Evolved translate Turkish
1,613 parallel translation
You know, in a totally evolved 21st-century kind of way, yeah, a little.
Biliyorsun, tamamen 21. yüzyıl tarzında evet, biraz üzüyor.
That feathers first appeared on non-flying dinosaurs, before birds evolved.
Bu tüyler ilk olarak uçan dinozor çıktı kuşların evrim öncesi.
It's now evolved into technology that's willing to kill.
Şimdi de öldürmeye hevesli bir teknolojiye dönüşüyor.
Oh, dan seems more evolved than that.
Dan bunu aşmış biri gibi görünüyor.
Because Your Brain Is Such An Immense Turn-on To A Man As Highly Evolved As I Am.
Çünkü o kadar zekisin ki benim gibi ağırbaşlı birini bile heyecanlandırabiliyorsun.
But then I... I evolved.
Ama sonra evrim geçirdim.
Time enough for the two planets to evolved into very different worlds.
İki gezegenin çok farklı dünyalara evrimleşmesine yetecek kadar uzun bir süre.
I've read that some people might have evolved a different code already. Is that possible?
Bazı insanların bu tip konularda, çoktan evrimleşmiş olabileceklerini okumuştum.
People who've evolved.
Evrim geçiren insanları anlatıyor.
I believe the people of Eureka are a little more evolved than that, which is why we've never had a sexual harassment case in the history of the town.
Eureka'daki insanların bundan daha fazla evrim geçirdiğine inanıyorum. Ki kasaba tarihinde asla cinsel taciz davası yaşamadık.
Some believe that these remains once evolved in ancient ponds or lakes.
Kimileri bu kalıntıların göletlerde ya da göllerde geliştiğine inanıyor.
And you could say, well that proves that life evolved at high temperature.
Yani bu durum, yaşamın yüksek sıcaklıklarda oluştuğunu kanıtlıyor.
But it would take hundreds of millions of years before humans evolved.
Ama insanoğlunun evrimleşmesine daha yüzlerce milyon yıl vardı.
So here we have two very similar planets in their sort of bulk properties, but they've evolved to such different states.
Bunlar, kütlesel bakımdan birbirine benzeyen fakat çok farklı istikamette evrimleşmiş iki gezegen.
And at the end of it, a more fully-evolved species.
Ve sonunda, tamamen evrimleşmiş bir tür olacak.
I don't know how we evolved into you.
Sana nasıl dönüştük bilmiyorum.
Now, that would mean A lot more evolved stars, supernova going off in our vicinity
Bu da, çevremizde daha fazla evrimleşmiş yıldız ve süpernova patlamaları demek.
It tell us how the Universe evolved, how it changed from a split second after whatever brought it to the existence.
Bize Evren'in onu var oluşa iten şeyden bir an sonraki evrimini ve değişimini anlatır.
The story of how ours concept of the Universe evolved.
Evren anlayışımızın gelişim hikâyesinin.
If I take seriously the idea that my brain was evolved, be able to throw rocks and take bananas and things thus, it's pretty remarkable that we humans would be able to figure out much about physics figure out much about things that didn't have survival value to our ancestors.
Ciddi anlamda düşününce, beynimiz taş atmak, muz koparmak gibi yeteneklere evrimleşti. Fizikle atalarımız için hayatta kalmak adına değeri olmayan birçok şeyle ilgili bu kadar çok şey öğrenebilmiş olmamız olağanüstü. Evet.
Came to this country as teenagers. Opened a small appliance shop in the'60s. Which evolved into a chain of electronics stores.
Gençliklerinde bu ülkeye gelmiş, 60'larda açtıkları alet edevat dükkanı elektronik alet mağazalar zincirine dönüşmüş.
You evolved... and evolution is very impressive.
Zaman içinde evrim geçirmişsin. Ve evrim, çok etkileyicidir.
And without it, some argue... the planet Earth as we know it... may never have evolved.
Ve bazılarına göre o olmasaydı yaşadığımız Dünya gezegeni asla evrimleşmemişti.
We have evolved so that our biological clocks... are based on around 23 -, 24-hour time.
Bizler de artık 23-24 saatlik zaman dilimini kapsayan biyolojik saatimize göre evrimleşmekteyiz.
To understand how this vital relationship evolved, you have to go back to the very beginning of Earth's long history.
Bu hayati ilişkinin nasıl geliştiğini anlamak için Dünya'nın uzun geçmişinin en başlarına dönmemiz gerek.
And yet when they first evolved, more than three billion years ago, these simple life forms began the most important transformation the planet has ever seen.
Bundan 3 milyar yılı aşkın süre önce ilk gelişmeye başladıklarında bu basit yaşam formları gezegende şimdiye dek görülmüş en önemli olayın mimarı oldular.
