Ergo translate Turkish
339 parallel translation
Ergo these men must carry rather large insurance policies.
Sonuç olarak, bu adamların oldukça büyük sigorta poliçeleri olmalı.
Ergo, horoscopes, tips on the horses,
Burçları, at yarışı tahminlerini istiyorlar.
Ergo, he has anxiety, right?
Dolayısıyla endişe taşır, doğru mu?
Ergo, it must be something in the future.
Dolayısıyla, gelecekte bir şey olmalı.
Ecce homo, ergo elk.
İşte insan, öyleyse geyik.
Ergo... Blaney is the thief and also the murderer.
Blaney, hem hırsız, hem de katil.
Ergo, you do the shopping.
Bu nedenle, alışverişi sen yapıyorsundur.
Ergo, Jerome died within a 10 minute span.
O halde, Jerome bir 10 dakikalık süre içinde öldü
- Ergo...
- Yani...
- Ergo.
- Yani...
Ergo 1948, that's three years on.
Yani, 1948'e daha üç yıl var.
I am Ergo the Magnificent.
Ben Muhteşem Ergo'yum.
Ergo!
Ergo!
- I am Ergo.
- Ben Ergo.
- The Magnificent.
- Muhteşem Ergo.
Where's Ergo?
Ergo nerede?
We must find the others, Ergo.
Diğerlerini bulmalıyız Ergo.
I won't leave you, Ergo.
Seni bırakmayacağım Ergo.
That's Ergo.
Bu Ergo.
Is the definition of life cogito, ergo sum, I think, therefore I am?
Yaşamın tanımı, "Cogito Ergo Sum ; Sanırım Ben de Öyleyim" değil miydi?
"Cogito ergo es." l think, therefore you is.
"Düşünüyorum o halde varım." Düşünüyorum o halde varsın.
Ergo, she has to stop it.
Dolayısaıyla da buna bir son vermek zorunda.
No fuel, no energy, ergo, no life.
Yakıt yoksa, enerji de olmaz, velhasıl, hayat olmaz.
Ergo, she drowned.
Yani, boğuldu.
Ergo, what store's gonna make the most cash on Christmas Eve that nobody's going to think to rob?
Kimsenin soymayacağı ancak noel öncesi nakit para kaynayan dükkan hangisidir?
That green stuff is... is... is aflatoxin, an ergot mould.
Şu yeşil şey de,... şey... aflatoksin... bir ergo küfü.
Ergo, as Shakespeare said, the plate's the thing.
Shakespear'in dediği gibi, "Bundan ötürü işte asıl mesele tabaktır.".
Ergo, the blood tests.
Bu yüzden kan testleri.
Mom, when you say "we" I hope you mean "oui", as in French for, "Hell, yes, we'll sell Daddy and collaborate with the Germans." Ergo...
Anne umarım biz derken, Fransızca, evet babanızı satacağız ve Almanlarla işbirliği yapacağız, demek istemişsindir.
Which is French for, "Yes, take our country but please let us live to make our creamy sauces." - I say we take the 500,000 and bid Daddy adieu.
Ergo, ki Fransızca'da, evet ülkemizi alın ama Iütfen kremalı soslarımızı yapmak için yaşamamıza izin verin demek, diyorum ki, 500 bin Dolar'ı alalım ve babama " adieu'diyelim.
Cogito ergo sum.
Cogito ergo sum.
Ergo, pretty women sell good products, ugly women sell... tennis rackets.
Dolayısıyla, güzel kadınlar güzel ürünler satıyorlar. Çirkin kadınlar ise tenis raketi.
Ergo, I have decided to do the announcement proudly wearing this blond wig.
O halde bu hizmeti gururla sarı peruk takarak yapmaya karar verdim.
Bullshit, it's short for ergo.
- Saçmalık. - Adamına sor.
Ergo, do not look directly at them.
O halde onlara direk olarak bakmayın.
Less pressure on top, ergo lift ergo flight.
Üstte daha az basınç, dolayısıyla kalkış dolayısıyla uçuş.
Ergo...
Dolayısıyla...
Ergo, you take your time... Go around their boundaries, and you are left alone.
Dolayısıyla acele etmeyin, yerlilere ait bölgenin... etrafından dolaşın, o zaman kimseyle karşılaşmazsınız.
Ergo, those of us who blew off our homework aren't so dumb.
Fen ödevini uçuranlarımız göründüğümüz kadar aptal değilmişiz demek ki.
Therefore and henceforth, in conclusion and furthermore, ergo and et cetera our ample and royal self from this day forth, and throughout the universe we shall no longer be known as House Harkonnen.
Bu nedenle ve bundan böyle, vesaire vesaire... yüce ve asil şahsiyetimiz... bu günden itibaren ve bütün evrende... artık Harkonnen ailesi olarak anılmayacak.
It wasn't deep, ergo it was interesting.
Anlamlı değildi hatta oldukça ilginçti.
It's hard, ergo party.
Partiye bundan dolayı gidiyoruz.
We don't have a stalking statute, ergo there's no way to stalk anyone.
İmkânsız. New York'ta sinsice izlemeye karşı kanun yok.
And if it's true about hiking, ergo it must be true about life.
Yürüyüş için geçerliyse, hayat için de geçerlidir.
Ergo, you are not me.
Dolayısıyla, sen ben değilsin.
OK, with extra points for the Latin... "Cogito ergo sum."
Pekala, Latince cümleler ekstra puan toplar. "Cogito ergo sum."
Ergo punishment.
Bu nedenle adı ceza.
Ergo, we are not looking good.
Ölü bir New York polisi ve bir görgü tanığımız var.
Speak English, asshole.
Ergo, hiç iyi görünmüyoruz.
She always uses money to get what she wants ; ergo, this is proof she wants me back!
İstediğini almak için her zaman parayı kullanır o.
Ergo what?
Dolayısıyla ne?