Fanfare translate Turkish
199 parallel translation
Don't forget we call a fanfare of trumpets "Orphean music."
Unutmayın ki "Orpheus Nağmesi" ni trompet fanfarı olarak çalıyoruz.
- ♪ Not aquamarine - ♪ We're painting the roses red ♪ [fanfare]
- Camgöbeği değil. Gülleri boyuyoruz kırmızıya.
And let this be true of all you Greeks and Persians who are married here this day... ( FANFARE )
Bugün burada, Susa'da evlenen siz Yunanlar ve Persliler için de bu dilek gerçek olsun.
- Tino. - ( fanfare )
Tino.
Leave by unfrequented streets, without fanfare, without even a drum!
Şamata yapmadan, hatta davul bile çalmadan tenha sokaklardan çık!
All right, boys, give me a fanfare. Give me a fanfare.
Siz de coşkulu çalın, çocuklar.
Hey, Jackie. How about a fanfare for a very important- -
- Ben Prenses Kosmonopolis...
He's in a bad way. With seven kids it's a regular fanfare all night.
7 çocukla gece geçirmek bandoda olmak gibi.
The fanfare seems to do you good though.
Adelina, sana da bu bando yakışıyor.
They are all rather banal in terms of context, but he certainly delivered them with a lot of fanfare.
İçerik son derece basit ve bayağıydı.
Pedro, ready with that fanfare music.
Pedro, açılış müziği için hazır ol.
Do you always greet people with so much fanfare?
İnsanlarι hep böyle mi karşιlarsιn?
Theatres Fanfare, was it?
Bando gösterisine gittiniz değil mi?
Light the fireworks, when you hear the fanfare.
- Tören borusunu duyduğunda havai fişekleri tutuştur. - Emredersiniz, efendim.
- ( man ) ITMA! - ( fanfare )
- ITMA!
Afterwards, the audience stood up and cheered, and the orchestra played a fanfare. "
"Sonunda seyirciler ayakta alkışlayıp bağırıyorlardı. " Orkestra'da onlara karşılık vermişti. "
I'm sure Mr Foxley, our dear postman, will herald her arrival with suitable fanfare.
Eminim bizimkiler onun gelişini gerektiği gibi haber verirler.
[Royal fanfare]
[Kraliyet üflemelileri]
[Fanfare]
[Üflemeliler]
He needs a fanfare before entering.
Gelmeden önce merasim düzenlemeliyiz.
( Fanfare and cheering )
( Boru sesi ve tezahürat )
( Fanfare ) Look out.
( Boru çalar ) Dikkat edin.
( Fanfare ) Quick, quick.
( Boru çalar ) Çabuk, çabuk.
Willkommen... ( Fanfare ) My Lord, this is it.
Hoşgeldiniz... ( Harry Almanca konuşur ) ( Boru çalar ) Lordum, geliyor.
( Fanfare )
( Boru çalar )
Cue in the king's fanfare.
- Kralın fanfarını çalın.
Sound the fanfare again.
Fanfarı tekrar çalın.
Tomorrow the revolution will already raise itself with a rattle, and announce with fanfare, to your horror : I was, I am, I will be.
Yarın devrim zaten olacak, ve tantanayla duyurulacak, korkunuz :
The signal is given for a fanfare.
Şimdi tören kıtası için işaret verildi.
[Fanfare] Friends, Are you getting too fat for things you used to fit in,
Dostlarım, sıkılaşmaya çalıştığınız aletler için bile artık çok mu şişmansızınız?
Please forgive this arrival, so full of fanfare... but we swept up everything we found on the way.
Bu curcunalı gelişimi affet... ama yolda ne bulduysam silip süpürdüm.
" Without any fanfare or publicity, the glasses or the milk...
" Hiç caka satmadan ya da etrafa sezdirmeden, gözlük ya da sütü...
Had I been alive I would have got you two married with great fanfare and pomp.
Ama benim dualarım her zaman ikinizle olacak!
So call your parents immediately so that I can get both of you engaged with great fanfare.
bu nedenle sen hemen aileni çağır... her ikiniz için büyük bir eğlence düzenleyeceğim.
Like always we will celebrate Holi with great fanfare this year too.
Her zaman olduğu gibi, Holi'yi büyük bir kutlama içinde geçireceğiz.
There will be lot of fanfare.
Pek çok şenlik olur.
- [Fanfare]
- [Sunucu]
I'll take you with much fanfare on the birth of our grand child.
Seni torunumuzun doğum günü şölenine götüreceğim.
I'll ask Nisha and if she agrees we'll get her married with fanfare.
Nisha'ya soracağım ve eğer kabul ederse onu törenle evlendireceğiz
The trick is, we have to appeal to him on a personal level, without any fanfare.
İşin sırrı, onunla şahsi bir seviyede görüşmemiz gerek, kalabalık ve gürültülü değil.
I mean, it all happened so fast... without any fanfare.
Ne! Dedimki tüm olanlar çok hızlı oldu.
There was a fanfare of drums and trumpets.
Trampetli, davullu bir tören bandosu vardı.
Well, we figured you'd wanna come back with as little fanfare as possible.
Mümkün olduğunca sakin bir şekilde üsse geleceğini düşündük.
Something majestic, mysterious, with a fanfare for the intro and a theme for the longer promos.
Giriş için daha görkemli, gizemli, tantanalı bir şey uzun fragmanlar için de bir jenerik müziği.
- # # [Fanfare ] - [ Crowd] Charge!
Hücum!
"OK, let's go, America." ( Sings fanfare )
"Tamam, haydi gidelim Amerika."
Theatres Fanfare?
Bando gösterisi?
[BAND PLAYING FANFARE] After capturing the Mal-Ankh-Ee diamond thieves and bringing them to justice these officers have been cited for medals of honor by the city of Miami. LASSARD :
Mal-Ankh-Ee elmaslarını çalan hırsızları yakalayıp... adalete teslim eden bu polislere...
- " [Fanfare]
Homer, Mindy.
Please, I swear... ( Fanfare ) Please!
Lütfen, yemin ederim...
# # [Fanfare] Of course!
Elbette!