English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ E ] / Envious

Envious translate Turkish

516 parallel translation
The envious ones say that, George, the suckers.
Sen İnşaat ve Kredi'yi kurtardın. Ben de geri kalanını.
I quit being envious.
İmrenmeyi bıraktım.
There on the pendent boughs her coronet weeds clambering to hang, an envious sliver broke, when down her weedy trophies and herself fell in the weeping brook.
Orada çelenklerini asmak için belki, tırmanırken söğüdün sarkan dallarına, kırılıvermiş güçsüz bir dal ve düşüvermiş bütün çiçekleriyle ağlayan ırmağın içine.
Those who could help me are envious of each other.
Yardım edebilecek olanların hepsi birbirini kıskanıyor.
Envious cads!
Şerefsiz, kıskanç herifler!
That's why I'm envious.
Seni kıskanıyorum.
Don't be funny. You're just envious.
Saçmalamayın, sırf kıskanıyorsunuz.
See what a rent the envious Casca made.
Şurasını ne hırsla yarmış Casca.
Something envious, I presume.
Kıskanılan bir durum diye tahmin ediyorum.
Well, a little envious, naturally.
Biraz da kıskançlık var, doğal olarak.
Dr. Meacham, all I can say is I'm deeply flattered... and maybe a little envious of the girl you've mistaken me for.
Dr. Meacham, tek söyleyebileceğim, çok etkilendiğim ve beni o kızla karıştırdığınız için biraz da kıskanç davranabileceğim.
I must confess I'm a bit envious.
İmrendiğimi itiraf etmeliyim.
And, for I should not deal in her soft laws... she did corrupt frail nature with some bribe... to shrimp mine arm up like a withered shrub... to heap an envious mountain on my back... to shape my legs of an unequal size... to disproportion me in every part... like to a chaos or an unlicked bear whelp... that carries no impression like the dam!
İnsanlıktan nasibimi almayayım diye, tabiat anayı rüşvetle ayarttı, kolumu kurumuş bir fidan gibi çarpıtması, sırtıma dalga geçilecek iğrenç bir kambur yüklemesi, bir bacağımı uzun, diğerini kısa yaratması, bedenimi bir karmaşa, anasını hiç andırmayan, biçimsiz bir et yığını hâline sokması için!
But still the envious flood kept in my soul... and would not let it forth to find the empty, vast and wandering air... but smothered it within my panting bulk... which almost burst to belch it in the sea.
Ama hain sular hep çıkışı tıkadı, salmadılar ruhumu ; bırakmadılar, boşluğa, o engin özgür havaya kavuşsun. Soluk soluğa çırpınan bedenimde sıkışıp kaldı. Neredeyse geğirip denize püskürtecektim ruhumu.
That envious, dirty dog!
Sonradan görme, kıskanç köpek!
An envious one.
Gıpta eden bir arkadaş.
Funny, a few weeks ago, I'd have been envious of her.
Birkaç hafta önce onu kıskanıyordum.
I'm just being envious of your husband.
Kocana imreniyorum.
There's nothing to be envious about.
Orada kıskanacak bir şey yok.
Envious?
Evet. Onu nasıl da kıskanıyorum.
He seems to be envious.
O kıskanç gibi görünüyor.
Well, the mattress is soft and there's hangers in the closet and stationery with Bates Motel printed on it in case you wanna make your friends back home feel envious.
Yatak yumuşak ve dolapta askılıklar var ve arkadaşlarınızı kıskandırmanız için üzerinde "Bates Motel" yazan antetli kağıtlar.
From time to time thereafter, I may fiind it useful... to bring you back to Rome to continue your duty to her... to calm the envious spirit... and the troubled mind.
Daha sonra da, zaman zaman, seni tekrar Roma'ya getirtip... hasetlik duygularını ve kafası karışanları... yatıştırmak için Roma'ya karşı görevini yerine getirmende... yarar görebilirim.
