Fakir translate Turkish

So now, instead of being broke and crazy, I'm rich and eccentric.

Yani şimdi, fakir ve deli yerine, zengin ve eksantriğim.

Poor people don't just run out and buy antibiotics.

Fakir insanlar öylece dışarı çıkıp antibiyotik alamazlar.

I'm a successful restauranteur, not some poor waiter who has to sell his blood and semen just to pay for it.

Başarılı bir restoran işletmecisiyim, Ödemek için kanını ve spermini satmak zorunda olan fakir bir garson değilim sonuçta.

But the good news is, it really isn't our fault that we're poor.

Ama iyi haber şu ki ; fakir olmamız bizim suçumuz değilmiş.

Then I made her re-fix up the poor people's park.

Sonra da fakir insanların parkını yeniden yaptırdım.

What, he was too cheap to buy you a ring?

Ne, sana bir yüzük alamayacak kadar fakir mi?

Do you want to die poor?

Fakir olarak mı ölmek istiyorsun?

They give a poor person like a goat or something.

Fakir birine keçi falan veriyorlar.

To survive in these nutrition-poor, oligotrophic waters, coral provides shelter to aalgae that feeds on sunlight.

Besin açısından fakir, oksijeni bol bu sularda hayatta kalmak için mercanlar, gün ışında beslenen alglerden korunmak için sığınak geliştirmişlerdir.

Rich or poor, half of our population lives within 100 kilometers of water.

Zengin ya da fakir. Nüfusumuzuz yarısı tüm kıyıların 100 km çevresinde yaşıyor.

My mom is in Indonesia visiting her charity where poor children make shoes.

Annem Endonezya'da fakir çocukların ayakkabı yaptığı bir hayır kurumunu ziyaret ediyor.

Oh, even if he was on skid row somewhere, he has to collect social security.

Oh, bir yerlerdeki fakir bir muhitte bile olsa, sosyal güvenlik almak zorunda.

Well, there's legal or illegal, there's, uh... happy or sad, rich or poor, alive or dead, but there's no wrong or right.

Yasal ya da yasadışı vardır ya da mutlu ya da mutsuz, zengin ya da fakir, ölü ya da diri ama yanlış ya da doğru diye bir şey yoktur.

Mm-hmm. Poor villagers from all over Asia are brought here with the promise of a job, education.

Asya'nın her yerinden fakir köylüler iş ve eğitim vaatleriyle buraya getiriliyor.

Oh. Yeah, the cops think the guy was just some poor drifter.

Evet, polisler adamın fakir bir kimsesiz olduğunu düşünüyorlar.

Noble that you donate so much of your clothing to Goodwill... And a shame that that poor sap ended up with your shirt.

İyi niyet olarak kıyafetlerinizi bağışlamanız bir asalet... ve o fakir adamın sizin verdiğiniz tişörtle ölmesi bir utanç meselesi.

♪ you thought that I'd be broke without you ♪

* Fakir kalırım sandın sen olmazsan yanımda, bak olmadım *

I grew up poor.

Ben fakir yetiştim.

That won't be a problem. We could handle Gimpy and the Tarantula Head and Richie Poor, because you guys were national champs like us, but our invitation was not extended to pre-op Precious based on the novel Barf and Mike and Molly's daughter as part of our crew.

Sakat'ı, Tarantula Kafa'yı ve Fakir Richie'yi idare edebiliriz çünkü onlar da bizler gibi ulusal çapta şampiyondu ama grubumuza katılma davetimize, Sapphire'ın Kusmuk kitabından esinlenmiş İki Paralık travesti adayı ve Mike ile Molly'nin kızı dâhil değildi.

Don't be intimidated because you're younger poorer and wetter than everybody in there.

İçeridekilerden daha genç, daha fakir ve daha ıslak olduğun için gözün korkmasın.

We waged wars on poverty, not poor people.

Fakir halklara değil, yoksulluğa karşı savaş açardık.

And in poor countries, one house is like a home for fifty.

Fakir ülkelerde,... bir ev elliye yakın insanı barındırabilir.

We've got 1070, BP, and a senate candidate who says poor people can pay doctors with chickens.

1070 yasası var, BP, ve fakir insanların doktorlara tavukla ödeme yapmasını öneren bir senatör adayı var.

Margaret, here in Arizona, the government can barely pay for the needs of native-born poor as it is... Welfare, education, social security...

Margaret, Arizona'da, hükümet kendi fakir vatandaşlarının ihtiyaçlarını zar zor karşılıyor sağlık, eğitim, sosyal güvenlik...