The newly arrived Spanish, like most people, were used to breathing air at sea level which is 2 1 % oxygen, and the human body has evolved to function at this level.
Yeni gelen İspanyollar, çoğu insan gibi, % 21 oksijen oranına sahip deniz seviyesinde nefes almaya alışkındı. İnsan vücudu kendini buna göre adapte etmiştir.
That way the Spanish would get the benefit of the genetic adaptations that the locals had evolved over countless generations to cope with the altitude.
Bu şekilde İspanyollar da buradaki yerel halkın nesiller boyunca evrimleşerek yüksekliğe karşı sağladığı uyumu kendi genlerine aktarmış olabilirler.
Slowly, they evolved into more complex animals, but that came at a price.
Yavaş yavaş daha karmaşık bir hayvana evrimleştiler. Ama bunun bir bedeli vardı.
Is it possible that Christianity evolved from an ancient Egyptian cult?
Hıristiyanlığın, eski Mısır inançlarından evrimleşmiş olması mümkün mü?
And they had a highly evolved spirituality, and at the center of that spirituality there were, what was known as, mystery cults.
Ayrıca çok gelişmiş bir maneviyata sahiplerdi. ve maneviyatlarının merkezinde de mistik inançlar vardı.
Since humans evolved, it is ice, through glaciers, ice sheets and floods, that has been the dominant force shaping our planet.
İnsan evriminden bu yana buzullarla, buz katmanlarıyla ve tufanlarla gezegenimizi şekillendiren hâkim güç buzdur.
The lack of space and food meant that over thousands of years the elephants evolved into a much smaller animal.
Yiyecek ve uygun alanların kısıtlı olması fillerin çok küçük boyutlara evrimleşmesine neden olmuş.
We've evolved to live in the world as it is now.
Dünya'nın şu anki hâliyle yaşamaya evrimleştik.
And it has evolved into an unexpected situation.
Ve olaylar çok beklenmedik bir şekilde gelişti.
I believe evolved enough... to be in a relationship.
Bir ilişki yaşayacak kadar da olgunlaştığımı düşünüyorum.
it led John to play more jazzy bits in between, and from that, what we became famous for evolved.
John araya caz melodileri sıkıştırıyor, buradan da, bizi meşhur eden özelliğimiz oluşmaya başlıyordu.
We've evolved to be the leaders of our biological community.
Biyolojik topluluğumuzun liderleri olarak geliştik.
A mind that has evolved to have the ability to reflect back on ourselves to take stock of our own existence.
Kendi varlığımızı kontrol altında tutabilmemizi sağlayan bize geri dönüşü olabilen bir beyin.
Now, when you think that we evolved in Africa about 150,000 years ago and compared to other animals on the plains then, we weren't very impressive.
Şimdi, Afrika'da 150,000 yıl önce evrildiğimizi düşününce ve diğer hayvanlarla kıyaslanınca, o kadar da inanılmaz değiliz.
Systems that have evolved for hundreds of millions of years.
Yüz milyonlarca yıl içerisinde gelişen sistemler.
We're also finding that on the larger scale what we'd call the utility scale, wind energy has evolved to the point where it can compete price-wise with our traditional fossil fuels that is, coal and oil and natural gas and produce large amounts of energy that can be distributed through the grid which is the conventional way that we receive energy.
Daha farklı alternatiflerimiz de var kömür, petrol ve doğal gaz gibi geleneksel enerji dağıtım ağlarına sahip fosil yakıtlarlarla fiyatta rekabet edebilecek rüzgar enerjisi.
She said, "Power, whatever its origins, however it is evolved, will not be given up without a struggle."
Dedi ki, "Güç, kaynağı neresi olursa olsun, nasıl gelişmiş olursa olsun, uğraşılmadan kazanılamaz."
There are hundred of us working for them, but... they don't need people. Of none of us. Understand, they evolved.
Yüzlerce var onlardan ama bizi dinlemiyorlar Tanrı haline geldiler
These fish are more evolved than we are.
Bu balıklar bizden daha gelişmiş.
Anubis'highly evolved half breed son.
Anubis'in yüksek düzeyde evrimleştirdiği kısmen eğittiği oğlu.
Society has evolved.
Toplum gelişti.
- That's very evolved of you.
Ne kadar da olgunsun! Ben... Bilmiyorum.
I kind of find myself buying into the idea that "Oh, the sans serif evolved for a hundred years and the ultimate expression was Helvetica."
Bazen kendimi şu fikre kanmış buluyorum : "Sans serif yüz yıl boyunca evrilmiş ve nihai ifadesi Helvetica olmuştur."
I'm evolved...
Ben evrim geçirdim...
And this would affect how life has evolved on this planet.
Bu da hayatın, gezegenimizdeki evrimini tümüyle etkileyebilirdi.