English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ E ] / Enshrined

Enshrined translate Turkish

40 parallel translation
That would vindicate my father... and his name would be enshrined among the immortals.
Bu sayede babamın adı temize çıkar... ve ismi ölümsüzler arasında kutsal yerini alır.
- Do not touch it, is enshrined.
- Dokunma, mucize bu.
But the fiendish Dr Phibes was prepared for such an emergency, and, building his face anew, he entered the crypt, where he had enshrined his beloved wife, incredibly maintained neither alive nor completely dead.
Ama acımasız Dr. Phibes böyle bir duruma hazırlıklıydı. Yüzünü yenileyerek sevgili karısını son derece iyi bir biçimde koruduğu ve kutsallaştırdığı mabede girdi. Artık ne canlıydı ne de ölü.
That performance should be enshrined in drama.
Bu performansı tiyatroda en iyi klasikler arasına koymalı.
night trains, air raids, fallout shelters, small fragments of war enshrined in everyday life.
Gece trenleri, hava akinlari, serpinti barinaklari, gündelik hayatta tavaf edilen küçük savas parçaciklari, diye yaziyordu.
You can speculate how Buddhism enjoyed great prosperity long ago judging from the great number of such structures enshrined in one temple.
Budizm'in eskiden ne kadar yaygın olduğunu tek bir tapınağa konan bu taşların sayısından tahmin edebilirsiniz.
Rugby football embodies... all the noblest virtues... enshrined in a school like ours- - teamwork, bravery... pride, school spirit... creativity, intelligence... love of one's fellow man- - surely the virtues... which distinguish human beings... from brute animals.
Rugby futbolu okulumuz gibi yerlerde bütün soylu erdemleri somutlaştırmaktadır. Takım çalışması, cesaret gurur, okul ruhu yaratıcılık, zeka arkadaşına olan sevgi. Elbette bu erdemler de insanoğlunu vahşi hayvanlardan ayırmaktadır.
The proof is that I, and these other two here, are enshrined in the temples where the humans worship us. Allow me to introduce myself.
İnsanların tapınaklarına, benim ve buradaki diğer iki kişinin heykellerini koymaları bunun kanıtıdır.
This woman does leave us, recycled and enshrined... in the presence of Him who leads us.
Bu kadın temizlenmiş olarak... Tanrı'nın huzuruna gidiyor.
Darla Dimple's handprints are enshrined in the forecourt of the Chinese Theater.
Darla Dimple'ın el izi Chinese Theater'ın ön avlusunda ölümsüzleşti.
His mummified remains were enshrined in our fasthold.
Mumyası bizim kalemizin kutsal yerinde tutulmaktaydı.
If Radha is enshrined In Krishna's heart
Eğer Radha kalbine Hapsolduysa Krişna'nın
mummified remains were enshrined in our fasthold.
holde mumyalanmayı beklerken.
The commitment to public control of industry which was enshrined as Clause Four of the party constitution was dropped.
Böylece önemli madde olan madde 4, sanayinin halk kontrolünde olması yasası anayasadan düşürüldü.
In the Crown versus Clark, 1891... the principle of a parent's inalienable right to his or her children... was enshrined in common law.
1891'de Krallığa karşı Clarck davasında... bir ebeveynin çocukları üstündeki devredilemez hakkı... genel hukukta yerini almıştır.
I'm trying to get enshrined. That's it?
Burada ünlüler listesine giriyorum.
In many shrines and temples, mirrors are enshrined.
Birçok ibadet yeri ve tapınaklarda aynalar kutsal yere konur.
The second, being a Democratic programme in which is enshrined the priority, the public welfare over private welfare.
Ve ikincisi, özünde halkın iyiliğini bireyin iyiliğinin üstünde tutan ve bunu koruyan demokratik bir program.
These efforts to destroy the possibility of their returning home were countered by the United Nations, which continues to affirm their human right, enshrined in international law and morality, to return.
Uluslararası yasalar ve ahlak uyarınca kutsal addedilen insan haklarını öne sürmeye devam eden... Birleşmiş Milletler, evlerine geri dönme imkanlarını yok etme çabalarına karşı çıktı.
