English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ F ] / Fawn

Fawn translate Turkish

342 parallel translation
- The doe's got a fawn.
- Geyiğin yavrusu varmış.
Pa, you recollect that little fawn she had?
Baba, o geyiğin bir yavrusu vardı hatırlıyor musun?
The little fawn's as welcome in this house as Jody.
Bu küçük yavru bu eve Jody için geldi.
This is Jody's fawn just like Julie's my dog.
Bu Jody'nin yavru geyiği Julie'nin benim köpeğim olduğu gibi
You think more of that fawn than of your pa.
Babanla birlikte tekrar düşünün.
But he'd just love to see my little fawn.
Minik geyiğimi görmeye bayılacaktır.
You gotta quit sleeping with that fawn.
Yavruyla birlikte biraz uyumalısın.
Come to show him my fawn.
Gel sana minik geyiğimi göstereceğim.
I wished he could've seen your fawn.
Senin geyik yavrunu görebilmesini çok isterdim.
He said, " A fawn has a little white flag.
O söyledi ki, " Yavrunun beyaz bir bayrağı olsun.
If I had a fawn, I'd name him Flag. "
Benim bir yavru geyiğim olsaydı, Ona bayrak derdim. "
He said, "Flag the fawn is what I'd call him."
O dediki, "Bayrak tam yavruya koyacağım isimdi."
Flag the fawn.
Bayrak geyik.
Chrystal Kingsby was last seen at Little Fawn Lake.
Crystal Kingsby en son Little Fawn Gölü'nde görüldü.
We've just had a call from our San Bernadino correspondent... about the tragedy up at Little Fawn Lake.
San Bernardino muhabirimizden Little Fawn Gölü'nde yaşanan trajediyle ilgili bir telefon aldık.
So I go up to Little Fawn Lake... thinking all the time I don't like this case any more... and what I like least about it is Adrienne Fromsett.
Böylece Little Fawn gölüne gittim... Aklımdan sürekli, artık bu davadan hoşlanmadığım düşüncesi geçiyordu. En az hoşuma giden kısmı da, Adrienne Fromsett'ti.
His wife ran out on him about a month ago... from a place he has up in the mountains called Little Fawn Lake.
Karısı bir ay önce kaçmış... dağlarda, Little Fawn Gölü denen bir yerden.
So I made a trip up to Little Fawn Lake... because something peculiar happened up there.
Bunun üzerine ben de Little Fawn Gölü'ne küçük bir yolculuk yaptım. Çünkü orada da tuhaf bir şey olmuştu.
You looked kind of interested when I mentioned Little Fawn Lake.
Little Fawn Gölü'nden bahsettiğimde bir hayli ilgini çekti.
I didn't leave Little Fawn Lake till after midnight.
Little Fawn Gölü'nden gece yarısına değin ayrılmadım.
If thou dost bend and pray and fawn for him, I spurn thee like a cur out of my way.
Onun için yalvarıp yaltaklanacaksan, it gibi tekmeler, atarım seni yolumdan.
A fawn.
Yavru geyik.
The way they fawn over celebrities, particularly you titled nobility.
Özellikle kutlamalardaki aşırı abartıları. Siz de ise, özel bir asalet var.
Fawn on the floor for him, if you like.
- Ayağa kalksana!
My little fawn!
Ceylanım!
We must bow, fawn, kiss hands... to be able to do the things we must do or die.
Yapmaya mecbur olduğumuz şeyi yapabilmek için önünde başımızı eğmemiz, yaltaklanmamız, elini öpmemiz gerek.
Fawn a little if you want to be a samurai.
Samuray olmak istiyorsan dalkavukluk et biraz.
Am I a soft Troyian fawn to need pillows to sit on?
Yastığa ihtiyacı olan yumuşak bir Troyian soytarısı mıyım?
You fawn over your wife.
Karına ilgi gösteriyorsun.
The most important men in town will come to fawn on me
Kasabanın eşrafı gelir, yaltaklanır bana
We fawn on you so you won't hate us.
Biz sana diklendikçe sen bizden nefret edeceksin.
I sometimes think she married me because I didn't fawn over her.
Bazen ona yaltaklanmadığım için benimle evlendiğini düşünüyorum.
Those who fawn and crawl in the face ofintimidation must perforce look up to those who stand, proudly, wrapped in ajustifiable self-confidence.
Gözdağlarından korkup sinen ve sürünenler, haklı bir özgüvenle gururla ayakta duranlara kafalarını kaldırarak bakmalılar.
Look, if you think I'm going to fawn to some of the yobbos we get in here...
Şu kabalığa bak sen. Gelen magandalara yaltaklık edeceğimi sanıyorsan...
Fawn Liebowitz.
Fawn Liebowitz.
Could you ring Fawn Liebowitz?
Fawn Liebowitz'i çağırabilir misiniz?
Fawn Liebowitz?
Fawn Liebowitz mi?
A boy is here for Fawn.
Bir çocuk geldi. Fawn'ı almaya gelmiş.
Fawn isn't here.
Fawn burada değil.
I'm Shelly Dubinsky, Fawn's roommate.
Selam.Ben Shelly Dubinsky, Fawn'ın oda arkadaşıyım.
I'm Frank Lymon from Amherst, Fawn's fiancé.
Selam. Ben de Amherst'den Frank Lymon. Fawn'ın nişanlısıyım.
Fawn's dead.
Fawn öldü.
I used to touch Fawn this way.
Fawn'a da böyle dokunurdum.
What baffles me is why Fawn would go out with boys like that.
Benim anlamadığım, Fawn nasıl böyle erkeklerle çıkabilmiş.
Heading : "Caring for the Fawn".
"geyik yavrusu bakım altında"
"Shivering and half-starved a fawn stood beside its dead mother."
Titreyerek ve açlıktan ölmek üzere iken bir geyik yavrusu, ölen annesinın yanında durdu.
- I thought a fawn was a baby deer. Yeah, well, there's a deer that's called a fawn, but these are like those little imagi...
Evet, "Fawn" adı verilen bir geyik çeşidi vardır, ama bunlar küçük hayali yarat...
Hello, little fawn.
Merhaba küçük geyik yavrusu.
Thanks, fawn.
Teşekkürler, Fawn.
Oh, sweet fawn... come closer.
Ah, tatlı güzel şey...
- You call them fauns, don't you?
- Ben "Fawn" ı yavru ceylan zannediyordum.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]