So... a surgeon who's no longer a surgeon, a parking violation incurred near a poor man's cemetery, and two parent who have lots of money to save your life. Roll it all up... what does it say?

O yüzden, eski bir cerrahı fakir bir adamın mezarlığının yanındaki park ihlalini ve hayatını kurtarman için bir sürü parası olan ebeveynleri bir araya getirince, ne ortaya çıkıyor?

Instead of taking that all the way to New Jersey... let's just dump it in a poor neighborhood because they don't mind living in their own filth.

Bunları New Jersey'e götürmek yerine fakir bir mahalleye atalım, çünkü onlar kendi pislikleriyle yaşamayı dert etmezler.

She grew up poor, learned how to play on a court with no net, you know, the whole rags to riches thing.

Fakir bir kızdı, ağı olmayan bir kortta tenisi öğrendi, bilirsiniz hani şu filmlerde yükselen kişiler gibi.

Okay, sometimes I think the stories of your childhood poverty are exaggerated, but continue.

Tamam, bazen fakir çocukluk hikayelerini abarttığını düşünüyorum, ama devam et.

Might you spare the briefest of moments for a poor old soul who has nothing?

Bu fakir ve zavallı yaşlı adama bir şeyler vermek istemez misiniz?

Russia has been buying up land in poor countries all around the world.

Rusya, tüm dünyada fakir ülkelerden toprak satın alıyor.

I wanna be a pauper.

- Ben de fakir kalmak istiyorum zaten!

Your life's like Gossip Girl, only everyone is old and poor.

Senin hayatın Gossip Girl gibi, tek fark herkes yaşlı ve fakir.

Do you know I'm actually poor?

Fakir olduğumu biliyor musun?

You aren't poor.

Fakir değilsin.

There are poor people. You aren't one of them.

Fakir insanlar var ama sen onlardan biri değilsin.

You'd feel poor if you had as little money as I do.

Benim kadar az paran olsaydı sen de fakir hissederdin.

But you're not poor.

Ama fakir değilsin.

That's offensive to actual poor people.

Bunu söylemen gerçekten fakir olan insanlara hakarettir.

- Wait, I thought you were poor.

- Fakir olduğunu sanıyordum.

Before men are being shot or massacred, they look up, or they are praying, and it's part of that religious nature of the great painters.

Fakir erkek vurulurken ya da katledilirken yukarı bakar ya da dua ederler ve bu büyük ressamların dini doğalarının bir parçasıdır.

They are always the very poorest people who get clobbered.

Hırpalanan hep en fakir insanlar oluyordu.

And the amazing thing is that is where I started in my life, living with poor people, and when I am with them in those circumstances,

En şaşırtıcı olan ise hayata başladığım yerde fakir insanlarla yaşıyordum.

Have you ever tried poor?

Fakir olmayı hiç denedin mi?

My church group, we raise supplies for a number of poor schools in the borough.

Kilise grubumla birlikte mahalledeki birkaç fakir çocuk için erzak topladık.

No one's ever gone broke in America serving up a woman who makes other women feel superior.

Diğer kadınlara üstün hissettiren hiç bir Amerikalı kadın fakir kalmamıştır.

We find the poorest neighborhoods, we drive down the prices, and then we just... pave it all over.

En fakir semtleri buluyoruz fiyatları aşağı çekiyoruz ve sonra da her yeri kaplıyoruz.

I hope I never have to see this boring fucking hippie drug for as long as I live.

Umarım ölene kadar bir daha bu fakir hippi bokunu görmem.

Once upon a time, there lived a poor and lonely soldier's wife.

Bir zamanlar, fakir ve yalniz bir asker karisi varmis.

You want everyone to believe you're poor, sweet Dan Humphrey from Brooklyn, but you sent that video of Chuck and Blair into "Gossip Girl"

Herkesin senin fakir ve tatlı Brooklyn'li Dan Humphrey olduğuna inanmasını istedin, ama Chuck ve Blair'in videosunu Gossip Girl'e yollayarak, düğününü mahvetmeye çalışan, sonra da suçu bana atan sendin.

- Well, you have to understand, all the contestants are cast on this show to tell their unique yet familiar stories. Odette was the poor little rich girl, and Eddie was the kid from the wrong side of the tracks.

Odette, zavallı ufak zengin kızdı Eddie ise şehrin fakir tarafındandı.

He's supposed to be poor?

Fakir olması mı gerekiyor?