English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ E ] / Eyeballs

Eyeballs translate Turkish

842 parallel translation
The lenses are gone, not to mention his eyeballs.
Lensler gitti, gözlerinden bahsetmiyorum bile.
- Skin your eyeballs, son.
- Dikkatli bak evlat.
On account of I don't see so well with my eyeballs scorched.
Gözbebeklerim yandığı için pek iyi göremiyorum.
I give him a bullet right between the eyeballs.
Onu iki kaşının ortasından vurdum.
The eyeballs have to stand the pressure!
Göz çukurları, o basınca dayanabilmeli.
And when you pass in review tomorrow and do an eyes right let me hear them eyeballs click.
Ve yarın denetimden geçerken sağa bak denildiğinde gözlerinizden ses çıksın.
Both shot through the eyeballs.
Hepsini gözlerinden vurmuşsun.
Bust my brand-new Sears-Roebuck fiddle, Pinky... and I'll string your eyeballs on the catgut.
Pinky, benim yepyeni Sears-Roebuck flütümü parçala da... senin gözlerini şişten geçireyim.
Starting today, you can play marbles with his eyeballs.
Bugünden itibaren gözleriyle bilye oynayabilirsin.
When Henry Terrill comes a - bustin'in here this time, that's gonna be the prettiest sight my ageing eyeballs ever beheld.
Henry Terrill, bu kez baskın için geldiğinde bu yaşlı gözlerimin şimdiye kadar gördüğü en güzel manzara olacak.
Then bright and early Monday morning there I was back in that pit with the grease in my eyeballs.
Pazartesi sabahı, garaja dönüş zamanı idi, gözümüzün önünde yağ vardı.
His eyeballs are frozen.
Gözbebekleri donmuş. Şimdi eriyorlar.
Every time I move me head me eyeballs hurt.
Her taşınma sonrası, gözlerim yanıyor.
Choke him till his eyeballs pop out.
Gözleri yuvalarından fırlasın.
Shake your head, your eyeballs are stuck!
Kafanı sallasana, gözlerin takılı kalmış!
The mustard was so tasty, it made my eyeballs jump out of their sockets, and now I can't see you anymore!
Hardal okadar lezzetliydi ki..... gözlerim yuvalarından fırladı..... bu yüzden artık seni göremiyorum!
I can't see your eyeballs anymore.
Göz kapaklarınız düşmüş.
They're up to their eyeballs in franc notes...
Denizde kum, onlarda para...
The baroness will have your teeth for a necklace and your eyeballs for earrings.
Barones dişlerinden gerdanlık, gözlerinden de küpe yaptıracak.
I will tear your eyeballs out!
Gözlerini oyarım!
It's getting so it's coming out of my eyeballs.
Programları ezberledim artık.
I can't whip a six-year-old girl in a fair fight but I can blow a man's eyeballs out at a hundred yards in a sandstorm.
Bir kavgada 6 yaşında bir kızı bile dövemem ama bir kum fırtınası içinde yüz metreden adam vururum.
Thy crown does sear mine eyeballs.
Başındaki taç göz bebeklerimi yakıyor.
The continual flickering, she used to say, put your eyeballs off center.
Sürekli titreşimin gözbebeklerine vurduğunu söylerdi.
Sand scorching your eyeballs.
Kum adeta adamın gözlerini oyar.
If you don't blink soon, your eyeballs will fall out.
Gözlerini bir aralık kırpmazsan, dışarı düşecekler.
Just close your sleepy little eyeballs.
Sadece uykulu gözlerinizi kapatın.
There is no tribulation in store for you, there is no crow with sinister designs on your eyeballs, no vulture has been assigned the indigestible chore of tucking into your liver morning, noon, and night.
Seni bekleyen hiçbir bela yok tepende uçan, kem gözlü bir karga yok sabah, öğlen ve akşam karaciğerine yumulmak gibi hazmı güç bir görev, hiçbir akbabaya verilmedi.
