Farouk translate Turkish
121 parallel translation
Turns out he's King Farouk, with the drinking, with the cha-cha.
Sonradan içkisi ve dansı olan Kral Faruk gibi biri oldu.
King Farouk, I suppose.
Kral Faruk herhalde.
I will have you know that I'm distantly related to ex-King Farouk of Egypt.
Şunu bilmeniz gerekir ki Mısır'ın eski kralı Faruk'la da uzaktan akrabayım.
King Farouk.
Kral Faruk.
The Prince Farouk?
Prens Farouk?
When you disappeared with the jewels of the family of the Farouk in London, it was here, to 80 kilometers.
Farouk'un mücevheriyle Londra'dan ayrıldığında ben burada 80 kilometre uzaktaydım.
I want you to snatch those three kids and hold them as insurance... until the deal with Colonel Farouk is done.
Sizi o 3 çocuğu kaçırmanız ve Colonel Farouk anlaşması yapılana... kadar elinizde sigortam olarak tutmanız için istiyorum.
Fax Colonel Farouk and tell him... we can ship the missiles in two days.
Colonel Farouk'a denizaltı füzelerini... 2 gün içinde gemilerle göndereceğimizi faksla haber ver.
Sam, wejust got a report on Colonel Farouk.
Sam, Colonel Farouk'tan yeni bir haber aldık.
Is this where Eddie "The King" Farouk and Duck Johnson played?
Burası Kral Eddie Foraouk ve Ördek Jonhson'ın oynadığı yer değil mi?
- King Farouk and Duck Johnson are back.
- Kral Farouk ve Ördek Johnson geri dönmüş.
We may suffer the same fate as Farouk in Egypt.
Bizim de sonumuz Mısır'daki Farouk gibi acı dolu olabilir.
You know, it's odd, because Farouk reckoned he had some bloke around as well.
Tuhaf ama iki blok yukarıda oturan Farouk'a da gelmişler.
- Ah, good day, Farouk.
- Merhabalar Farouk.
I'd better ring up Farouk and Jack and Evonne and the others... and tell'em what's going on.
- Tamam. Ben de Farouk, Jack, Evonne ve diğerlerini arayıp olan biteni anlatayım.
It's Farou-Farouk's castle.
Farouk'un kalesidir.
Farouk agreed.
Farouk da aynı fikirdeydi.
- Please, Farouk, call me Darryl.
- Farouk, lütfen bana Darryl de.
Farouk, I lost.
Farouk, kaybettim.
Farouk, how much are they paying you?
Farouk, sana ne kadar ödeyeceklermiş?
I'm afraid he can't come to the phone right now, Farouk. He's up in the ceiling.
Maalesef şu an telefona bakamaz Farouk.
- Darl, can you give Farouk a ring?
Bize ayırtmıştı. - Canım, Farouk'u arar mısın?
You're a bloody ripper, Farouk.
Yaman adamsın Farouk.
I just didn't want to force anyone into this. Farouk?
Hiçbirinizi bu işe sokmaya zorlamak istemedim.
No, I'm with you, Mr. Darryl.
Farouk? Ben senin yanındayım Bay Darryl.
Anyway, it's bargain-basement prices, and, uh, you'd better wear a suit this time, Farouk.
Neyse, ücret gayet kelepir diyebiliriz. Bu sefer takım elbise giysen iyi olur Farouk.
Dad had to explain to Farouk that they had lost.
Babam kaybettiklerini Farouk'a açıklamak zorunda kalmış.
I fix for you a special Farouk pressure system.
Size özel bir Farouk basınç sistemi ayarlayabilirim.
Among them was geologist Farouk El-Baz.
Onların arasında jeolojist Farouk El-Baz da vardı.
Farouk El-Baz was training the first astronauts who would walk on this world.
Bu arada, Farouk El-Baz bu dünyada yürüyecek ilk astronotu eğitiyordu.
'We became very close friends with the astronauts. 'They called me "King", as my name is Farouk'and I'm from Egypt, where King Farouk had ruled.
Astronotlarla çalışırken çok yakın arkadaş olduk ve bana Kral adını verdiler, çünkü adım Faruk'tu Mısır'dan geliyordum ve kısa bir süre önce Kral Faruk Mısır'ı yönetiyordu.
You're not a Lebanese reporter based in Rome, but the niece of Egypt's King Farouk.
Sen Roma'daki Lübnan muhabiri değilsin. Mısır Kralı Farouk'un yeğenisin.
A stranger asked me to give it to my uncle, King Farouk.
Bir yabancı, zarfı amcam Kral Farouk'a vermemi söyledi.
They won't accept that we removed crooked Farouk from power.
Sahtekar Farouk'tan gücün alınmasını kabul etmiyecekler.
Farouk Naeem.
Farouk Naeem.
No, no, no. Actually, we're a friend of Farouk's up there.
Hayır, aslında biz Farouk'un arkadaşıyız.
You want to tell us why you got a van full of ammonium nitrate out back, Farouk?
Minibüsün içinde neden amonyum nitrat var söyler misin, Farouk?
Your story checks out, Farouk.
Hikâyen doğru çıktı, Farouk.
Mustapha and Farouk.
Mustafa ve Faruk.
Take it easy, Farouk.
Rahatla Faruk.
Farouk will explain.
Faruk açıklar.
Farouk told me you were buying gold.
Faruk altın satın aldığını söyledi.
I don't always listen to Farouk's advice.
Faruk'un tavsiyesini her zaman dinlemem.
How did you get Farouk's number?
Faruk'un numarasını nereden buldun?
Where's Farouk?
Faruk geliyor mu?
Farouk's gone to Spain.
Faruk İspanya'ya gitti.
Two days ago Farouk put 3000 euros in his pocket.
Faruk iki gün önce onun cebine 3000 Euro koydu.
Farouk gives him the money and he thanks his brother?
Faruk parayı ona veriyor, o da kardeşine teşekkür ediyor, öyle mi?
You...
Kuzen Farouk serbest dalışçıydı.
Sheikh Farouk.
Şeyh Farouk.
- Farouk?
- Farouk?