A bluegrass thoroughbred, silver-mounted saddle magnificent wardrobe. I'm envious.
Bir safkan at, gümüş kakmalı bir eğer mükemmel bir gardırop.
But envious people who wished ill on her, her parents and the good of princes and peoples tried her for heresy.
"Ama ona beddua eden o kıskanç insanlar... "... ailesi, en güvendiği prensler ve insanlar ona çamur atmaya kalktılar.
Look, love, what envious streaks do lace the severing clouds in yonder east :
Sevgilim, şu doğudaki kıskanılacak güzellikteki bulutlara bak.
Basically he's a failure, and an envious one.
Özünde, başarısız ve kıskanç biri.
I'm really envious.
Kıskandım düpedüz.
I'm envious.
- Kıskanıyorum.
The priests are envious of my father.
Rahipler babamı çekemiyor.
I'm envious.
Kıskanıyorum.
I think I'm envious.
Sanırım kıskandım.
You're envious, you traitor. But you'll never make me doubt her.
Kıskanç ve sinsisin ama ondan şüphelenmemi sağlayamayacaksın.
Sure, I suppose I'm a little envious of Darrell.
Darrell'e biraz özendiğimi itiraf etmeliyim.
I'm bitter. I'm envious. I'm dangerous.
Acımasız, kıskanç, tehlikeli, kindarım!
They're just envious of what I have.
Neyim varsa hepsini kıskanıyorlar.
Yes, and I'm envious of your true scientific training, Mr Herdhitze.
Evet. Ayrıca sizin gerçek bilimsel eğitiminizi de kıskanıyorum, Bay Herdhitze.
Acts of heroism fade in the memory of dying... but foreign detractors, envious of us... can never minimize this, one of our finest hours.
Ölenler akla geldiğinde kahramanlıklar anlamsızlaşır. Ama bize imrenen dış düşmanlarımız bunu, bizim en iyi anlarımızdan birini, asla hiçe sayamazlar.
There was a man in the office who was very envious of your father.
Babanın yanında çalışan biri vardı. Babanı hiç çekemezdi.
You know, sometimes behind the applause there might be somebody who's envious, who resents all that success.
Ama bazen alkışlayanların arasında kıskananlar da olabilir. Başarısı rahatsız etmiştir.
So proud. Anyone would be envious.
elbette sizinki gibi mühim bir görevim yok
We'd better fetch the rifles for them We'd better fetch the rifles for them before the 4th Division gets envious and accuses you of favoritism All right you'd better go
tüfekleri alıp... hazırlansak iyi olacak diğer generaller kesin... sizi çok kıskanacaktır tamama, gidelim!
Actually, I'm quite envious of you.
Aslına bakarsanız, sizi epey kıskanıyorum.
The Germans had invented a canteen, that the envious British, after seeing its destroyed innumerable times in the ground hard, they had copied and they baptized of "Jerry can".
Almanların icat ettiği su kabı İngilizleri imrendirmiş çölün her tarafında gördükleri bu su kaplarını kopyalarak adına da "Jerry kabı" adını vermişlerdi.
That you do not make others envious that you are so happy.
Mutluluğunuzla başkalarını kıskandırmayın.
All the other actors will be envious and jealous.
Meslektaşların seni kıskanacak ve sana gıpta edecekler.
You start admiring someone, pretty soon you're envious... so you start showing off, taking chances. Before you know it, you're dead.
Birini takdir ediyorsan, ondan iyi olmak istersin ona gösteriş yapmaya başlarsın şansını zorlarsın sonucu bilmeden önce, ölürsün.
I still had some remnant of regard for you. as the owner of the stamp album, but your envious outbursts set me against you.
Albumün sahibi olduğun için sana halen biraz saygım var, fakat kıskançlık krizlerin beni karşına geçmeye zorluyor.
You're just envious.
Kıskanıyorsun.
Envious?
Kıskanmak mı?
It makes me envious of you.
Sinir ediyor.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]