Eons translate Turkish
209 parallel translation
Eons of ages passed.
Çok ama çok uzun zaman geçti.
And when, in the course of eons, they had abolished sickness... ... and insanity and crime and all injustice...... they turned, still with high benevolence, outward toward space.
Ve çağlar içinde, hastalıkları, deliliği, suçu ve tüm adaletsizlikleri ortadan kaldırdıklarında yine büyük bir iyilikseverlikle dış uzaya yönelmişler.
It has taken you centuries to even grasp what we developed eons of your years ago.
Bizim uzun zaman önce yaptığımız şeyleri keşfetmeniz yüzyıllarınızı aldı.
WAITING WITH THE PATIENCE OF EONS.
Orada yıIdızlarda oturup bekler.
I prayed wondering how many eons must pass before the wind and rain could wear away the mountain.
Dua ettim. Rüzgar ve yağmurun dağı yok etmesi için kaç milyon yıl gerektiğini merak ederek.
The heat of a blowtorch, for instance, or an electric arc earthquakes, volcanoes or eons of time.
Lehim lambasının ateşi mesela ya da bir elektrik kaçağı,... deprem, volkan patlamaları. Zamanın baş döndürücülüğünü de unutmayalım.
I intend to prove it was many eons before that.
Ben ise, bunun çok daha önce olduğunu kanıtlayacağım.
Oh, winds of abysses howling through the stars... and eons of centuries.
Ey yüzyıllar boyunca yıldızlar arasında süzülen... cehennem rüzgarları.
Natural selection, which makes the music of life more beautiful as the eons pass.
Hayat müziğini doğal seçim çok uzun sürelerde yavaşça güzelleştirir.
To understand the passage of the eons we have compressed all of time into a single cosmic year with the big bang on January first.
Bu muazzam süreleri anlayabilmek için, tüm zamanı Ocak ayının ilk günü meydana gelen Big Bang ile başlayan kozmik yıla sıkıştırdık.
The remains of the stars accumulate as the eons pass.
Yıldızdan geriye kalanların yeniden birleşmesi çok uzun zaman alır.
After many eons of harmony, there appeared among us three rebel elements what you would call on Earth, "criminals."
Yıllarca uyum içinde yaşadıktan sonra sizin dünyada "suçlu" dediğiniz... üç unsur çıktı ortaya.
But the sunshine is eons old.
Ama güneş ışığı uzun süredir yoktu.
You're going against eons of biology.
Bu konuda, yaradılışına aykırı davranıyorsun.
After all these eons, I still feel.
Bütün bu çağlardan sonra bile, hala hissedebiliyorum.
Eons ago, our ancestors created our great Frontier, a barrier of energy encircling the peaceful systems of the universe, and forever shutting out the scourge that lurks beyond.
Eonlarca önce, atalarımız evrendeki barışçıl sistemlerin sınırlarını enerjiyle çevreliyecek bir savunma hattı yarattılar. Ve daima belaları lurklarca ötede tutular.
For eons, all creatures have dreamt of being Starfighters.
Eonlar adına, bütün canlılar Yıldız Savaşçısı olma hayalini kurar.
Did you know that the light we see now, actually began eons ago.
Şu anda gördüğümüz ışığın asırlar öncesine ait olduğunu biliyor musun?
This country is eons old, kids.
Burası çok eski çocuklar.
They've done this for eons in France.
Fransa'da bunu yüzyıllardır yapıyorlar.
It is a region of demons... to which we Dark Overlords were exiled eons ago.
Bundan çok uzun zaman önce biz karanlık lortlarının sürgün edildiği bir yer.
"The container was buried somewhere in the Middle East eons ago by..."
"Kap, milyonlarca yıl önce, Ortadoğu'da gömülmüş..."
Just think of millenniums multiplied by eons... compounded by time without end.
Sonu olmayan zamanla birleşmiş binyılların milyonlarla çarpıldığını düşün.
This grave question has plagued man's sorry conscience for eons.
Bu ahiret soruları vicdan azabı çeken bir adamın aklını, uzun bir süre kurcalayacaktır.
It floated for eons among a graveyard of abandoned spaceships and satellites, until one day this consciousness devised a means of propagating itself.
Uzaydaki her şeyi toplamaya başladık ve enerjilerini emerek geliştik.
That is the very first time in the eons that I have known you that I have ever heard you complain, and now you're tired, poor darling.
Seni çok uzun yıllardır tanıyorum ve ilk defa bir şeyden... şikayet ettiğini duydum. Demek yorgunsun zavallı bebeğim.
