English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ E ] / Entwined

Entwined translate Turkish

127 parallel translation
Your brother's honor is entwined with this armlet.
Ağabeyinin şerefi bu kollukla içiçe geçmiştir.
Who, gentlemen of the jury, in this rapid summary of the facts, could even vaguely imagine the horror caused by the spectacle of the two lovers lying there, disgustingly entwined in the vile enactment of their sin.
Kim, jürinin sayın üyeleri... kim, bu olayların kısa özeti içinde... izleyenlere dehşet veren bu belirsiz görüntülere... yerde yatan iki aşığın cesedine... bakarak bunlar günahlarının bedeliydi diyebilir?
Doctor, there is more of it in him, entwined all through his body.
Doktor, içinde bundan daha var.
~ Entwined thou art
Güzelliğinle kuşatmıştın
Entwined in your hair The smile in your eye
Dolanmış saçlarına Gözlerindeki gülümseme
"She entwined her limbs about him..." "As ivy may wrap itself around some massive pillar."
Bacaklarını beline dolamıştı tıpkı devasa bir sütuna sarılır gibi.
* * We've gone from that * * * * To things entwined * *
\ \ Devam ediyoruz / / \ \ Dolaştığımızdan beri / /
So our destinies would forever be entwined. ( Speaking Russian ).
Böylece kaderlerimiz sonsuza kadar sarılacak.
'We were addicted to that being entwined with each other,'whether it was really positive or negative.'
Başlarda olduğu... -... gibi olumlu da olsa, olumsuz da.
Join me. The two of us, entwined, side by side.
Hadi gelin beraber çalışalım.
# Until your dream is entwined with mine.. # despite myself, I'll dance too
rüyan benimkine dolanana kadar kendime rağmen dans edeceğim
Our fortunes will always be entwined. We'll both do well.
Kısmetimiz her zaman etrafımızı saracak.
Our two skeletons entwined
İkimizin çirkinleşmiş iskeletleri
Grow up in the sun, happily entwined with others, and then someone comes along, cuts you open and rips your guts out.
Güneşte büyüyorsun. Diğerlerine bağlanmış bir halde. Sonra biri geliyor ve karnını yarıp bağırsaklarını ortaya döküyor.
Because two bodies naked and entwined Leap over time
İki çıplak vücut Zaman etraflarını sarmış
Their fates are entwined forever.
İki cismin de kaderi sonsuza dek birbirlerine bağlanmıştır.
I don't want a rose-entwined arbor with trained doves.
Güllerle kaplı bir çardak ve güvercin istemiyorum.
Naked bodies entwined. nails clawing my back? You know.
Birbirine dolanmış çıplak bedenler, sırtıma geçirilen tırnaklar.
If someone garlands Krishna With her entwined arms
Biri çiçekten bir taç yapar Ve kollarını dolarsa Krişna'ya
Our hands entwined May we never be parted
Kenetlenen ellerimiz Asla ayrılmasın
It seems your destinies are entwined.
Öyle görünüyor ki kaderleriniz birbirine bağlı.
You have to work out whether your roots... have become so entwined together... that it is inconceivable... that you should ever part.
Köklerinizin bir daha ayrılmanızı imkansız kılacak kadar içiçe geçip geçmediğini keşfetmek zorunda kalırsın.
Lovers'shadows... forever entwined.
Aşıkların gölgeleri... ebediyen birbirine sarılır.
So my mom put this wig on me to cover it up and then the bones grew together and it got all infused and entwined.
Annem de örtmek için bana bu peruğu takmış. Kemikler bununla büyüyünce birbirine geçip kaynamışlar.
The sensuousness of your body is still entwined in my arms
Vücudunun verdiği haz, hala kollarımda dolaşıyor.
For Einstein, entwined.
Ama Einstein'a göre, birleşiktir.
"Einstein entwined," say it fast.
"Einstein'a göre birleşik" bunu üç kere hızlıca söyleyebilir misin?
Because your fate and their fate are entwined.
Çünkü senin ve onların kaderi birbirine geçmiş.
- Our bodies entwined and covered in salsa.
- Vücutlarımız iç içe, salsa sosuna batmışız.
My future and Henrik's are entwined for now.
Benim ve Henrik'in geleceklerimiz şimdilik birbirine dolanmış durumda.
"only you, only me... our hearts entwined in a hot embrace."
Sadece sen, sadece ben Sıcak bir sarılmayla Birleşen kalplerimiz
Raoul and the soubrette, entwined in love's duet!
Raoul ve genç kız bir aşk düetinde sarmaş dolaş.
Maria... We are souls entwined.
Maria biz ruh ikiziyiz.
The circle entwined.
Buradaki topluluk.
The last spell I cast before Wilkins condemned me to the Pyre. My blood entwined with a symbol in the book which called to my heir.
Wilkins beni ateşe atmadan yaptığım büyü sayesinde kanım kitapta bulunan ve varisime ulaşan işaretle birleşti.
At the moment, they're so entwined in each other's personal lives...
An itibariyle, birbirlerinin kişisel hayatlarına çok fazla dolanmış durumdalar.
As far as we can tell he's become so entwined in his work, he's not paying attention to the consequences.
İşine o kadar saplanmış ki,... sonuçlarına aldırış etmiyor.
And to top it all off, my son saw me entwined on the floor with Meegan or Megan or Sue and is now blackmailing me.
Bu yetmezmiş gibi oğlum da beni senin şu Meegan, Megan ya da Sue ile yerde sarmaş dolaş gördü ve şimdi bana şantaj yapıyor.
Two families as entwined as ours must not be strangers.
Bizimki gibi birbirine kenetlenmiş iki aile yabancı olmamalı.
Our businesses are all entwined.
İşlerimiz iyice birbirine dolaştı.
You do know he and the judge used to be romantically entwined?
Yargıçla eskiden bir ilişki yaşadıklarını biliyor muydun?
Bees ; the ancient Egyptians believed they were inexorably entwined with death.
Arılar ; eski Mısırlılar onların önüne geçilemez bir şekilde ölümle içiçe olduklarına inanırdı.
# So entwined #
Sarmaş dolaş
Our destinies have been entwined, Elizabeth but never joined.
Kaderlerimiz birbiriyle kesişti, Elizabeth. Fakat asla birleşmedi.
Entwined as one...
Mai ve Ran aynı bedende yaşıyordu.
Something tells me Lois and Clark's destinies... are a little more entwined than they realize.
İçimden bir ses bana, Clark ile Lois'in kaderlerinin sandıklarından daha çok iç içe olduğunu söylüyor.
Isn't the idea of us romantically entwined a panic, a scream, A four-hour heart attack of complete impossibility?
Sence de ikimizin duygusal olarak birbirine bağlı olma fikri, bir panik, bir çığlık, tamamen imkansız dört saatlik bir kalp krizi değil mi?
His foot was up my nose and my foot was stuck between his arms, we were completely entwined.
O'nun ayağı burnumun tepesindeydi ve benim ayağım O'nun kollarının arasına sıkışmıştı tam anlamıyla birbirimize geçmiştik.
Your destinies were entwined.
Kaderiniz aynı yolda kesişti.
And here is a second and entwined.
Burada da ikinci bir zincir mevcut.
Based on my observations, Agent Walker is far too emotionally entwined with the asset.
Gözlemlerime göre Ajan Walker ilgili varlık ile duygusal olarak fazlaca iç içe.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]