Eyewitness translate Turkish
1,115 parallel translation
All the forensics, the field investigations, the eyewitness accounts, to still know nothing.
Tüm personelden, saha araştırmalarından, tanıklardan hiçbir şey çıkmadı.
He's got an eyewitness who puts you standing over a dead body with a rolling pin.
Bir görgü tanığı varmış. Seni elinde oklavayla cesedin başında dururken görmüş.
Joining us is an eyewitness to the scene.
Aramıza bir görgü tanığı katıldı.
They found a note in his home, and there is an eyewitness.
Evinde bir not bulmuslar, bir de tanik var.
He backs it up with eyewitness accounts of atrocities and mass murders.
Yapilan canavarliklari ve toplu katliamlari, taniklarin ifadeleriyle belgeliyor.
The police do have an eyewitness to the last killing. They say you were positively identified.
Son öldürme olayına ilişkin polisin elinde bir görgü tanığı bulunmakta senin olumlu yönde tespit edildiğini söylediler.
Even better that she will be an eyewitness to my little jape!
Çünkü ufak şakama kendi gözleriyle tanık olacak.
- What do you got? - An eyewitness to that jewelry store break-in.
- Mücevher soygununu gören biri var.
- What do you got? - An eyewitness to that jewellery store break-in.
- Mücevher soygununu gören biri var.
Your accomplice here has also denied involvement but I have an eyewitness who saw both of you breaking into the Tholian ambassador's quarters last night.
Suç ortağın da karıştığınızı reddetti ama dün gece Tholian Büyükelçisinin odasında hırsızlık yaparken sizi gören bir görgü tanığım var.
There are some who'd say you risked my future on the eyewitness identification of a dog.
Olaya şahit olan bir köpek ile geleceğimi riske ederek beni kurtardığını kim söyleyebilirdi ki.
What about all the eyewitness accounts, the security tapes from the video cameras, the fact that no one actually saw an elephant until it was miles away from the zoo?
Peki ya şahitlerin dedikleri, güvenlik kayıtları,... hayvanat bahçesinden kilometrelerce uzaklaşana kadar hiç kimsenin fili görmemesi ne olacak?
From the eyewitness reports, there were already fly larvae infesting the flesh.
Görgü tanıklarına göre, kafa bulunduğunda, sinek larvaları tarafından istila edilmiş haldeymiş.
- We have an eyewitness.
- Bir tanığımız var.
But the defense has presented you with an eyewitness.
Ama savunma makamı, size bir görgü tanığı sundu, öyle değil mi?
Hi, this is Gale Weathers with an exclusive eyewitness account of this amazing breaking story.
Ben Gale Weathers. Sarsıcı bir hikayenin görgü tanığı oldum.
And so in light of the videotape evidence and the eyewitness account of the now-traumatized student who had the misfortune of opening the door at exactly the wrong moment we must conclude that Bud Bundy is absolutely 100 percent guilty.
Video kasetin şahitliği doğrultusunda ve yanlış zamanda açık kapıdan bu olayı görme bahtsızlığı yaşamış travma geçiren öğrencilerin görgü tanıklığı ile Bud Bundy'i kesinlikle yüzde yüz suçlu ilan etmeliyiz.
I just got a call from some crazy bleep head claiming he was an eyewitness to this alien abduction.
Kafayı sıyırmış bir şeyettiğiminin aradı. Uzaylıların birilerini kaçırmasına şahit olduğunu iddia ediyor.
Various eyewitness accounts of satanic rituals being conducted.
Birçok kişi satanist ayinlerin yapıldığına şahit olmuş.
He'd appreciate an eyewitness at the capture.
Şahidin orada olmasını, takdir edeceğini düşünmüştüm.
With me is Victoria Constantini... a doctor at Veterans Hospital and an eyewitness.
Victoria Constantini ile birlikteyiz... Gaziler hastanesinde bir doktor ve görgü tanığı.
- I have an eyewitness, Diane, that saw you pass cigarettes to Scott Ross.
Görgü şahidim var Diane, Scott Ross'a sigara verirken görmüş seni.
All you got again is one eyewitness.
Yine elinde bir tek görgü tanığı var.
