English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ E ] / Exquisite

Exquisite translate Turkish

1,109 parallel translation
You ruin a man with exquisite finesse.
- Zavallı ucubesin sen
Exquisite tasting... exquisite!
Enfes bir tat... enfes!
And he played the piano magnificently... and composed exquisite music and dedicated about 80 songs to me.
Piyanoyu muhteşem çalardı. Enfes besteler yapmıştı, bana 80 civarı şarkı ithaf etmişti.
Eat, my exquisite bride
Ye, benim zarif gelinim.
Exquisite.
Nefis.
Isn't it exquisite?
Harika değil mi?
It's truly exquisite...
Gerçek bir mükemmeliyet!
Listen, Didi, I have to tell you it was exquisite.
Bak Didi, çok güzel olduğunu sana söyleyebilirim.
A very good goulash, I said, made by an extraordinary, exquisite and amazing top notch meat, meat, mrs magistrate, which I'm tasting right now!
Çok iyi bir gulaş, olağanüstü enfes ve de şahane bir birinci sınıf etten yapılmıştır. Hakime hanım, hemen tadıyorum!
What a scent, mrs magistrate. It's exquisite...
Ne güzel de kokuyor, hakime hanım.
Nutritionally speaking, it is exquisite.
Besin değeri açısından, enfes.
Already composing the get out clauses, just in case she's cooked up an actual demand, or the erstwhile reliable member should fail in it's exquisite duties.
Olur da kadın gerçekten bir şeyler isterse ya da bir zamanların güvenilir organı hassas görevinde başarısız olursa şimdiden kaçış bahaneleri düşünmek.
More, more, more of that... exquisite chilled, that lovely wine, please.
Bu harika şekilde soğutulmuş, canım şaraptan daha, daha, daha fazla getirin lütfen.
Exquisite, my son.
Çok güzel olmuş oğlum.
Exquisite appearance.
Zarif görünümlü.
I'm dying to try your exquisite champagne.
Senin nefis şampanyandan tatmak için geberiyorum.
Isn't that exquisite?
Enfes, değil mi?
It's exquisite.
Bu bizim için mi? Eşsiz bir şey.
As the exquisite torture went on,... I chose to watch the scarlet leaves being tossed by the grey gusts of the autumn wind.
Bu ince işkence devam ederken gri sonbahar rüzgarlarıyla kopup yere düşen kızılağaç yapraklarını izlemeyi seçtim.
Exquisite.
Mükemmel.
Absolutely exquisite.
Kesinlikle mükemmel.
And your collar... Forgive me Ana, but you have an exquisite neck
ve kolyen Lütfen beni bağışla... ama enfes bir boynun var.
This exquisite bowl was fashioned about 1520, over 450 years ago.
Bu mükemmel kase 1520'de yapılmış, 450 yıl önce.
The cosmos is full beyond measure of elegant truths of exquisite interrelationships of the awesome machinery of nature.
Evren'in kendisi, doga dedigimiz muazzam makine, ve içindeki mükemmel iç iliskiler ve, gerçeklerle dopdoludur.
And on this record are a sampling of pictures, sounds, greetings and an hour and a half of exquisite music the Earth's greatest hits.
Bizi anlatan resimler, sesler, mesajlar ve bir buçuk saatlik müzik kaydı Dünya'nın en iyiler albümü bulunuyoır.
It has a weaker magnetic field, a weaker radiation belt and a grand, magnificent exquisite system of rings.
Zayıf bir manyetik alanı, radyasyon kuşağı ve devasa, muazzam bir halka sistemi var.
There is an exquisite garniture set over there.
- Ne kadar hoş! Orada nefis bir garnitür seti var!
He broke two of them demonstrating their exquisite delicacy.
Narinliklerini gösterirken iki tanesini kırdı.
Exquisite
Çok kibar.
Prices of the most exquisite selection of meat would increase the most, such as ham, smoked ham, loin, sausage, pork loin, shortage of which with the recent prices is the biggest.
En büyük zam, pahalı olan et ürünlerine gelecektir. Jambon, jambon füme, fileto sosis, sucuk, domuz fileto kıtlığı nedeniyle en büyük zam bu ürünlere gelecektir.
It was done with exquisite taste and magic.
Zarif bir zevk ve sihirle yapılmıştı.
Well, it's exquisite.
Şey, bu harika.
Your perfume is exquisite
Sizin parfümünüz şahane!
The author of The perverted peasant has some exquisite postures.
"Sapkın köylü" nün yazarı, çok güzel şeyleri de var.
The way you made them suffer Your exquisite wife and mother Fills me with the urge to defecate
Zarif eşin ve annene böylesine çektirmen midemi bulandırıp, tuvalete gitme hissi uyandırıyor.
I'd like to show you how exquisite my country is.
Size ülkemin inceliklerini tanıtmaktan çok memnun olurum.
They really are exquisite creatures, aren't they?
Zarif yaratıklar, değil mi?
The sauces were exquisite, the brown gravy was simmered in wine.
Soslar nefisti, et suyunu şarapta kaynatırlardı.
Devon's cat burglar has exquisite taste.
Devon'un profesyonel hırsızı işini biliyor.
An exquisite Aztec statue stolen by Cortes.
Cortez tarafından çalınmış paha biçilmez bir Aztec heykeli.
When you touch it... it's as smooth, as exquisite, as a Latour.
Dokunduğunda... La Tour'un resimlerindeki yumuşaklığı ve zarafeti hissediyorsun.
You're exquisite, too, Charlotte.
Sen de çok zarifsin, Charlotte.
You're exquisite, Charlotte.
Sen de zarifsin, Charlotte.
Each one rendered in exquisite detail.
Her biri özenle, en ince detayına kadar işlendi.
- Yes, Coach, exquisite wrapping.
- Evet Koç, çok güzel bir paket kağıdı.
You look exquisite today!
Enfes görünüyorsun!
You, yourself, are exquisite.
Sen, kendin, çok zarif bir kadınsın.
Where I come from in the North, we us to have exquisite gourmet rocks.
Benim geldiğim kuzeyde, çok enfes lezzette taşlar vardır.
You look exquisite today.
Bugün çok zarifsiniz.
This exquisite creature needs no introduction.
Bu nefis yaratığın hiçbir tanıtıma ihtiyacı yok.
- Delicious, exquisite, agreeable.
- İyi akşamlar, Bay Bruner.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]