Exerted translate Turkish

Archimedes'principle indicates that the upward buoyant force which is exerted on a body immersed in fluid whether fully...

Arşimet prensibi, bir sıvı içinde duran cisme kaldırma kuvvetinin etki ettiğini savunur.

Pressure has been exerted to have you go back to the United States for a while.

Kısa bir süre için Birleşik Devletler'e gitmen konusunda baskılar var.

This is a farce... to ask us to vote... in the face of the kind of intimidation and pressure... that has been exerted in the past few weeks.

Bu bir komedi. Son haftalarda yaratılan gözdağı ve baskı karşısında oylama yapmamızı istemek bir komedi.

The power of the explosion is exerted on a piston... and through connecting rod and crankshaft... through transmission, thence to rear wheels.

Patlama gücü pistonlara iletiliyor... bağlantı rotu ve krank milinden... şanzımana, oradan da arka tekerleklere geçiyor.

Haven't I exerted myself above my talents to give you an experience?

Size bir deneyim yaşatmak için yeteneklerimi sarfetmedim mi?

The literature they had abandoned nevertheless... exerted a delaying influence, expressed in some affective formulations.

Terk etmiş oldukları yazın yine de, etkileyici ifadelerde ortaya çıkan vakti gecikmiş bir etki gösterdi.

Instead of this, it exerted pressure diplomatics on the Balkans trying to gain its support.

Onun yerine Balkan ülkelerini kendi safına çekmek için diplomatik girişimlerini hızlandırdı.

You have over exerted yourself and have become addicted

Kapasitene fazla yüklenmişsin... ve adrenalin bağımlısı olmuşsun!

No, any influence I exerted was in an unofficial capacity.

Kullandığım nüfuz tamamen gayrı resmi mahiyetteydi.

Weight is the gravitational force exerted by the Earth on that body.

Ağırlık, yerçekimine bağlı olarak bedenin, yeryüzüne uyguladığı kuvvettir.

It's possible. My research indicates that the gate actually has the ability to use density, molecular structure and the force exerted on the event horizon to determine if something's trying to pass through.

Araştırmalarım gösterdi ki, geçidin birşeylerin geçmeye çalışıp çalışmadığını belirlemek için yoğunluğu, moleküler yapıyı ve ufuk çizgisine uygulanan kuvveti..... kullanma yeteneği var.

We've explained the force exerted by the earth.

.. ispatladık. Yeryüzü tarafından bir güç harcandı.

He exerted a tremendous influence on thinkers in the East and the West, Muslim and Non-Muslim alike.

Doğu'nun ve Batı'nın düşünürleri üzerinde Müslüman olsun veya olmasın çok büyük etkiler bıraktı.

Air pressure is the force exerted on a surface by the weight of the air above.

Hava basıncı, üstündeki havanın ağırlıyla bir yüzeye çıkan güçtür.

Meanwhile, this relic of an institution grows every year... more and more dependent on wealthy immigrants like yourself... from countries where elitism is still very much in... to the point where... there is a not-so-subtle pressure being exerted on people like me... to go easy on people like you.

Bu arada, bu gibi kurumların kalıntıları... senin gibi, elitizmin hala önemli olduğu ülkelerden gelen... zengin göçmenlere bağlı olarak sürekli büyüyor. Ve bunun geldiği nokta... benim gibi insanların üzerine, senin gibilere... nazik davranmak için, pek de hoş olmayan bir baskı uygulanıyor.

No single unsub could have exerted this much control over so many people.

Tek bir saldırgan asla bu kadar kişi üzerinde böyle kontrol kuramaz.

The natural force of attraction exerted by a celestial body upon objects at or near its surface.

Nesnelerin yüzeyinde ya da yakınında bir gök cismi tarafından uygulanan doğal çekim kuvveti.

Viewed in cross section, the pressure and force exerted by the weapon can be assessed.

Ara kesitle bakıldığında silahın basıncı ve kuvveti tespit edilebilir.

Whenever she linked with other Replicators, the human part of her exerted an unhealthy influence. At least that's the way Oberoth saw it.

Ne zaman öteki Çoğalıcılarla temasa geçtiyse,... onun insansı yanı sağlıksız bir... şekilde sözünü geçirdi, en azından Oberoth bu şekilde gördü.

The various gravity forces that are exerted tend to act in a way that holds that steady.

Uyguladığı birçok yerçekimi gücü sayesinde bu dönüşün dengeli olmasını sağlar.

And more gravity exerted onto the Earth from a closer Moon... meant the world to ourfate as a species.

Dünya'mıza daha yakın ve daha fazla çekim gücü uygulayan bir Ay türlerin oluşması açısından Dünya'nın kaderini değiştirebilirdi.

OK, so today I really really want to teach you guys about buoyant force, and... buoyant force is the force that's exerted upon an object... um, but...

Bugün size kaldırma gücünü öğretmeyi çok istiyorum çocuklar. Kaldırma gücü herhangi bir cisme uygulanabilir.

You're breathing too hard. Oh, forgive me for being aware of exactly how much pressure is being exerted on this suit right now.

- Bu kıyafetin üzerinde ne kadar basınç olduğunun farkında olduğum için beni affet.

The ocean has to have exerted tremendous physical pressure on this boat.

Okyanus bu tekne üzerinde muazzam bir fiziksel basınç uygulamış olmalı.

