English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ E ] / Enmity

Enmity translate Turkish

190 parallel translation
This is no life up here for you and the child - at enmity with God and man.
Tanrı'ya ve insanlara düşman olarak çocukla senin burada yaşamanın bir anlamı yok.
" Look thou but sweet, and I am proof against their enmity.
Bak tatlı kız, ben ise onların nefretlerine vurdum duymaz.
Sleeping within my orchard, my custom always in the afternoon, upon my quiet hour thy uncle stole with juice of cursed hemlock in a vial and in the porches of my ears did pour the leperous distilment, whose effect holds such an enmity with blood of man
Bağ köşkümde uyurken, her öğleden sonra uyuduğum gibi, amcan, o kuşkusuz rahat saatimde, sinsi adımlarla geldi yanıma. Elinde bir yaman zehir şişesiyle, kulaklarımdan cüzamlar akıttı içime.
But remember this, if you go now, you carry my enmity with you.
Ama şunu da unutma, şimdi gidersen, nefretimi de yanında götürürsün.
And the enmity of the King of England.
İngiltere Kralı'nın nefretini de.
Did he have any enmity with you?
Size karşı bir husumeti mi vardı?
What is his enmity with us?
Bize ne düşmanlığı var?
My lord priest, I'm well aware of your hostility and enmity.
Baş rahibim, husumetinizin ve kininizin fazlasıyla farkındayım.
Brother, we have done deeds of charity... made peace of enmity, fair love of hate... between these swelling wrong-incensed peers.
Çok hayırlı işler yaptık, kardeşim. Bu yüreği kabarmış, kırgın asilzâdeler arasında hasımları barıştırdık, nefreti sevgiye dönüştürdük.
'Tis death to me to be at enmity.
Düşmanlık bana ölüm gibidir.
Rumor has it, there's irreversible enmity between Her Majesty and Her Imperial Highness, Archduchess Sophie.
Arşidüşes Sophie ile Majesteleri arasında önlenemeyen bir çatışma olduğu rivayet ediliyor.
Avoid anything to cause you enmity.
Husumet yaratacak her şeyden kaçının.
Is it true you're contemplating revenge on a superior out of personal enmity?
Üstüne şahsi bir mesele yüzünden kin güttüğün doğru mu?
I don't want your enmity, I want your gratitude.
Düşmanlığınızı değil, minnetinizi kazanmak istiyorum.
Forget our enmity totally
Bizim düşmanlığımızı unutun!
You've earned the enmity of your people.
Kendi milletinin düşmanlığını kazandın.
I truly believed that the ladies would put aside their natural personal enmity, but there were so many people who profited from them being at each other's throats.
Aslında içtenlikle inanıyorum ki, o iki hanım kişisel husumetlerini bir kenara bırakabilirdi. Fakat onların birbirine düşmesinden çıkar sağlayan çok kişi vardı.
The time for enmity is passed.
Düşmanlık zamanı bitti.
No one held him any enmity.
Kimsenin ona bir husumeti yoktu.
Then the devil created enmity between us.
Sonra şeytan aramıza bir nifak soktu.
I will put enmity between thee and the woman... between thy seed and her seed.
Seninle kadın arasına, senin soyunla onunki arasına düşmanlık koyacağım.
And with the world be still at enmity.
Göğsünde yatmayı istediğim sevgili kralı.
A truce to our enmity. For the time, it profits us better to be friends.
Düşmanlığa ara verelim, Şimdi dost olmak ikimizin yararına.
Usually in a homicide where nothing's stolen it's a personal enmity, a grudge killing.
Cinayette hırsızlık yoksa büyük olasılıkla kişisel husumetten, kin gütmeden kaynaklanır.
Two cases of personal enmity against two harmless old ladies in the same neighborhood in one week?
İki zararsız yaşlı kadınla, kişisel husumet aynı semtte, bir haftada?
The two families had been at variance for centuries,... their deadly enmity reaching back so far... that none could remember its origins.
İki aile asırlardır birbirine düşmandı. Bu düşmanlığın temeli o denli eskiye dayanıyordu ki nedeni unutulmuştu.
