English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ E ] / Exonerate

Exonerate translate Turkish

208 parallel translation
Malmgren, if he were able to talk, would exonerate me to you.
Eğer Malmgren konuşabilseydi, ne kadar suçsuz olduğumu söylerdi sana.
We're simply out to exonerate someone.
Birini temize çıkaracağız.
Taking advantage of your father's plan, actually confessing to shooting him, knowing full well that the police investigation would exonerate you.
Babanın planlarından yararlandın aslında babanı vurduğunu polis soruşturmasında seni temize çıkaracağını bilerek itiraf ettin.
You realize, with this case, I'm looking for evidence to exonerate you.
Farkındasındır, bu davada ben seni temize çıkaracak kanıt arıyorum.
- You're guilty, and you want me to exonerate you.
- Suçlusun ve seni beraat ettirmemi istiyorsun.
They'll say that we're so desperate to exonerate the Captain that we'll say anything.
Kaptanı kurtarmak için çaresizlikten aklımıza geleni söylediğimizi düşünecekler.
Your intention is good... but for God to exonerate you, you must repent
Niyetin güzel ama Tanrı'nın seni... affetmesi için pişmanlığını itiraf etmelisin.
We feel the child must testify in order to exonerate himself.
Suşsuzluğunu ispat için tanıklık yapmalı bizce.
Sir, how often should one exonerate one's bowels?
Efendim, birisi bağırsaklarını ne sıklıkla temizlemelidir?
He's gonna show us something that's gonna exonerate him?
- Kendisini açığa çıkartacak bir şey mi gösterecek bize?
Charges which may very well exonerate you.
Sizi temize çıkartacak suçlamalar.
At the hotel now, we'll soon see more of the paintings and reveal new evidence that should exonerate Eugenio Geronimo Valdez, who's still being held for the murder.
Birazdan hem daha çok resim göreceğiz, hem de cinayetten tutuklu bulunan Eugenio Geronimo Valdez'i aklayacak yeni bir kanıtı sizlere sunacağız.
Don't you think it's funny... that a tape that could exonerate my client is missing?
- Evet doğru. Müvekkilimi temize çıkarabilecek bandın yok olması tuhaf değil mi
If I ever did answer the questions... you know, even to exonerate myself... that would mean that it was okay for them to have been asked in the first place... and it isn't.
Eğer sorulara cevap verirsem... kendimi aklamak adına olsa bile... bence sakıncası olmazdı. Bu onlara ilk başta sorulmalıydı ama sorulmadı.
Golden rule. Ah. "When faced with evidence that can equally exonerate or implicate a suspect, we must as objective interpreters of that evidence... side with the defendant."
"Bir şüpheliyi aynı derecede aklayacak ya da suçlayacak bir kanıt çıktığında, sanığı desteklemeliyiz."
I tested the evidence in his case, and that evidence failed to exonerate him.
Bu olaydaki kanıtları inceledim. Müvekkilinizi beraat ettirmediler.
We are merely trying to find evidence that could exonerate your friend
Arkadaşınızı temize çıkaracak deliller bulmaya çalışıyoruz.
And I'd just like to know, does today's total evisceration exonerate me, say, through November or does this sort of public ridicule delight you indefinitely?
Bugünkü aşağılamanız beni, örneğin kasıma kadar rahat bırakır mı yoksa insan içinde rezil etme çabanız tekrarlanacak mı?
Shannon, over a plate of french fries, calmly tells you the one thing that can exonerate your son.
Shannon, bir tabak patates kızartmasıyla,... sakince oğlunuzu aklayacak tek şeyi söylüyor.
I don't want you to exonerate me, I just want to be given the opportunity to prove that I can make a difference.
Beni temize çıkarmanızı istemiyorum. Tek istediğim bir fark yaratabileceğimi göstermek için bana bir şans vermeniz.
And I am sorry, Agent Doggett... but the DNA fingerprinting does indeed exonerate this man.
Üzgünüm, Ajan Doggett ama DNA kaşılarştırması bu adamı özgür bırakacak.
Her memories are the only things that can exonerate her.
Onu temize çıkaracak tek şey, anıları.
Or exonerate him.
Ya da onu aklayabiliriz.
But right now, evidence that will exonerate Howard Delhomme from these false charges is being handed over to the authorities.
Ama Howard Delhomme'u aklayacak kanıtlar şu anda yetkililere veriliyor.
If we exonerate him then his wife and daughter will get the death benefits they deserve.
Yüzbaşıyı aklarsak karısı ve kızı hak ettikleri parayı alacak.
