Epidemic translate Turkish
881 parallel translation
We have to show the Truce Commission there's a cure to the epidemic.
Ateşkes komisyonuna, salgının bir çaresi olduğunu göstermek zorundayız.
Just 25 years ago, a murderous epidemic claimed 11 victims in the village of Courtempierre.
25 yıl önce, ölümcül bir salgın hastalık... Courtempierre adındaki bir köyde, 11 can aldı.
Either we can surrender to an epidemic of crime and violence which will destroy our homes and our community, or we can give warning to the host of other gangsters and murderers that they are through.
Evlerimizi ve toplumumuzu yıkan suç ve şiddet salgınına teslim olabiliriz. Ya da haklı olduklarını iddia eden diğer katillere ve gangsterlere bir ders verebiliriz.
Is this an epidemic?
Bu da ne, bulaşıcı bir şey mi?
- Except during the flu epidemic.
- Grip salgini hariç.
You're old enough to remember the epidemic of'30.
30'lardaki salgını hatırlayacak yaştasın.
If one of you don't help me, everyone of you whose face I remember... I'll call out, if you live through this epidemic, to be challenged.
Eğer içinizden biri bana yardım etmezseniz, yüzünü hatırlayıp ismini söylediklerim eğer bu salgına yakalanırsanız, gününüzü göreceksiniz.
I don't suppose we'll ever get another whooping cough epidemic again.
Bir daha boğmaca salgını olacağını sanmıyorum.
There's a flu epidemic up north and they're hot for lemons.
Kuzeyde grip salgını var, limon için yanıp tutuşuyorlar.
A nurse does not quit her post when an epidemic reaches a crisis.
Bir hemşire, salgın hastalık azıttığında görev yerini terk etmez.
We have an epidemic on our hands, and it's spreading daily.
Ellerimizde bir salgın var, ve gün geçtikçe yayılıyor.
- It's an epidemic.
- Hasta olursun.
I hope they can stop this scarlet fever before it becomes an epidemic.
Kızıl hastalığını salgın hâline gelmeden durdurmayı umuyorum.
A nurse doesn't desert her post when an epidemic reaches its crisis.
- Bir hemşire görev yerini terk etmez. Özellikle de ortada bir salgın varsa.
Then a few years ago, along come an epidemic.
Sonra birkaç yıl boyunca bir salgın hastalık oldu.
Fortunately, an epidemic of diphtheria restored the status quo almost immediately and even brought me a bonus in the shape of the Duchess.
Neyseki bir difteri salgını mevcut durumu neredeyse hemen düzeltti. Ve hatta düşesin ölümüyle, ikramiye bile verdi.
There is an epidemic among the ladies of the city.
Sanırım şehir çapında bir salgın var. - Öyle değil mi?
Shortly after that, you'll have the makings of an epidemic.
Ondan hemen sonra da, salgın hastalık merkezi yaptıracaksınız.
With a chance of an epidemic?
Salgına dönüşme ihtimali var mı?
That's one way of stopping an epidemic :
Bu da salgını durdurmanın bir yolu :
John's done a good job fighting the epidemic...
John salgınla mücadele etmek için çok uğraştı.
Request some work be done and suddenly there's an epidemic.
Yapılacak biraz iş oldu mu hemen salgın hastalık çıkar.
Is the virus epidemic keeping you busy, Doctor?
Virüs salgını sizi meşgul mü tutuyor Doktor?
A strange neurosis... evidently contagious- - an epidemic of mass hysteria.
Garip bir nevroz - - Bulaşıcı olduğu açık - - Salgın halinde bir isteri.
Dr. Kauffman calls it an epidemic of mass hysteria.
Dr. Kauffman, olan bitene, salgın bir isteri diyor.
You had just become aware... of a curious, unexplainable, epidemic mass hysteria.
Sonra birden, açıklanamayan, salgın bir isterinin farkına vardın.
So far, we have let in a cholera ship, started an epidemic... burned down half the town, and been taken into custody.
Şimdiye kadar, bir kolera gemisini içeri aldık, bir salgın başlattık köyün yarısını yakıp kül ettik ve tutuklandık.
- It's an epidemic.
- Bu bir salgın olmalı.
The epidemic is over.
Salgın sona erdi.
That summer, there was a typhoid epidemic and I turned the house into a hospital.
O yaz, bir tifo salgını vardı. ve döndüğümde evimiz hastahane gibiydi.
It was like an epidemic.
Salgın hastalık gibiydi.
He's in Budapest now, stopping an epidemic of them.
Şu an Budapeşte'de, kızamık salgınını önlüyor.
If we kill him, there would be a danger of an epidemic.
Onu öldürürsek, salgın hastalık tehlikesi olur.
Does the board of health know about this epidemic?
Sağlık Kurulu'nun bu salgından haberi var mı?
- It's a real epidemic!
- Bir salgın var!
And take a chance on starting an epidemic in the entire country?
Tüm eyaleti saracak bir salgına mı sebep olalım yani?
shipwreck, epidemic, mutiny, murder.
gemi enkazı, salgın, isyan, cinayet.
And "Epidemic," because every place I go, people say I louse things up.
Ve "Salgın" çünkü nereye gitsem, herkes ortalığı karıştırdığımı söyler.
Now, Mr. Epidemic, you behave yourself.
Bak, Bay Salgın, terbiyeli ol.
An epidemic!
- Bir salgın!
It is certainly a disease, an epidemic.
Bir yığın psikolojisi.
Then you missed the epidemic?
Yani salgında yok muydun?
We're the anti-epidemic service.
Biz HEİ den geliyoruz.
There's an epidemic in the region.
Bölgede salgın var.
An epidemic rage, Diaz!
Salgın hastalık gibi bir öfke Diaz!
Frankly, we have had some very reliable intelligence reports that quite a serious epidemic has broken out at Clavius.
Açıkçası, çok güvenilir haber alma kaynaklarından öğrendiğimize göre Clavius'ta çok ciddi bir salgın başlamış.
But this epidemic could easily spread to our base.
Ama bu salgın pekâlâ bizim üssümüze de sıçrayabilir.
More specifically, your opposition to the cover story created to give the impression of an epidemic at the base.
Daha açık konuşmak gerekirse, paravan bir hikayeye karşı olmanız üsde bir salgın olduğu yolunda söylentiler doğmasına yol açtı.
I understand that beyond it being a matter of principle many of you are troubled by the concern and anxiety this story of an epidemic might cause to your relatives and friends on Earth.
Bunun bir ilke meselesi olmasının ötesinde, çoğunuzun bu salgın söylentilerinin Dünya'daki yakınlarınızda yaratacağı endişe yüzünden tedirginlik duyduğunuzu biliyorum.
Many islanders died in the malaria epidemic of 1947.
1947'deki sıtma salgınında adada çok insan öldü.
It's an epidemic.
Bu bir salgın.