English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ F ] / Flagrant

Flagrant translate Turkish

109 parallel translation
Then I submit, Col. Mitchell, that you are guilty of the most flagrant disorder... to the prejudice of good military discipline.
O zaman şunu belirtmeliyim Albay Mitchell, ordu disiplinini saygısızca... ve kesin hükümlerle bozmaktan suçlusunuz.
I am unable to persuade myself and to believe in the belief that flagrant squandering of American wealth at home and abroad is a road to a sound peace.
Amerikan zenginliğinin yurtiçinde ve yurtdışında rezilce israf edilmesinin sağlam barışa giden yol olduğuna kendimi ikna etmem ve bu fikre inanmam mümkün değil.
A flagrant case of assassination, were there ever one.
Açıkça bir cinayet.
It constitutes flagrant subterfuge on the part of the defence counsel.
Savunma makamı alenen mahkeme kurallarını çiğniyor.
If this man had discovered his wife in flagrant adultery, then yes, gentlemen of the jury, he might have killed.
Eğer bir erkek, karısının adice bir zina içinde bulunduğunu anlarsa... o halde evet, sayın jüri üyeleri, o zaman cinayet işleyebilir.
" On May 11th, an act of flagrant piracy culminated in the landing of armed men at Marsala.
" 11 Mayıs tarihinde, Marsala sahilinde silahlı adamlar karaya çıktıklarında korsanca bir saldırı eylemi gerçekleşmiştir.
It's flagrant vice and must be stamped out.
Bu alenen ahlaksızlık ve kökünü kazımak lazım.
This tendency you've been showing lately towards flagrant emotionalism... I see no reason to insult me. I believe I've been logical about the whole affair.
Son zamanlarda göstermiş olduğun bu bariz duygusallığa meyil... Hakaret etmenize gerek yok. Olaya mantıklı yaklaştığıma inanıyorum.
You say you've been thrown off the case, and yet you have the flagrant audacity to come back here and bother me again
Görevden atıldınız yine de pervasız cesaretinizi kaybetmiyor, buraya gelip, beni rahatsız ediyorsunuz.
Shameful debaucheries, flagrant treacheries,... unheard of cruelties soon taught her vassals that nothing would guarantee them security against the remorseless fangs of this petty Caligula.
Yüz kızartıcı ahlaksızlıklar, alenen yapılan hainlikler açıklanamayacak kötülükler hizmetkarlarına, güvenlikten yoksun olduklarını ve bu dişi Caligula'nın yırtıcı pençelerinden asla kurtulamayacaklarını hatırlatıyordu.
As well as flagrant medical blunders.
Ayrıca bariz tıbbi hatalar yüzünden.
I will test Victor's heart with a flagrant piece of injustice by punishing him for no reason after he succeeds right before my eyes.
Yüreğini sınamak için, başarılı olduğu hâlde Victor'u sebepsiz yere cezalandıracağım.
"However. I believe that even the most flagrant irrationality... " must contain something of rational truth.
Ama, en aşikâr mantısızlığın bile bir parça mantıksal gerçek barındırdığına inanıyorum.
- I know the law... since I have spent my entire life in its flagrant disregard.
- Tüm hayatımı aleni olarak kanuna aykırı geçirdiğimden, iyi bilirim.
And now this shockingly flagrant breach of contract!
Ve şimdi çirkin ve şok edici bir şekilde kontratı bozdun!
I've never witnessed more flagrant bleaches of elementary security.
Daha apaçık temel güvenlik ağartıcılar tanık olduk.
How could be intimate these two men, whose whole existence, every characteristic, was a flagrant protest against the other's way of living?
Bu iki adam nasıl bu kadar yakın olabilirdi, onların bütün varoluşları, karakteristik özellikleri, birbirlerinin hayat biçimlerine karşı alenen bir isyan gibiydi.
The actual and immediate responsibilty, however, I place on you, my fellow officers, who met this crisis with lethargy, impudence and flagrant defiance publicly uttered.
Ancak gerçek ve de doğrudan sorumluluğu ise, sizlere, yani bu krizde bana açık bir şekilde uyuşukça, kabaca, çirkince muhalefet eden siz subaylarıma yüklüyorum.
This is precisely the kind of flagrant misuse of money that we want you to keep us apprised of.
Bu birçeşit pervasızca parayı kötükullanma.Haberdar edilmek istiyoruz.
" Said officers did then discharge their weapons with flagrant disregard for public safety causing to be expended some 1 200 rounds of ammunition.
" Adı geçen memurlar silahlarını ateşleyip halkın güvenliğini hiçe sayarak yaklaşık 1.200 kurşun atmışlardır.
That's a flagrant foul!
Seni gidi aptal!
Will the defendant abstain from this flagrant...