I figured a dude as old as you would have finished high school... -... eons ago.
Senin yaşındaki birinin liseyi asırlar önce bitirmiş olması lazım.
It's called the Savage Land, a valley hidden in perpetual mist, created eons ago for a purpose long forgotten.
Burasının adı Savage Land. Hiç dağılmayan bir sisin içinde gizlenmiş haldedir. Çoktan unutulmuş bir amaç için çok uzun zaman önce yaratılmıştır.
We could get rid of radioactive waste in minutes instead of eons put terminally ill people in stasis until a cure is found.
Çağlar yerine dakikalar içinde radyoaktif atıklardan kurtulabiliriz bir çaresi bulunana dek ölümcül hastaları stabilize edebiliriz.
From our far planet, my people watched countless worlds evolve over eons of what you call time.
Gezegenimizden itibaren, halkım uzun yıllar boyunca sayısız evrim geçirdi.
Eons, I suppose. How does that sound?
cok uzun süredir, farzediyorum.
Our story actually begins... long before Hercules... many eons ago.
Her şey uzun zaman önce başladı.
Our true origins on Earth lost over the eons, replaced by Doctrine... the myth that we were the first race.
Ezelden beri, gerçek kökenimiz Dünya, Doktrindeki gibi ilk ırk biz değiliz.
That means that human were here,... centuries, maybe eons ago.
Gösteriyor ki burada insanlar varmış,... yüzlerce, belki çağlarca önce.
Then he led me to this forgotten place, a failsafe built eons ago, a final insurance should all other plans fail.
Sonra da, islerin ters gitme ihtimaline karsin yüzyillar önce insa edilmis bu unutulmus yere yönlendirdi beni.
Just think of millenniums multiplied by eons compounded by time without end.
Sonu olmayan zamanla birleşmiş binyılların milyonlarla çarpıldığını düşün.
It was a smarter thing to pick than say... the instinct to share your toys or return phone calls. We'd have died out like eons ago.
Eğer üreme oyuncak değişimi ya da telefona cevap verme yoluyla olsa insan nesli çoktan tükenirdi.
I'm perfectly happy to lie dormant in that data module for a few eons.
Sonsuza dek, o veri modülü içinde hareketsiz yatmaktan mutluluk duyarım.
When the dust of the eons finally settled, we found ourselves inexorably linked to the cat.
Aradan yüzyıllar geçti ve kendimizi kediye... bir daha değiştiremeyeceğimiz şekilde bağlı bulduk.
Don't allow eons of history and life to get blinked out of being... just because you've got a grudge against your Creator.
Tarihin ve yaşamın sadece Tanrı'ya karşı kin beslediğin için yok olup gitmesine izin verme.
This is just eons of repression getting purged.
Sonsuzluğun stresini atmaya çalışıyor.
My race is processed with eons that the slightest trace of personal emotions... and we couldn't be happier.
Benim ırkım, hiç duygu olmadan uzun süredir refah içinde yaşıyor... ve çok mutluyuz.
I usually measure time in eons, but in this particular case, every second counts.
Genellikle zamanı ışık yılı ile ölçerim. Ama bu defa her saniye çok önemli.
Stranger eons
Yabancı sonsuzlukta..
Eons from now, a creature not unlike you could emerge, look up at the stars and ask, " Who am I?
Çok uzun bir süre sonra, orada senden çok farklı bir yaratık ortaya çıkar ve yıldızlara bakarak sorar, "ben kimim"?
It was the birth of the amazon nation and of their legendary warrior, Samsara...,... whose lust for blood perverted their history for eons.
Bu Amazon ulusunun doğuşuydu ve uzun çağlar boyunca onların geçmişini kanla çarpıklaştırmış olan, efsanevi savaşçı Samsara.
Eons ago, dolphins lived on the land.
Çok uzun zaman önce, yunuslar karada yaşadı.
They've been worshipped together for eons.
Onlara çağlardan beri birlikte tapınılır.
Mount Roraima is a biological island lost in time, eroded by eons of wind and rain.
Roraima, dinmek bilmeyen rüzgârlarla ve yağmurlarla aşınmış ve zamanın azizliğine uğramış biyolojik bir dağ.
You beings are eons away from discovering light travel.
Varlıklarınız ışık yolculuğunu keşfetmek... için milyonlarca yıl geri.
This animal has survived for eons.
Bu hayvan, çok uzun zamandır hayatta kalmış.