English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ F ] / Flask

Flask translate Turkish

479 parallel translation
Could the flask from Bolivia contain a sample of the Pacific Ocean?
Bolivya'daki şişe, Pasifik Okyanusu'ndan bir örnek içeriyor olabilir miydi?
The whole story is contained in one glass flask.
Tüm hikaye, cam bir şişede bulunuyordu.
You'll find some brandy in the flask on the table.
Masadaki şişede biraz Brendi bulacaksın.
Girl's dress all over blood, the poker at her feet, brandy flask empty, and the girl half-silly.
Kızın giysisi kanlar içindeydi. Ocak demiri ayaklarının yanındaydı. Brendi şişesi boştu ve kız yarı sarhoştu.
He found the empty brandy flask right on the spot.
Masanın üstünde boş bir Brendi şişesi bulmuştu.
Also, plan on looking at the flask.
Ayrıca şişeye de göz atmayı düşünüyorum.
And, of course, the brandy flask.
Ve elbette Brendi şişesi.
- I suggest you bring a flask of cognac.
-... biraz konyak içmenizi tavsiye ederim.
A flask the size of... a radish that could blow up a whole battalion.
Hani turp büyüklüğünde bir şişeyle bir ordu yok edilecekti.
The hip flask becomes an integral part of the national scene at football games, in automobiles.
Mataralar, ulusal gündemin ayrılmaz bir parçası oluyor futbol maçlarında, arabalarda.
This hooks up to the pressure flask in the cockpit.
Bu kokpitteki basïnç sisesine baglï olacak.
I poured a flask of water in here.
Buraya bir şişe su döktüm.
Invariably when you go to a cricket match you fill your flask with my best whiskey.
Her ne zaman kriket maçına gidersen termosuna benim en iyi viskimi doldurursun.
Just now I noted in passing that the flask was empty.
Az önce tesadüfen dikkatimi çekti ki, termos boş.
I took the precaution of filling the flask from the water breakers before the storm, just in case of emergency.
Fırtınadan önce, ne olur ne olmaz diye önlem alıp mataramı doldurmuştum.
Here's Jericho, alias the Trumpet, alias the Flask, for my drinking, alias Woe-Is-Me, for my hard lot.
Jericho geldi, namıdiğer Borazan, içkim yüzünden, namıdiğer Matara, kötü talihim yüzünden, namıdiğer "Müstahak".
They're in the white flask.
Beyaz termostalar.
Powder's automatically measured as you pour from the flask.
Siz barutu hazneye döktükçe barut hesabını otomatik yapar.
There's only the thermos flask and the bottle.
Sadece termos kapağı ve şişesi kaldı.
I've got a quart and what's left in the thermos flask.
Bende bir çeyrek var ve termos şişesinde kalan.
If you were by yourself, you might get to the river, fill that flask.
Kendi başına olsaydınız nehre gidebilirdiniz termosu doldururdunuz...
Flask, the third mate, bullied everybody bigger than himself... particularly whales, with whom he carried on a one-sided feud... as though the great leviathans had mortally insulted him and his forebears.
Geminin üçüncü dümencisi Flask, kendisinden iri herkese kabadayılık taslardı özellikle de balinalara, tek taraflı bir kan davası güderdi sanki bu yaratıklar ezelden beri onun ve atalarının gururunu kırmışlarcasına.
Blast me dead, Mr. Flask.
İnanamıyorum, Bay Flask.
Flask, what do you make of that?
Flask, ne yapacağız?
Mr. Stubb, Mr. Flask, Did you not see the pennant or hear my command?
Bay Stubb, Bay Flask bayrağı görmediniz ya da komutumu duymadınız mı?
# NAME?
- Evet, öyle. Bay Flask.
Mr Bienstock, could I have my flask?
Cep şişemi alabilir miyim?
Your flask?
Cep şişen mi?
Could I have a flask of sake?
Bir sake Iütfen. Elbette!
A flask of sake.
Bir saki istiyorum.
Make it a flask.
Sıcak olsun.
I've got a flask in my pocket.
- Cebimde küçük bir şişe var.
You should bring your own flask.
Kendi termosunu getirmelisin.
Every hairy-tongued Cossack with powder in his flask will assemble at Chigirin on the road to Dubno by the first day of Holy Easter Week.
Bütün kıllı dilli Kazaklar barut dolu mataralarınızla Kutsal Paskalya haftasında Dubno yolu üzerindeki Chigirin'de toplansın.
- Take this hip flask, it's full.
- Bu imbiği al, dibine kadar dolu.
Mr. Kelly, you have my flask!
Bay Kelly, içkim!
Water flask.
Su şişesi.
Just before my execution I drank half of the flask that is what saved my body from deteriorating.
İdamımdan az önce şişenin yarısını içtim. Bu sayede idam sehpahasından hiç zarar görmeden kurtulabildim. ve o zamandan beri emirlerinizi yerine getirmek için yaşadım.
And fellas, packing a hip flask full of rotgut whiskey, driving around half-drunk.
Ve delikanlılar etraftan kalitesiz içkileri topluyorlar, yarı sarhoş etrafta dolaşıyorlar.
Give me my flask and my croissants.
Bana bir Çörek ver. Bugün acelem var.
If I were to drop this flask, the resulting explosion would vaporise this planet.
Bu şişeyi düşürdüğüm taktirde, patlama bu gezegeni buharlaştırır.
- Ah, and a flask with water!
- Ve bir şişe de su! - Su!
Might as well wave goodbye to your flask.
İçkine veda edebilirsin.
With an empty brandy flask.
Boş bir konyak şişesiyle.
Put your flask away.
Lütfen şişeyi uzağa koy.
I saw chaps having to be leff behind - hand grenade, pistol, flask of water, water bottle, rations - and propped up against a tree, leff.
Bir el bombası, tabanca, bir matara su su şişesi ve yiyecekle ağaca dayalı bir şekilde arkada bırakılmak zorunda kalınan adamlar görmüştüm.
Take a swig from the flask
Mataradan bir yudum al.
There's brandy in the flask if you need it.
İhtiyacın olursa mataranın içinde konyak var.
Now, no one, so far has mixed together the gases and waters of the primitive Earth and at the end of the experiment had something crawl out of the flask.
Tabii bu deneyi yapanlar, ilkel dünyanın gazları ve suyunu bu şekilde karıştırdıktan sonra, deney kabından bir yaratığın sürünerek çıktığını görmedi.
Brandy in the flask, was there? She doesn't deny it.
- Şişedeki Brendi orada mıydı?
- I'll get my flask. - No!
- Şişeyi çıkarayım.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]