Kate, incriminating her doesn't exonerate Schilz.
Schilz'i temize çıkarmak.
Unless Martinez or Toner admits Schilz had nothing to do with the robbery, there's no way to exonerate him.
Martinez veya Toner. Schilz'in soygunla ilgisi olmadığını itiraf etmedikçe, onu temize çıkarmak imkansız.
I want to exonerate Lieutenant Schilz so that his wife and his daughter can get the money due them.
Yüzbaşı Schilz'i temize çıkarmak istiyorum. Böylece karısı ve kızı hakları olan parayı alabilecek.
He favors prosecuting Army officers for their crimes during the dictatorship, but two years later, the "Due Obedience" laws exonerate crimes committed on orders of a superior.
Ordu mensuplarının diktatörlük dönemindeki suçlarından ötürü yargılanmalarını savunuyordu ancak iki yıl sonra "İtaat Yükümlülüğü" yasaları, komutan emriyle işlenen suçları akladı.
Our government's responsibility in social genocide doesn't exonerate international organizations, or their proxies, the United States and Europe, or the unfair North-South commercial relationships.
Toplumsal soykırımda devletimizin oynadığı rol, uluslararası kurumları, veya bunların aracılarını temize çıkarmaz. ABD ve Avrupa'yı, veya haksız Kuzey-Güney ticari anlaşmalarını aklamaz.
If he is concealing information that would exonerate me because I had an affair with Irina, convince him to give it to you.
Irina'yla ilişkim oldu diye beni temize çıkaracak bilgiyi saklıyorsa,.. ... onu sana vermesi için ikna et.
Doctor Baltar, it gives me great pleasure... to exonerate you publicly... and to recognise you, once again, among us... as a scientist, a leader, and a friend.
Doktor Baltar, büyük bir zevkle halkın önünde, beraat ettiğinizi söylemek ve sizi yeniden bizlerden biri olarak tanımak istiyorum bir bilim adamı, bir lider ve bir dost olarak.
It doesn't exonerate them of murder.
Bu, onları cinayetlerden aklamaz.
Uncovering what exactly is going on trying to find evidence to exonerate Lincoln, I'm starting to realize this is bigger than anybody thought.
Tam olarak neyin olduğunu anlamak ve Lincolnu temize çıkartmak için delil toplarken, farkına varıyorum ki bu olay herkesin düşündüğünden de büyük.
Which would seem to exonerate him. Seem?
Bu da onu aklamak için yeterli gibi.
- The records exonerate Irina.
- O kayıtlar Irina'yı temize çıkartıyor. - Evet.
Doesn't exonerate him.
Bu onu temize çıkarmıyor.
I think that it's one thing to exonerate, it's something else entirely to hold a press conference.
Birini temize çıkarmakla basın toplantısı düzenlemek apayrı şeyler.
It'll exonerate Butler, but I won't implicate Scanlon.
Kaset Butler'ı serbest bırakırken Scanlon'ı zan altında bırakmayacak.
Maybe not exonerate, but place someone else at the scene.
Olay yerinde başka birinin daha olduğunu kanıtlayabilir.
Lincoln said he could exonerate him.
Lincoln onu beraat ettirebileceğini söyledi.
If you could exonerate me sometime soon, that'd be great.
Beni bir an önce temize çıkarsan harika olur.
Somebody on the inside claims they can exonerate Lincoln.
Içerden birileri Lincoln'ün beraat edebilecegini belirtiyor.
His little sister's just trying to exonerate him.
Onun küçük kız kardeşi ise abisini aklamaya çalışıyor.
Hmm. Then they will exonerate me.
Öyleyse beni temize çıkaracaklardır.
He's after Nash because Nash is the one man who can exonerate him.
Nash'in peşinde çünkü onu temize çıkaracak adam Nash.
So the gentleman who asked us to prove his innocence... just killed the one man who could exonerate him.
Yani masumiyetini ispatlamamızı isteyen adam onu temize çıkaracak tek adamı öldürdü.
Now you find me some evidence to exonerate the good Father, and we'll talk.
Şimdi iyi rahip leyhinde iyi deliller bul, ondan sonra konuşuruz.
Framing a man for something he didn't do won't exonerate your brother, shane.
Yapmadığı bir şey için birini bulmak, kardeşini aklamak olmayacaktır, Shane.
That should exonerate Sloane.
Sloane temize çıkmış olur.
Somebody on the inside claims they can exonerate Lincoln, that Terrence Steadman wasn't in the car that night.
Çünkü, Terrence Steadman o gece arabada değilmiş.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]