The heroes who fought and died for their nation are enshrined there.
Ulusları için savaşan ve ölen kahramanlar orada defnedildiler.
I guess they're enshrined here so they're not forgotten.
Sanırım bunlar unutulanlar değil, kutsal bir yere bırakılanlar.
Clearly, she's enshrined her son.
Belli ki oğlunu kutsallaştırmış.
It is built on an ancient burial site where the sacred earth goddess spirit was enshrined.
Kutsal Toprak Tanrıçası'nın ruhu orada ki antik mezar şeklinde inşa edilip defnedilmiş.
The name Keith Scott was also enshrined that day... as a would-be hero who tried to intervene.
Aynı şekilde Keith Scott da araya girmeye çalışan kahraman olarak o güne dair kutsal bir yere sahip.
"In this temple, " As in the hearts of the people for whom he saved the Union, the memory of Abraham Lincoln is enshrined forever. "
İnsanların kalbinde olduğu gibi bu anıtta da, birliği kurtaran Abraham Lincoln'un anıları sonsuza kadar yaşatılmaktadır.
I enshrined Lucie who was hanging for the confederation of insanity, itself deathly for the patroness.
Delilik konfedarasyonu için asılan Lucie'yi sakladım kendisi patroniçe için ölümcül.
I always thought they should be enshrined as our national symbol.
Bakın, bir bulldog. Her zaman bu hayvanların ulusumuzun simgesi olmasını istemişimdir.
Princess Kaguya, or whoever it is enshrined behind that bamboo blind.
Kaguya Hime mi artık her kimse şu bambu odunlarının ardına saklamışsınız!
That is enshrined in a law of physics called the Second Law Of Thermodynamics.
Bu da, termodinamiğin 2. yasası olan fizik kanununda bulunmaktadır.
This principle is enshrined in our Constitution and jurisprudence.
Bu kural Anayasamız içine kutsal ve hukuk ilmine dahil edilmiştir.
"So I pass to them still living this key " which marks the way to our great secret, enshrined within the city. "
Şehirdeki kutsal bir yerde saklanan sırrımızla ilgili her şeyi bu anahtara yerleştirdim.
He wrote codes and ciphers during the American Revolution, meaning this letter could be the key to finding the great secret of the masons, enshrined somewhere within the city.
Amerika Devrimi sırasında şehirdeki kutsal yerde saklanmış mason sırrını bulmaya yardımcı olabilecek şifreler yazmış. Bu mektup onu bulmaya yarayabilir.
It'd be "Enshrined in the city."
"Şehirdeki kutsal bir yerde saklanan" olmalı.
The subject of my talk today is actually enshrined in law.
Aslında bugünkü konuşmamın konusunun yasalarda saygın bir yeri var.
Our vote is in response to a simple question enshrined in law.
Oylamamız yasalarla kutsanmış basit bir soruya karşılık olacak.
Not enshrined.
Kutsanmamalı.
But in those days when magic itself was young, her body was enshrined in an elaborate sarcophagus that shielded not only her rotting remains, but a vital spark of her soul, which, like a cinder carefully tended, is enough to reignite her life force again and again and again.
Ama o günlerde ne zaman kendisi sihirli genç oldu, sadece onun çürüyen kalıntıları korumalı, ama onun ruhunun önemli bir kıvılcım, vücudu ayrıntılı lahit enshrined oldu Bir cüruf özenle bakılan gibi, onun yaşam gücü alevlendirmek için yeterli
- We die, have our guts ripped out through our noses, and get enshrined inside of it.
Öleceğiz, bağırsaklarımız burnumuzdan çıkacak ve buna gömüleceğiz.
Faithful to these principles of his international policy and to the principles enshrined in the charter of the United Nations. Cuba constitutes a danger...
Açıklamada Küba'nın politikasının uluslararası prensiplerle ve Birleşmiş milletlerin tüzüğüyle uyumlu olduğunun altı çizildi.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]