Envelope translate Turkish
2,671 parallel translation
Can I have the envelope?
Zarfı alabilir miyim?
Then put them in an envelope.
Sonra bir zarfa koy.
Put them in an envelope first.
Bir zarfa koyuverin önce.
Somebody dropped off an envelope for you this morning.
Bu sabah birisi sana bir zarf getirdi.
- I saw you with the clinical trial envelope.
- Seni elinde bir deney zarfıyla gördüm.
- Let's go leaving a basket with an envelope of money
- Gidelim. ... suçlanıyor.
- More like a heavy envelope.
- Ağır yük çantası gibi bir şeydi.
The manager said he came in with some kind of package - an envelope.
Müdürün dediğine göre, yanında bir çanta ve malzeme vardı.
Found the envelope in Ms.Alvarez'staff locker downstairs.
Bayan Alvarez'e ait olan personel dolabında bu zarfı bulduk.
But then last week, he turns up again, out of the blue, and he gives me an envelope.
Ancak, ertesi hafta yine dönmüş. Gecenin bir köründe bana bir zarf bıraktı.
Give me the folder, Beatriz, I'll put it inside an envelope.
Bana dosyayı ver, Beatriz, onu bir zarfın içine koyacağım.
I've just been handed an envelope. I wonder what's inside. What do you think, mixmaster?
Bi zarf aldım içinde ne var
Flipping out about our relationship boiled down to the contents of an envelope.
İlişkimizi bir zarfın içinde yazanlarla mahvedip bir kenara atmış gibi.
Mel, I didn't even seal that envelope yet.
Mel, zarfın ağzını bile kapatmadım daha.
It wasn't exactly in a sealed envelope.
Mühürlü bir biçimde elime geçmedi.
I was told you are to turn yourself over in one hour at the location written inside this envelope.
Bana bir saat içinde teslim olacağın söylendi ve gideceğin yer bu zarfın içinde yazılı.
They may have covered up Lisa's scent, but not the human scent on this envelope.
Lisa'nın kokusunu gizleyebilirler, ama bu zarftaki insan kokusunu değil.
The tracker traced the human scent from the envelope.
İzleyici zarfın üstündeki insan kokusunu takip etti.
That shouldn't change the weight of Ark's envelope.
Bu Ark'a verdiğiniz zarfın ağırlığını değiştirmemeli.
- It came in that envelope?
- Bu zarfta mı geldi? - Evet.
- The glove or the envelope?
- Eldivene mi, zarfa mı?
Police said they would check the fingerprints on the envelope, but given the usual crime-lab delays, I wouldn't expect anything fast.
Polis zarf üzerindeki parmak izlerini kontrol edeceğini söyledi ama suç laboratuarındaki sırayı dikkate alırsak, çabuk halledileceğini sanmam.
So how did this envelope get to us?
- Peki, bu zarf bize nasıl geldi?
It's not the envelope.
- Bu zarf, o zarf değil.
The envelope the police collected is not the envelope.
Polisin aldığı zarf, eldivenin geldiği zarf değil.
Hey, good job on the envelope.
Hey, zarfı iyi yakaladın.
You got two sets of prints on the envelope.
- Zarfta 2 farklı parmak izi var.
Um, Alicia, what are you looking for? An ex-con whose fingerprints are on the envelope.
Alicia ne arıyorsun?
Well, actually, Alicia is on the military fingerprints - on the envelope.
Aslında Alicia zarfta parmak izi olan asker kökenli adamın peşinde.
A postal worker identified me as the person who brought him that envelope?
Postanedeki memur, zarfı getiren kişi olarak beni mi teşhis etti?
I have a niece, and I sent her a University of Michigan T-shirt in an envelope. And that envelope was about... It was about yay big.
- Bir yeğenim var ve ona Michigan Üniversitesi tişörtü yolladım ve içine koyduğum zarf da şu... boylarda bir zarftı.
You got the envelope?
Zarfı aldın mı?
All the documentation you may need upon arrival is in that envelope - - I.D., passport, everything.
Orada ihtiyacın olabilecek tüm evraklar ; kimlik, pasaport her şey bu zarfın içerisinde.
You got another envelope?
Bir zarf daha mı geldi?
They took the envelope.
Zarfı aldılar.
You tell him to place the envelope under home base.
Zarfı kale levhasının altına koymasını söyle.
Melanie, hand me the dummy envelope.
Melanie, şu salak zarfı uzatsana bana.
Of course I would have the dummy envelope.
Salak zarf bendedir zaten.
Well, Melanie wouldn't give me the envelope.
Melanie bana zarfı vermedi.
The waiter tells me that he couldn't make it, but he sent a messenger with an envelope, and in it was a typed note.
Garson bana, Brodsky'ın gelemeyeceğini ama bana bir mesajı olduğunu söyledi ve zarfın içerisinde bir not vardı.
All I saw was they gave Wasserman an envelope with the data device in it.
Tüm gördüğüm Wassermann verileri cihazla bir zarfta verdi.
Another envelope.
Bir zarf daha.
Same handwriting, same ink, same envelope as all the rest.
Diğerlerinde de olduğu gibi aynı el yazısı, aynı mürekkep, aynı zarf.
Now, for the last month, every Wednesday, I get something in an envelope from my father's toolbox. All right?
Son bir aydır, her çarşamba babamın çantasındaki delillerin olduğu bir zarf alıyorum.
You will after you open that envelope.
O zarfı açtıktan sonra düşüneceksin ama.
I made coffee, and there's some money in the brown envelope.
Kahve yaptım, kahverengi zarfta da para var.
Inside that envelope is a word. Go ahead.
Bu zarfın içinde bir kelime var.
Found the envelope in Ms. Alvarez'staff locker downstairs.
Bayan Alvarez'e ait olan personel dolabında bu zarfı bulduk.
Weirdest thing, Janet showed up out of nowhere and gave me an envelope filled with cash.
İşin ilginci Janet bugün gelip, içi para dolu bir zarf verdi.
Just hand in an empty envelope No-one reads it
Boş zarf ver. Zaten kimse açıp okumayacak.
Also one of the two sets of prints on the envelope,
- Evet.