English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ F ] / Falter

Falter translate Turkish

151 parallel translation
Never once in all those months did your footsteps falter.
O yorucu aylarda adımlarınız kesinlikle sendelemedi.
When the older ones among us falter... the youth will stiffen and remain until their bodies decay.
Yaşlı olanlarımız tökezlediğinde... gençlerimiz bayrağı devralacak ve vücutları harap olana dek taşıyacaklar.
But the spirit that made it a beacon to all lovers of liberty will never falter.
Onu özgürlük sevdalılarının kalesi yapan bu ruh asla bocalamayacak.
- Do you think we'll falter?
- Duraklayacağımızı mı sandın?
"... and did not intend to falter in my purpose ".
"ve geri adım atmaya niyetim yoktu."
You won't falter?
Tereddüt edecek misin?
As those slaves have died, so will your rabble... if they falter one instant in loyalty to the new order of affairs.
Eğer yeni düzene sadakatte bir an bile tereddüt ederlerse... senin avam takımın da o köleler gibi ölecekler.
My ships falter, my troops in revolt...
Gemilerim batıyor, bölüklerim dağılıyor...
" As sturdy as Gibraltar Not a second did you falter
" Sen ki kaya gibi çetin Bir an olsun tökezlemedin
If you falter, remember what, I think, Victor Hugo said.
Teredüte düşmeniz durumunda, şunu hatırlayın, sanırım Victor Hugo'nun bir sözüydü.
It awoke on finding itself uncovered And merrily cried out without a falter :
Mamut, kendini açıkta bulunca gözlerini açtı. Ve hiç duraksamadan neşeyle haykırdı :
Don't falter.
Titremeyin.
I'm not going to falter, you dimwit.
Titremiyorum, seni budala.
We must not falter.
Hata yapmamalıyız.
"It was your husband who said it." And then she began to falter, saying she only copied very pretty handwriting.
Yargıç da, "Ama bu doğrulandı." dedi. Sanki bunu doğrulayan kişi benmişim gibi bana döndü ve "Ne hafıza ama!" dedi.
I promise you I will not stop, I will not falter, till that march has reached its destination.
Bırakmayacağıma, bocalamayacağıma söz veriyorum. Bu yürüyüş varış noktasına ulaşana dek.
* Heed the curves, the fills, the tunnels * Never falter, never quail
* kavislere, tümseklere, tünellere * aldırmadan, korkmadan gideriz.
When there is an eclipse you powers will diminish and falter
Yani Güneş tutulmasında... Güçlerin azalıp güçsüz kalacaksın!
The die is cast : do not falter.
Geri dönülemez bir karar verdin, bacaklarının titremesine izin verme.
If he stutters, we falter.
O sendelerse, biz düşeriz.
Ha ha ha, don't worry my boy, If you should falter, remember that Captain Darling and I are behind you.
Endişelenme evlat, en ufak bir tereddüdün olursa, ben ve Yüzbaşı Darling'in hemen arkanda olduğumuzu hatırla.
Our interest lies in stopping those who would see all good falter.
Biz onları kullanarak varoluşu yıkacak kişiyi engellemeye çalışmakla ilgilieniyoruz
- Did your attention falter?
- Dikkatin mi dağılmıştı?
But there have been days when I felt my own courage falter... and then you came.
Fakat kendi cesaretimi hissedeli günler oldu, duraksadım... ve daha sonra da sen geldin.
Do you think a love so full as mine can ever falter where e'er I go?
Sence benimki kadar gerçek bir aşk hiç eksilir mi nerede olursam olayım?
No, John, if it were not Abigail that you must go to hurt, would you falter now?
Çanını yakacağın Abigail değil de başkası olsa tereddüt eder miydin?
Yet sometimes this burden causes us to falter,..... breaching the fragile fortress of our mind,..... allowing the monsters without to turn within.
Yine de bazen bu yükün ağırlığı yanılmamıza neden olarak,... aklımızın kolay incinen kalesine erişir,... ve canavarları serbest bırakır.
If we falter in our leadership we may endanger the peace of the world and we shall surely endanger the welfare of this nation. "
Liderliğimizde bocalasaydık biz dünya barışını tehlikeye atabilirdik, ve kesinlikle bu milletin refahını tehlikeye sokabilirdik.
Now he's starting to falter again.
Şimdi tekrar kötüleşti.
I'm afraid, my memory is starting to falter.
Ne yazık ki sonrasını pek hatırlayamıyorum.
She's bound to falter a little.
Biraz düşmesi normal.
Keep walking Don't ever falter
Yürümeye devam edin Asla sendelemeyin
without appearing to falter.
Tereddüte düşmeden.
She didn't falter once. She's guilty.
Suçlu o, köstebek o.
She didn't falter once.
Bir kere bile sınırı aşmamış.
But mistakes are made, youngsters sometimes falter... and it isn't always an elegant affair...
Ama hatalar yapılır, gençler bazen sendeler... ve bu her zaman zarif bir olaydır...
You cannot falter now.
Artık duraksayamazsın.
What does concern me is you, that your convictions will falter in this embarrassing situation, that you will overlook Robson's infection because the two of you are close.
Beni endişelendiren sensin, inançlarının bu utanç verici durumla sarsılmış olması, sırf yakın olduğunuzdan dolayı Robson'a bulaşan şeyi göz ardı etmen.
to explain what is unexplained... and if I falter or fail on this day... know there is an answer, my child... a sacred, imperishable truth... but one you may never hope to find alone.
Açıklanmamış olanı açıklamamı ve eğer ben o gün tereddüt edersem ya da beceremezsem bil ki bir cevap var çocuğum kutsal, değişmeyen bir gerçek. Ancak asla yalnız bulmayı ummamalısın.
If one day this chance may befall you, my son... do not fail or falter to seize it.
Eğer bir gün bu şans sana vâki olursa evlat onu elinde tut ve sakın bırakma.
You squint, falter, hate blinds you.
- Şaşılaştırır, elinizi titretir ve kör eder! Dikkat!
Here we are. "Storm unleashed the balance will falter until the vampire with the soul drinks from the cup of perpetual torment."
"Fırtına başladı. Ruhu olan vampir sonsuz azabın kadehinden içmedikçe denge sağlanmayacak."
and well-trained of to war is to let the other party falter "
Oyun oynarken karşındakini rahatsız etmeye çalış.
follow the well-trained to the time fight to falter the other party to just go " to let him sink into the confu sion appearance"
Oyun oynarken onun kafasını karıştırmaya çalış, onu rahatsız et.
Do not falter.
Sendeleme.
Don't falter...
Tereddüt olmasın...
We must not falter.
Bocalamamalıyız.
No matter how upright a person may be... seeing a bombshell like Bobby is sure to make him falter.
Dürüstlükle herhangi bir sorun yok... ama ona kötü bir sürpriz hazırladım.
So, in this battle, we are not going to falter or fail in!
Şimdi, bu savaşta tereddüt etmeyecek veya yenilmeyeceğiz! Savaşmaya devam edeceğiz. Eğer kılıçlarımız kırılırsa, ellerimizle savaşacağız.
For time grows short and you cannot falter.
Zira zaman azalıyor ve artık tereddüt edemezsin.
It's understandable that your memories would falter at your age.
Yaşını düşünürsek anılarını unutmaya başlaman normal.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]