English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ F ] / Flamboyant

Flamboyant translate Turkish

128 parallel translation
We could create a flamboyant diversion.
Göz alıcı bir şaşırtmaca yapabiliriz.
I'm sure I look much worse... in the flamboyant Technicolor of your imagination... than I do in the austere black and white of television.
Eminim hayalinizdeki şaşaalı ve aşırı renkli halim televizyonun sade ve süssüz siyah beyazındaki halimden daha kötü görünüyordur...
Maybe you would've been happier with somebody a little more colorful and flamboyant... like the geek.
Belki o züğürt gibi şaşaalı biriyle daha mutlu olursun.
And in his basement of his mansion, none could hear his flamboyant songs of triumph and revenge, played on his organ and by his ingenious clockwork musicians.
Malikanesinin ses geçirmez bodrumunda orgu ve cansız müzisyenleriyle çaldığı zafer ve intikam şarkılarını kimse duyamıyordu.
Tycho himself was a flamboyant figure adorned with a gold nose.
Tycho altın bir takma burunla abartılı bir figür sergiliyordu.
Yeah, but actors and actresses are colorful, flamboyant beings.
Evet, ama aktörler ve aktrisler renkli ve ışıltılıdır.
I'm about as flamboyant as a bagel.
Ben bir simit kadar ışıltılıyım.
It is a time of diverse heroes and madcap stunts... of speak-easies and flamboyant parties.
Olağanüstü kahramanların, çılgın dublörlerin... gizli eğlence yerlerinin ve renkli partilerin zamanı.
He is virile, flamboyant.
O çok enerjik ve havalı.
It doesn't call for a bunch of flamboyant Turkey boas and bugle beads, rhinestone.
Gösterişli, tüylü fularlar, boncuklar, suni elmaslar gerektirmez. Temel bir kategori.
Well now, with the press present, I'd like to ask you, Rocky Balboa, to be the flamboyant, rambunctious sportsman we know you can be.
Şimdi, basının önünde, Rocky Balboa, sana sormak istiyorum : renkli bir kişilik, neşeli bir sporcu olduğunu biliyoruz.
He's virile... flamboyant.
Çok güçlü gösterişli.
Your gonna play the charming flamboyant designer.
Muhteşem bir tasarımcı gibi davranıp onları büyüleyeceksin.
Flamboyant L's and M's.
Gösterişli L ve M'ler.
Apparently, General Chang is a flamboyant man.
Görünüşe göre, General Chang çok göze çarpan bir adammış.
"Demented clothes and hats." "Super-feminist, flamboyant and diabolical."
Kıyafetler ve hepsinden önemlisi de şapkalar olağanüstüydü.
I thought that the protagonist was a little too flamboyant, but for the rest, I...
Kahraman biraz fazla tantanalı geldi ama...
She's chosen to associate with rather flamboyant companions.
Oldukça göze batan yoldaşlarla işbirliği yapmayı seçmiş.
A routine licensing hearing turned into bedlam yesterday... when the flamboyant Tangiers Casino executive, Sam "Ace" Rothstein... accused top gaming officials of corruption.
Dün sıradan bir ruhsat duruşmasında kargaşa çıktı. Tangiers kumarhanesinin parlak yöneticisi Sam "As" Rothstein... üst düzey yetkilileri rüşvet almakla suçladı.
I was attracted to your flamboyant nature and big head.
İtiraf etmeliyim ki ilk tanıştığımızda ;
Well, now that Niles has broached the subject, I must say that I too, find Sherry a bit brassy and flamboyant...
Madem Niles konuyu açtı, ben de Sherry'yi şamatacı ve aşırı süslü bulduğumu söylemeliyim.
This lawsuit merely represents a flamboyant attempt to showcase antiwar sentiment.
Sonra birden kovuldu patronunun artık yüzünü göresi gelmiyor diye. Bu adice.
Kelly Robinson, seen here making his typical flamboyant entrance...
Kelly robinson, burada tipik şaşaalı girişini yapark en...
Robinson foregoing his usual flamboyant victory lap.
Robinson her zamanki şaşaalı zafer turundan vazgeçiyor.
He was flamboyant and he was, you know... boorish and obnoxious.