Davalı bu çirkin şeyden...
Now, this John Wayne attitude and flagrant disregard for policy is gonna end now.
Şu John Wayne tarzı tutumun ve boş vermişliğin artık sona erdi.
And he's accepted it, in flagrant violation of every principle of legal ethics I know.
O da kabul etti ve bildiğim bütün yasal etik prensiplerini ihlal etti.
Mr. Edwards, what happened to Celeste was... Brought on by a flagrant abuse of prescription drugs. Exactly.
Bay Edwards, Celeste'in başına gelenler reçeteli ilaçların kötüye kullanılmasının sonucu.
Now there's a flagrant case for you.
İşte bu sizin için çok göze batan bir olay.
It's Hoy's Boy followed by Jamet Little Baggit, Kiss Harmony and then a long way to Flagrant.
Önde Hoy's Boy, arkasında Jamet ve Little Baggit, Kiss Harmony ve Flagrant'a kadar diğer atlar.
He's so flagrant. Even his wife must know about Annie Ring.
Adam hiç çekinmiyor, Annie Ring'den karısının bile haberi vardır herhalde.
These violations are flagrant. but the paper trail is well covered up.
Bu ihlaller çok açık ama yazılı belgeler gizlenmiş.
That's a flagrant fuckin'foul!
Bariz faul!
It's a flagrant effrontery to any vestiges of respect left in our besmirched profession.
Bu, kirlenmiş işimizde kalan saygı kırıntılarına yapılan pervasızca bir küstahlık.
That's a flagrant violation.
Bu alçakça bir saldırı.
He just gets a little flagrant.
Biraz rezillik çıkardı.
Man, that is flagrant false advertising.
Bu rezalet Yanlış ilan!
Some idiots are flagrant.
Bazı salaklar alenen görünüyorlar.
This is flagrant
Bu rezil birşey.
- It looks like number 33, Stark, is being ejected for a flagrant personal foul.
- 33 numaralı Stark aleni şahsi faulden ihraç edildi görünüyor.
- That was not a flagrant foul!
- Bu şahsi bir faul değildi!
Her testimony about the flagrant disregard for safety procedures was extremely damaging.
Özellikle onun Havayolunun gerekli teknik prosidürlere uymaması konusundaki açıklamaları büyük zarar verecek.
Flagrant foul. He shoots that first.
Sportmenlik dışı faul.
YOU HAVE ACTED IN FLAGRANT VIOLATION OF THE ENTIRE GAY SOCIAL STRUCTURE.
Bütün Gay Sosyal Yapısına aykırı açıkça karşı geldin.
No, the murderer has dared me with flagrant impudence and it is i, not the police, who will be the instrument of his doom.
Arama emriyle gelirse itiraf edersin ama ona hiçbir şey söyleme.
I'm the one who should be apologizing for my flagrant disregard for anyone's feelings but my own.
Kimsenin duygularına önem vermediğim için asıl ben özür dilemeliyim.
The world community of nations cannot tolerate this kind of flagrant deception... today approved initiatives for both economic sanctions and a naval blockade as a means of containment and isolation of Zero-One.
Dünya uluslari komitesi bu kadar belirgin bir itaatsizliğe göz yumamaz. ... bugun ekonomik olarak ve donanma açısından Zero-One'ın kontrolu... ve izole edilmesi için önlemler alındı.
The world community of nations cannot tolerate this kind of flagrant deception- -today approved initiatives for both economic sanctions and a naval blockade as a means of containment and isolation of Zero-One.
... Birleşmiş Milletler bu tarzda bir şeye tahammül edemezler Bugün ekonomik yaptırımlar uygulanmasını onayladılar... ve "01" in sıkıştırılması ve izolasyonu amacıyla bölge denizden ambargoya alındı.
BUT AS YOUR BOYFRIEND, I HAVE TO SAY THAT WHAT YOU DID WAS A FLAGRANT BETRAYAL.
Ama erkek arkadaşın olarak, yaptığının alçakça bir ihanet olduğunu söylemek zorundayım.
I mean, if Julia had one flagrant affair after another, nobody would notice but- - but this boy, he's half her age.
Demek istediğim, Julia'nın göze batan başka bir ilişkisi olsaydı, kimsenin dikkatini çekmezdi... ama bu çocuk onun yarı yaşında.
- Flagrant.
- Çok çirkin.
Your flagrant disregard for protocol has unnecessarily placed yourself and my officers in the line of fire.
Kuralları aleni bir şekilde ihlal ettiniz. Kendinizi ve benim adamlarımı lüzumsuz yere riske attınız.
That was a flagrant personal intentional foul. Right there.
- Bu bariz, kasıtlı bir fauldü.
That's a flagrant foul! You gonna call that, ref?
Bu kasıtlı bir faul.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]