English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ F ] / Flabby

Flabby translate Turkish

170 parallel translation
You flabby, flabby, ludicrous, pa... No!
Seni şişko, gülünç, şi... yapma!
My stomach got all flabby.
Karnım buruştu.
But underneath its flabby exterior is an enormous lack of character.
Ama ruhsuz kabuğu altında büyük bir kişilik eksikliği var.
You're flabby.
Sarkmışsın.
I could tolerate flabby muscles in a man if it would make him more friendly.
Daha sıcakkanlı olacaksa, güçsüz kaslara sahip bir erkeği hoş görebilirim.
I know. All this flabby business here.
Bu sarkıklığın farkındayım.
All that flabby business could be eliminated.
Bu sarkıklık yok olur.
Just look at him measuring his strength with the youngsters, straining his flabby muscles to show off in front of that cute girl.
Şuna bakın, gençlerle boy ölçüşerek, şu tatlı kızın önünde sarkmış kaslarını zorluyor ve gösteriş yapmaya çalışıyor.
This display of flabby flesh makes me sick anyway.
Sarkık göğüslüler beni iğrendiriyor.
At least I think it's one of my horses, it's all soft and flabby.
En azından atlarımdan biri olduğunu sanıyorum, yumuşak ve köpüksüydü.
Look at him, almost an old man... with his flabby stomach and spindly legs... bring, with dog-like devotion, a fresh adept... who only a few nights ago was under his protection.
Ona bir bakın, sarkık göbeğiyle ve kürdan bacaklarıyla tam bir ihtiyar. Köpeğinki gibi bir sadakatle, daha dün kendi himayesinde olan taze bir aday getiriyor.
My life is like a monstrous and flabby plant with huge leaves and no fruit.
Hayatım kocaman yaprakları olup da meyvesi olmayan devasa sönmüş bir sebze gibi adeta.
Away from the girls. Getting flabby.
Kadınlardan uzak, biraz gevşeriz.
- Why, you flabby...
- Seni şerefsiz...
- I don't want a flabby husband.
- Göbekli bir koca istemiyorum.
I would be remiss in my duty... if I did not tell you... that the idea of... intercourse... and the fact of your firm, young... body... co-mingling... with the... withered flesh... sagging... breasts... and... flabby... buttocks... makes me want... to vomit.
Şunu söylemezsem... görevimi yerine getirmemiş olurum... cinsel ilişki... düşüncesi... ve senin sıkı, diri... vücudunun... yanı... başında... pörsük etler... sarkık... göğüsler... ve... gevşek... kalçalar olması... beni kusacak... hale getiriyor.
And then surrounded By adenoidal typists from birmingham With diarrhea and flabby white legs
İshalden muzdarip Birmingham'lı birkaç lenfatik sekreter ve sarkık beyaz bacakları.
You don't want to marry one who'll be wrinkled and flabby.
Kırışıp pörsüyecek biriyle evlenmek istemezsin.
- Everybody gets wrinkled and flabby.
- Herkes kırışıp pörsür. - Gelecek hafta mı?
He became green, flabby, and without hair he looked like a worm.
Yemyeşil olmuştu, zayıf, güçsüz, saçları dökülmüş, bir solucan gibiydi.
A little flabby.
Birazcık pörsümüş.
My ass is too flabby, my tits are too small!
Götüm sarkmış, memelerim çok küçük!
A man his age... sitting around for years, getting fat and flabby... and then he suddenly realized how he's abused his body... tries to correct it just like that.
Vadide bir iz arıyoruz. MacGruder adında bir emlakçi. Pekala.
Flabby, flabby, huh? What does he want now?
- Tüylerim diken diken oldu.
It's amazing how flabby you get when you're happy.
İnsan mutluyken çok yağlanıyormuş.
And adenoidal typists from Birmingham with flabby white legs... Will you be quiet? ... and diarrhea trying to pick up hairy, bandy-legged, wop waiters called Manuel.
- İshalden muzdarip Birminghamlı, sarkık beyaz bacaklı lenfatik sekreterler çarpık bacaklı, esmer garson Manuel'e asılır.
You two look a little flabby.
Siz ikiniz çok gevşek görünüyorsunuz.
I don't want to look at your big, flabby face any more.
Senin o koca, gevşek suratını görmek istemiyorum.
You're getting a little bit flabby there.
- Biraz sarkmaya başlamışsın.
You're so flabby.
Etlerin çok gevşek.
I'm terrified of getting flabby.
Kilo almaktan ve etlerimin sarkık olmasından çok korkuyorum.
By that age, girls have gone flabby.
- O yaşa kadar kızların vücudu gevşemiş olur.
They're too soft, flabby...
Profesyoneller çok gevsek ve cansizdir...
Why be soft and flabby, when you can be firm and trim?
Formda ve kaslı olmak varken neden yumuşak ve sarkık olacaksınız?
Makes them jumpy or flabby.
Onları heyecanlandırır ve iradesiz bırakır.
Don't bring no more flabby hens in here!
Buraya güçsüz tavuklar getirme artık!
Flabby, fat and lazy You walked in and oops-a-daisy!
Gevşemiş, şişman ve tembel Sonra sen geldin ve...
I thought we were gonna tone down on your flabby ass.
O sarkık kıçını küçülteceğimizi sanmıştım.
Flabby, soft, weak.
Güçsüz, narin, zayıf.
The Gladiators from my power plant... will crush your team like nine flabby grapes.
Tesisimin Gladyatörleri takımını çürük üzüm gibi ezecek.
It's Pel, that flabby-eared interloper.
Ortalığı karıştıran o sarkık kulaklı Pel.
- You'll never catch us, you flabby bastard.
- Bizi asla yakalayamazsın, ibne.
The long flabby arm of the law?
Yasanın uzun gevşek kolu?
Anyway, I'm sure she isn't flabby.
Gülünç oluyor.
I know you think my arms are flabby.
Kollarımın sarkık olduğunu düşündüğünü biliyorum.
- They're kind of flabby.
Biraz sarkıklar.
I did tell her her stomach was flabby. ( sobbing )
Ona göbeğinin sarkık olduğunu söylemiştim.
No, I want a flabby gut and saggy man-breasts.
Haıyr, ben güçsüz kas ve sarkık göğüs istiyorum.
You're still old and flabby.
Ama hala yaşlı ve şişkosun.
It was like I was swimming through a flabby-armed spanking machine.
Pörsük kollu bir şaplak makinasına karşı yüzüyormuş gibiydim.
That will freak her flabby ass.
Pörsük kıçı uçuklar onun da.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]