The man who could tear fruit machines apart With his eyeballs?
Gözleriyle meyve makinelerini parçalayabilen adam.
Slight retraction of the eyeballs.
Göz yuvarlarında hafif büzülme.
Don't you ever look at your own eyeballs in the mirror?
Sen hiç aynada gözlerine bakmaz mısın?
I'd like to stick my whole head in your mouth... and let you suck out my eyeballs.
Tüm kafamı ağzına yapıştırmak istiyorum... böylece gözlerimi yalayabilirsin.
We're sick and tired of beatin'our eyeballs out coast to coast and havin'the damn Smokies rip us off for our green stamps.
-... eskiden daha zordu, şimdi daha kolay. İkincisi, bu ülkeyi bir uçtan bir uca geçmiş birisiyle konuşuyorsun.
A group of scholars thought they were a picture code full of metaphors mostly about eyeballs, wavy lines and animals.
Bir grup alim bunların çoğunlukla gözler, dalgalı çizgiler ve hayvanlar ile alakalı mecazi resim yazıları olduğunu düşündü.
Eyes with no eyeballs
Göz bebeksiz bir göz
I'll stick with the quail's eyeballs.
Ben bıldırcın gözüne devam edeceğim.
I've replaced missing eyeballs with sawdust and glued the lids together.
Olmayan gözünü talaşla doldurdum, göz kapaklarını da zamkladım.
Don't strain your eyeballs.
Gözbebeklerini bu kadar zorlama.
Stop eyeballing me, or I'll rip your eyeballs out and skullfuck you to death.
Gözümün içine bakma, yoksa gözlerini söker kafatasını sikerim.
You've got some guys with white eyeballs living on the other side of that ridge!
Şu tepenin diğer tarafında bazı çılgın adamlar var!
That's good, but I knew this guy, Randy Evans, first baseman, he could make his eyeballs vibrate.
İlahinin tamamını geğirerek söylemişti! İyiymiş ama birinci kalede oynayan Randy Evans diye bir adam vardı göz bebeklerini titretirdi.
I ´ m gonna take your eyeballs!
Senin gözlerini oyacağım!
I was up to my eyeballs in amore that night.
O gece aşk gözümü kör etmişti.
Plus they got all those neat, uh, rehabilitation techniques, such as sewing your fingers in your mouth... and, uh, letting'the ants eat your eyeballs out.
Ayrıca çok da zarif rehabilitasyon teknikleri var ; Parmaklarını ağzına dikmek, ve gözlerini karıncalara yedirmek gibi.
Put that heavy bag with eyeballs in the ring with me and you'll see pain!
Beni gözlüklü bavulunuzla ringe koyun, acıyı göreceksiniz!
It is pickled in soy sauce and vinegar. This one is, as you can see, eyeballs. The eyeballs are placed on a chicory, and dressed with blood sauce.
Soya sosu ve sirke ile salamura edilmiş.
These are the intestines, as you can see. It's like sausage. This is a salad of fingers and eyeballs.
Onlar da sineği jölenin içinde bırakmışlar.
The fingers and eyeballs are mixed and served as a salad with fresh vegetables.
Zannımca, bu yemek hayli güzel olmalı. Gördüğünüz gibi, bunlar ince bağırsaklar. Aynı sosis gibi.
The horse won't collapse like I did when you fell, so you'd roll under the train, would be cut into pieces, your eyeballs gauged out, your limbs dismembered and your head chopped off. Your ears cut off and your nose ripped off. Your brain...
senin gözlerin, dışarı parça parça dökülecek senin bacakların parçalanacak ve kafanda kırılacak. yakalanırsan kulaklarını keserler burnunu koparırlar beyninizi...
It's giving you ink stains on your eyeballs.
Çok yakın bakıyorsun. Gözlerinde lekeler yapıyor.
All guts and eyeballs ready to jump and grab...
Hani bağırsaklar ve göz yuvarları birden fırlayıp...

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]