It seems as if the murderer must have had great enmity against the Yans
Emininm katilin onlara karşı büyük bir nefreti var o nedenle onları öldürüyor
I have great enmity with him
Ona karşı büyük bir kinim var
Just now he grabs me, but releases me again There's no enmity between us
Beni yakamdan tutmuş olabilir ama beni bırakır bizler düşman değiliz
Because unlike the humans in our city, those in the forbidden city are mad- - mad enough not to want peace and friendship, but enmity and war.
Because unlike the humans in our city, those in the forbidden city are mad- - mad enough not to want peace and friendship, but enmity ve war.
If one of enmity.
Arada bir düşmanlık varsa.
then the enmity must be overcome.
Sonra düşmanlığın üstesinden gelinmesi gerekir..
TThis enmity's going to cost you dear, Thakur!
Bu husumet sana pahalıya patlayacak.
Inciting enmity between the Emperor and the commander of his guard.
İmparator'la muhafız komutanı arasında nifak tohumları ekmek.
Enmity between Tangs and the Zhaos... has been going on for over a hundred years
Tang ve Zhao'lar arasında olan kan davası... 100 yıllardır süregelir
So, I've no place for enmity in my heart.
Yani, kalbimde yoktur size karşı herhangi bir düşmanlık
Make Kaish your son-in-law and put an end to all enmity.
oğlun ile Kaysın arasındaki düşmanlığa bir son ver
I, Chang Chao-chung doesn't... desire enmity with Chou Chung-ying.
Ben, Chang Chao-chung... Chou Chung-ying ile aram bozulsun istemem
Sleeping within my orchard my custom always of the afternoon upon my secure hour thy uncle stole with juice of cursed hebenon in a vial and in the porches of my ears did pour the leprous distilment, whose effect holds such an enmity with blood of man
Bahçemde uyuyordum, her akşamüstü yaptığım gibi. Bu tedbirsizliğimden yararlanan amcan, gizlice yanıma sokuldu ve cüzamlı zehri kulağımın içine akıttı. Öyle bir zehirdi ki bu, kana karıştığı an Cıva gibi bir anda bedeni dolaşır, doğal geçitlerinden, sokaklarından geçer ve sanki süte ekşi katmışsın gibi...
You may then judge for yourselves whether personal enmity or jealousy are the root causes behind this outrageous decision
O zaman bu skandal kararın arkasında... kıskançlığın neden olduğu kışkırtma mı... yoksa kişisel düşmanlıkların mı yattığına... kendiniz karar verebilirsiniz!
'Gainst death and all-oblivious enmity shall you pace forth.
Ama ne o yalazı tez alevler, ne Mars'ın kılıcı dokunabilecek Senin anılarının yaşayan kayıtlarına. Ölüme ve anılarla savaşını sürdüren unutkanlığa karşı
Yes! What's your reason, sir? Why show such enmity to Montfleury?
Montfleury'den neden nefret ediyorsunuz?
Do not deepen the enmity between you two!
Aranızdaki düşmanlığı derinleştirme!
We can choose to live with that enmity or seek a way to change it.
Düşman kalıp, bununla yaşamayı ya da başka bir yol aramayı seçebiliriz.
What's the enmity between you and Ming Sect?
Ölmedin mi sen? Senin ve Ming Mezhebi arasındaki bu husumet nedir?
Neither do I've any enmity with him. In fact he is a very nice person.
Onunla herhangi bir düşmanlığım yok, aslında o çok iyi biri.
I swear allegiance to the physical sciences and enmity to the occult in all its forms and enmity to the occult in all its forms.
Bilime sadık kalacağıma ve bilimsel olmayana düşman olacağıma yemin ederim. ... yemin ederim.
- It's Autumn Daisy and Enmity.
- Falcı Papatya ve Garez kafa kafaya.
- Autumn Daisy and Enmity. It's close.
- Falcı Papatya ve Garez burun buruna.
You became the target for Shekhar's enmity towards me.
Shekhar'ın arasında ki düşmanlığımın yüzünden, onların hedefi oldun.
What's the enmity between you and my dad?
Babam ile senin arandaki düşmanlık nedir?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]