Göze çarpan biriydi ve o, bilirsiniz kaba ve görgüsüzdü.
- He's just flamboyant.
- O sadece süslüdür.
- # # [Ends ] - [ Mr. Burns] Oh, that flamboyant fop.
Şu gösteriş düşkünü züppe.
In both species the females are drab and brown only the males flaunt flamboyant plumage
Her iki türde, dişiler soluk ve kahverengi renklidir. Sadece erkekler göz alıcı tüylerini sergiler.
Males flaunt their flamboyant plumes to attract the more drably colored females
Erkekler göz alıcı tüylerini daha donuk renkli dişilerin ilgisi çekmek için sergiler.
Each adult male has its own display ground and its plumage is intricate rather than flamboyant designed to be admired up-close in a dance of courtship
Her yetişkin erkeğin kendi gösteri sahnesi vardır ve tüyleri göz alıcı olmasından ziyade karmaşıktır. Kur dansında yakından görülmesi için tasarlanmışlardır.
Being flamboyant or sexual is one thing.
Frapan ve seksi olmak başka şey.
And far be it for me to miss out on even a morsel of your flamboyant wit.
Bu görkemli zekanın ne küçük yansımasını bile kaçırmak istemem doğrusu.
A flamboyant cuttlefish.
Parlak bir mürekkepbalığı.
The flamboyant Baron Max von Oppenheim made the Kaiser think again.
Havalı Baron Max Von Oppenheim, Kayzerin tekrar düşünmesini sağladı.
Historical records describe El Greco as a flamboyant, rebellious, mystical man who traveled all around the Mediterranean.
Tarihi kayıtlar El Greco'nun gösterişli birisi olduğunu tarif ediyor. ve isyankar, Tüm Akdeniz'i baştan başa gezmiş gizemli bir adam.
Everything they do is so dramatic and flamboyant.
Okyanusta evlenebilmek istiyoruz! Yaptıkları her şey çok dramatik... ve göz alıcı...
"Is this shirt too tight?" "Is that gesture too flamboyant?"
Bu tişört çok mu dar? Bu hareket çok mu dikkat çekici?
Because now I know being gay doesn't mean a guy has to be effeminate or flamboyant or sensitive.
Bir homoseksüelin kadınsı, süslü ve hassas olması gerekmediğini anladım.
Let's throw a flamboyant funeral... for the momentary agony of your desire!
Şöyle gösterişli bir cenaze yapalım... sendeki arzunun ani ıstırabına.
Too flamboyant.
Çok gösterişçi.
Yeah, but always a subordinate act to a more flamboyant violent one.
20.000 dolar. Evi yenmek için, tek bir yoldan çok daha fazlası vardır.
She thinks Perry's just flamboyant.
Perry'nin sadece frapan olduğunu sanıyor.
This lawsuit merely represents a flamboyant attempt to showcase antiwar sentiment.
Bu tazminat davası, yalnızca savaş karşıtı fikirlerin abartılı bir şekilde gündeme taşınmasından ibarettir.
I give you Kalvin Ryan, so flamboyant in person, so boring on paper.
Size Kalvin Ryan vakasını verdim. Kişiliği çok gösterişli, ama kağıt üzerinde çok sıkıcı.
You know, just not your usual flamboyant self.
Her zamanki o göz alıcı halinde değildin.
I mean I figured if I was too flamboyant, I might turn people off.
Fazla göz alıcı olduğumu fak ettim. Bu insanları kaçırabilirdi.
Although it seems strange, this group were monarchists, They wanted to replace the traditional families with a powerful and ostentatious king, They wore more flamboyant clothes to parade these exotic sympathies,
Garip görünse de, Bunlar da monarşistler, soylu ailelerin yerine gösterişli bir kral istiyorlar, daha renkli kıyafetler giyerek sempatik bir şekilde dolaşıyorlar,
While comb jellies are far more flamboyant beacons of color in a sea of darkness
Tarak deniz anaları ise rengarenktir, denizin karanlığında bir fener gibidirler.
You'll hear a lot about my client's flamboyant lifestyle.
- Bunu nasıl red ederiz anlamıyorum. - Bir saniye, Frank.
More flamboyant please. Like lightning before thunder.
Daha tantanalı lütfen.
Very flamboyant.
Etkileyici.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]