Cutty exerted the right amount of brake pressure for the tonnage, but the train just kept going.

Cutty yük kapasitesi için doğru miktarda fren basıncı uyguladı ama tren gitmeye devam etti.

The toe end of the impression was deeper than the heel end, which tells me... that the toe exerted more pressure than the heel.

İzin ön kısmı arka kısıma göre daha derin. Bu da bize ayak uçlarına topuk kısmndan daha fazla güç harcadığını gösteriyor.

It was originally scheduled for a showdown in Rutherford, New Jersey... but there was so much heat exerted by the war veterans... that they literally pushed the fight out of the United States into Canada... because they were upset with Ali's stance on Vietnam.

Müsabakanın ilk başta Rutherford, New Jersey'de yapılması planlanmıştı ancak Ali'nin Vietnam'a karşı duruşu nedeniyle üzüntülü olan savaş gazilerinin dövüşün Amerika'nın dışında, Kanada'da yapılması için yürüttüğü kampanyalar ortalığı çok ama çok ayağa kaldırmıştı.

Hey, the keyboard lid could've exerted that much force.

Piyanonun kapağı bu kuvveti ortaya çıkarabilir.

that grip exerted 400kg of pressure. I don't believe it!

Bunları kim alır ki?

You seemed somehow exerted yesterday, didn't you?

Dün nasıl egzersiz yaptığını gördün değil mi?

But the history of our relationship with fire reveals how the Earth has exerted enormous power over the fate of peoples and nations.

Ama ateş ile ilişkimizin tarihi Dünya'nın insanların ve milletlerin kaderine ne kadar büyük bir etkide bulunduğunu gösteriyor.

These two islands of hundreds of billions of suns have flown through each other, and gravity has exerted its grasp and dragged them back again.

Bu yüz milyarlarca güneşin bulunduğu iki ada,... birbirlerine doğru uçarken, yerçekimi gücü ile yakalanıp... tekrar sürüklenirler.

If you think about it, the force of magnetism that is exerted on this paperclip is enough to compete and actually overwhelm the force of gravity that's acting on it.

Eğer düşünürseniz, bu ataşa uygulanan manyetizma gücü yerçekimin ataşa uyguladığı kuvvetle rekabet edebilecek, ve hatta yerçekimini yenebilecek düzeyde.

A huge amount of social pressure began to be exerted on the Quraysh leadership, and within two years after they imposed the ban they had to rescind it.

Kureyşliler'in liderlerine 2 sene uygulanan büyük toplumsal baskı sonucunda, yasaklar kaldırılmıştır.

The force exerted to the chest during CPR sometimes can result in broken ribs.

Kalp masajı sırasında göğse aşırı yüklenme.. .. bazen kırılmalara yol açabilir.

For instance, for the round table, it will only move if pressure is exerted here--or here.

Örneğin, yuvarlak masa için hareket etmesinin tek yolu buralara baskı uygulanmasıdır.

For Russia to have exerted such pressure in terms of invading a smaller democratic country unprovoked

Rusya için böyle bir tecrübe Demokratik halkı bir şekilde

Pressure is being exerted on the corpus callosum of his brain.

Beyninin korpus kallosumuna baskı uygulanmış.

Defense lawyer Suse the term "duress" to describe the use of force, coercion, or psychological pressure exerted on a client in the commission of a crime.

Savunma avukatı "zorlamak" tabirini zorla güç kullanımı olarak baskı, psikolojik baskı ya da müvekkilinin suça bulaşması olarak tanımlar.

Just tiny pressures exerted over decades of centuries.

Onlarca yüzyıl sadece küçük basınçlar uygulamış.

The patient over exerted herself during her pregnancy.

Gebelik sürecinde kendisini fazla yormuş hasta.

I don't know what kind of knot K used, but I know of a knot that tightens when force is exerted and vice versa.

K'in ne çeşit düğüm kullandığını bilmiyorum ama çaba gösterildiğinde gerilen bir düğüm biliyorum.

In the circumstances, I believe I exerted an extraordinary amount of restraint.

Şu durumda, kendimi dizginlemek için elimden gelen gayreti sarfettiğimi düşünüyorum.

The killer exerted careful control of the environment.

Katil, ortamı dikkatlice kontrol ettiğini ortaya koydu.

I exerted a level of control over them but I'd never even panicked.

Onların üzerinde düzey denetimi uyguluyordum ama hiç panik yapmamıştım.

Congressman Jang Pil-woo, the New Party's presidential candidate exerted pressure behind the scenes, according to Ahn.

Ahn Sang Goo'a göre, Yeni Parti'nin başbakan adayı Jang Pil Woo perde arkasında ciddi bir baskı uygulamakta.

The pressure exerted from the wormhole... Yeah.

- Solucan deliğinin uygulayacağı baskı ise...

The twisting pattern is caused by pressure being exerted by a moving object.

Bu şekildeki zedelenmeler hareketli bir obje... tarafından baskılı bir güç kullanılarak olur.

'Powerful dukes exerted life-and-death control over their primitive subjects.

Yerli halk, astığı astık kestiği kestik düklerin..... boyunduruğu altında yaşıyordu.

Exerted.

- Güç kullanmadan. - Evet.

- Exerted Witchcraft and Voodoo, which was not true.

Tabii ki işin aslı bu değildi.