Esas translate Turkish
6,021 parallel translation
Who better to ask about the subject of freedom than you, John?
Özgürlük konusunu esas sana sormalıyız John.
But the question now becomes how can a government survive and even prosper without the steadfast unity of its own diverse religious community?
Ama esas soru şu artık. Bir hükümet, farklı dini grupların getirdiği sabit beraberlik olmadan nasıl hayatta kalıp ilerleyebilir?
Sometimes in war, there's collateral damage for the greater good.
Bazen savaşta esas zafer için ikincil hasarlar zorunludur.
But where we differ from other asylums is in the social station of our patients.
Ama bizi diğer akıl hastanelerinden ayıran esas nokta, hastalarımızın toplumsal statüleri.
"To beat Morales, he'll have to use his lead hand, his right hand, more and better."
Morales'i yenmek için esas elini, sağ elini daha çok ve daha iyi kullanması lazım. "
What I want and what I am striving for is I want to be in a position to supplement Manny's income so he can sustain the same lifestyle, after we're not making 60, 70 million dollars from boxing a year.
İstediğim şey, esas amacım Manny'nin aynı yaşam tarzını tutabilmesi için gelirine katkıda bulunabileceğim bir iş.
Is it my true purpose?
Esas amacım nedir?
But it's not just the usual.
Ama esas mesele bu değil.
Firearms are discharged. When the dust settles, we find one Glen Charlock deceased. But more compellingly for L.A.P.D. is the man Charlock was supposed to be guarding.
Silahlar ateşlenmiş, sis ortadan kalktığında da Glenn Charlock'un öldüğünü öğrendik ama Los Angeles Polisi için esas zorlayıcı şey ise Charlock'un o esnada koruyor olması gereken adamın yani Michael Z. Wolfmann'ın kaybolması olayı.
See, the problem with this vessel is trying to find out anything.
Gemiyle ilgili esas problem onun hakkında bir şeyler öğrenmeye çalışmak.
Where did it come from?
- Dinle, esas çağrı nereden geldi sana?
Bigfoot's native element. The air he breathed. The big time he'd been so crazy to get away from the beach and be promoted into.
Koca Ayak'ın esas olayı aldığı hava, kumsaldan uzaklaşmak ve terfi alabilmek için çıldırıyor olmasıydı.
Pancakes aren't quite as good as my mother's, but what I really go for here is the respect.
Krepler anneminki kadar güzel değil ama buraya esas geliş sebebim saygı. Saygı.
Welcome back to the main herd.
Esas sürüye hoş geldin.
- You just need to hear this.
- Anlatacaklarını duyman gerekiyor. - Esasında bu zaten.
The more relevant question is what did you do?
- Esas önemli soru şu : Sen ne yaptın?
I'm gonna kill you.
- Esas ben kıracağım.
You stand down!
- Esas sen burada kal.
You don't do anything stupid.
- Esas sen aptalca bir şey yapma.
You listen to me, all right?
Esas sen beni dinle.
No, thank you so much.
- Esas biz teşekkür ederiz.
That I've trampled on the essence of the constitution?
Anayasanın esasını ayaklar altına mı aldım?
He was supposed to be in the seat next to mine.
O esasında benim yanımda oturacaktı.
Well, you are kind of antsy, you know?
Aslına bakarsan esas karıncaya benzeyen sensin, canım.
So who's the leading man?
Esas oğlan kim?
No, you're upside down!
Esas sen tepetaklak olmuşsun.
- You've got Klan eyes.
- Esas senin ırkçı gözlerin var.
- You keep it together.
- Sen kendine gel esas.
After party?
Esas parti şimdi mi?
Right, that's funny. But onto what matters, the meeting's in two minutes.
Tamam iyiymiş ama esas önemli olan iki dakikaya toplantının başlaması.
Hero always gets the girl.
Esas oğlan, daima kızı alır.
He always wins.
Esas oğlan hep kazanır.
You think you can become a more authentic person by fighting in a war?
Savaşta savaşarak esas birisi olacağını mı sanıyorsun?
You're trying to frighten me... but I think you're the one who is scared.
Beni korkutmaya çalışıyorsun, ama bence esas korkan sensin.
So, anyways, where the hell were you today?
Her neyse, esas sen nerelerdeydin bugün?
"Team" means everything right now.
- Dur! "Takım" işi esas şimdi anlamlı.
Their key player?
Esas adam?
The main difference between you and I can be defined by one word.
Aramızdaki esas farklılık tek bir kelimeyle ifade edilebilir.
- Oh, no! But, the big news is that "The Mermaid", your mother's favourite ship, has been found.
Ama esas haber, annenizin gözdesi yani "Siren" bulunmuş.
But "the" girl.
Esas kızla.
It's about survival.
Esas olan hayatta kalmadır.
- No, this is nice.
- Esas bu güzel, gel buraya.
I'm sorry, I shouldn't have come up so late.
Esas ben özür dilerim. Bu saatte gelmemeliydim.
We're about an hour away from the main competition event.
Esas yarışa bir saatimiz kaldı.
You were the man in that one.
Oradaki esas adam sendin.
He used to marvel at the fact that the true nature of the landscape, revealed itself in these images.
Manzaranın esas doğasına hayret ettiği bu görüntülerde açığa çıkıyor.
So, in essence, we're canceled?
- Esas itibarıyla iptal mi edildik?
Now the main thing is we make a show to try and get their top faces.
Esas amaç şu gidip şovumuzu yapcağız ve suratlarına sıçacağız.
While it looks like a common club house from the outside, there is an underground venue available to selected members only.
Her ne kadar dışarıdan alelade bir kulüp gibi görünse de esasında içinde belirli kişilerin girebildiği bir yeraltı kulübü de var.
- That's basically it.
Esasında böyle değil!
I play tennis, right?
Esas sen bu duruma nasıl sinirlenmiyorsun?