And your Steven Frenauld has three priors the parking lot was well-lit, and I have eyewitness testimony.
Ve Steven Frenauld'ının üç sabıkası var otoparkın aydınlatması iyiydi ve görgü tanığından ifadem var.
- They have an eyewitness.
- Görgü tanıkları var.
Have you seen me cross-examine an eyewitness?
Hiç beni görgü tanığı sorgularken gördün mü Lindsay?
- This eyewitness is perfect.
- Bu görgü tanığı kusursuz.
The whole case is the victim's eyewitness testimony.
Davanın dayanağı kurbanın görgü tanığı ifadesi.
Just an eyewitness who, in shock, said that he could only give a general description.
Bir tek, hala şoktayken, sadece genel tarif verebilmiş bir görgü tanığı.
Sources say the prosecution will be putting up an eyewitness by the name of Chris Varley who was out walking his dog that day and saw Dr. Braun shoot Mr. Martin.
Kaynaklarımızın dediğine göre iddia makamı ik olarak Chris Varley adlı görgü tanığını çıkarak. Kendisi o gün köpeğini gezdiriyordu ve Dr. Braun'u Bay Martin'i vururken gördü.
But here, we have eyewitness accounts as to how calm Dr. Braun was.
Ama burada Dr. Braun sakindi diyen görgü tanığı var.
Tonight on Eyewitness News a man who's been in a coma for 23 years wakes up.
Bu akşam, Görgü Tanığı Haberleri'nde 23 yıldır komada olan bir adam uyandı.
An eyewitness was found, but her testimony was questionable.
Bir görgü tanığı bulundu, fakat ifadesi tatmin edici değildi.
They brought in college professors and congressmen and fed them enough bogus fact, enough fuzzy photos and eyewitness accounts that they believed it, too.
Kolej profesörleri, milletvekilleri getirdiler ve bunları sahte gerçeklerle belirsiz fotoğraflarla ve bunlara inanan görgü tanıkları ile beslediler.
Susan Blankenship here, for Eyewitness News.
Ben muhabiriniz Susan Blankenship.
I've seen killers walk free because the eyewitness was an alcoholic.
Kapıdan çıkıp giden katiller, çünkü tek tanık bir alkolikti.
Eyewitness News.
Görgü tanığı Haberleri.
Reporting from the courthouse steps, I'm Nancy Duerr Eyewitness News.
Adliyeden canlı yayında ben "Suç Dosyası" ndan Nancy Duerr.
Police claim that eyewitness reports confirm that Stillwater was seen entering the house earlier this afternoon.
Bir komşu diyor ki, "Marty Stillwater'ı bisiklete bindiği zamandan beridir tanırım... ve o eve giren kişi hakikaten Marty idi."
And I have an eyewitness.
Bir de görgü tanığım var.
The eyewitness.
Ya görgü şahidi?
You mean, like, an eyewitness?
Yani, tanık olarak mı?
But I've got an eyewitness!
Görgü tanıkları var.
An eyewitness with a concussion.
Yarası olan bir görgü tanığı.
He's an eyewitness to the Benny Wong murder.
Benny Wong cinayetinde, görgü tanığı.
Eyewitness?
Tanık, ha?
He gives me the eyewitness... I call off the FBI investigation on Wallace.
O bana tanıklarını veriyor ben de senin hakkındaki FBI soruşturmasını durduruyorum.
This is John Jeffries, Eyewitness News.
ben John Jeffries, burası tanık haberler.
Let's go to eyewitness news reporter John Jeffries, who's been covering this story.
İnanılmaz! Haber programınız muhabiri John Jeffries, hikayeyi hazırlayan kişi.
An eyewitness noticed a parking ticket under his windshield as he left. Of the four tickets issued in that area, one bore the name of David Berkowitz, a resident of Yonkers, New York.
Tanık haberler park cezalarının onun gibi hızlı kaybolduğunu haber aldı... 4 park cezası şu bölgeye aitti, bir sıkıcı isim David Berkowitz, Yonkers New York'da oturan.
We thought it was a Satsuma or a Tosa, but there was an eyewitness.
Satsuma ya da Tosa'nın adamları olabilir ama bir görgütanığı da varmış.