için bir şey ifade etmeyen insanlarla gün içinde durmaksızın muhabbet ediyorum.
Someone is crying endlessly.
Birisi sürekli ağlıyor.
And so on endlessly?
Sonsuza kadar böyle mi gidecek?
He kept falling and falling endlessly.
Sonra o durmadan düşmeye devam etti..
the bustling bridges and stairways of wax, the invading spirals of the queen, the endlessly varied and repetitive labors of the swarm, the relentless yet futile effort, the feverish comings and goings,
Panellerin düzenli sallanmasını gören kimse... yuvalarının üstündeki erkek arıların anlaşılmaz ve delirtici, aralıksız vızıltısı... balmumundan yapılmış köprüleri ve merdivenler... kraliçenin saldıran dönüşleri... kitlelerin bitmek bilmeyen sürekli hareketleri... merhametsiz ve kullanışlı çabaları... hararetli geliş ve gidiş hareketleri... umursanmayan uyku sersemlikleri
Bundles of despair sitting like you on park benches, endlessly drawing and rubbing out the same imperfect circle in the sand, readers of newspapers found in rubbish bins.
Senin gibi parkların banklarında oturup kumun üzerine aynı bozuk çemberi bir çizip bir silen umutsuz yığınlar çöp kutularındaki gazetelerin okurları.
But we discuss it endlessly.
Ama sonuna dek tartışırız.
Let them go on repeating endlessly that Laval is a traitor and Darlan a Gestapo agent, and that I serve German propaganda...
Onlara göre, Pierre Laval bir vatan haini. Darleine için Gestapo ajanı diyorlar. Ve ben...
... of endlessly waiting, You can't own a woman.
... sonsuza kadar beklesen de bir kadına sahip olamazsın.
The conservative press is to continue its attacks on his work and other than for periods spent at Asgardstrand where he once met with Mrs Heiberg he is to spend most of 14 years travelling endlessly from one country to another,
Muhafazakâr basın, sanatına saldırılarını devam ettirir. Bir zamanlar Bayan Heiberg'le tanıştığı Asgardstrand'da geçirdiği dönemden başka 14 yılın çoğunu bir ülkeden diğerine durmadan seyahat ederek geçirecekti.
The "primitive." I use that word endlessly.
"Ilkel". Bu kelimeyi durkmaksızın kullanırım.
Your help will be called for endlessly.
Sürekli yardım isteyecekler.
The Black Oil comes out endlessly.
Kara yağ tükenmez.
He stood over a cauldron of toxic chemicals and endlessly stirred.
Zehirli kimyasallar içeren bir kazanı durmadan karıştırıyordu.
These are the galaxies drifting endlessly in the great cosmic dark.
Bunlar büyük kozmik karanligin içinde oradan oraya durmadan sürüklenen galaksiler.
That a short wave announcement from Hong Kong radio picked up on a Cape Verde island projects to Tokyo, and that the memory of a precise color in the street bounces back on another country, another distance, another music, endlessly.
Hong Kong radyosunun Cape Verde adasinda yakaladigi bir kisa dalga anonsunun Tokyo'ya uzanabilmesi ve belli bir rengin hafizasinin sokaktan baska bir ülkeye, baska bir mesafeye, baska bir müzige sekebilmesi, bitmeksizin...
The question whether Zelig was a psychotic... or merely extremely neurotic... was a question that was endlessly discussed... among us doctors.
Zelig bir psikozlu muydu, yoksa... yalnızca nevrotik bir rahatsızlığı mı vardı? .. sorusu doktorlar arasında sonu gelmeyen tartışmalara yol açmıştır.
They are like violins, endlessly sensitive, refined,
Onlar keman gibi,... sonsuz duyarlı,... zarif
I am privileged, as they say, and I am endlessly thankful!
Dedikleri gibi ayrıcalıklıyım ve sonsuz minnettarım!
Endlessly.
Sonsuzluk.
For this remarkable element would go on radiating like an endlessly flowing spring.
Ve sen, Ey sefil yaratık? Ben... gong çalarım. Doğru.
But there are so many atoms that this activity is going on almost endlessly.
Güzel. Şimdi arkasına tokat at. Bunu severler.
We'd have wasted months exploring endlessly.
Burada aylarca dolanabilirdik.