Flea translate Turkish
847 parallel translation
Without proper tools you can't even kill a flea.
Elinde doğru dürüst birşey olmayan, bir pire bile öldüremez.
They'll blow his head off if he goes out West with that flea incubator.
O pire yuvası şapkayla Batı'ya giderse kafasını uçururlar.
Them dirty, lying, flea-bitten friendlies let him go.
O pis, yalancı dost yerliler onu kurtardı.
A few weeks ago I'm playing five-a-day stands in flea-bitten vaudeville houses.
Birkaç hafta önce pire yenikleriyle dolu vodvil tiyatrolarında oynuyorum.
But you don't have enough of those to feed a flea!
Ama sizde bunlardan, bir pireyi besleyecek kadar bile yok!
While some of our brother officers are leading their well-publicized campaigns against the great Indian nations the Sioux and the Cheyenne we are asked to ward off the gnat stings and flea bites of a few cowardly Digger Indians. Your pardon, colonel.
Bazı subay kardeşlerimiz büyük Kızılderili ulusları Siyu ve Çeyenler'le basının desteklediği savaşlarını sürdürürken bize sivrisinek ve pireleri savuşturma emredildi yani birkaç korkak, çapulcu kızılderili.
Doctor, there is a flea in my plaster cast.
Doktor, alçımın içerisinde bir pire var.
Yeah, I said. I never saw a flea.
Evet, bende öyle dedim bay Flusky.
In my country the flea are famous for their agility.
Bakın aklıma ne geldi. Pirelerin benim ülkemde çok değişik bir ünleri vardır.
A flea circus.
Bir pire sirki.
The Flea Hop.
Pire dansı.
Bubonic plague, as you probably know, is spread by the rat flea, which is why we watch all ships and ports.
Bubonik veba, sizin de bildiğiniz gibi, fare piresinde bulaşıyor. İşte bu yüzden tüm gemileri ve limanları kontrol ediyoruz.
You're all sore because he knows you for what you really are : A bunch of flea-bitten bellyachers.
Sen gücenmiş birisin ve o seni gerçekten iyi tanıyor... bir sürü pirenin ısırdığı sürekli şikayet eden birisin.
I'm tired of training elephants So why not train a flea
Fil eğitmekten yoruldum. Öyleyse niye pire eğitmeyeyim?
I'd sooner be a flea
Pire olmak isterim.
- I bought it years ago in the flea market.
- Bit pazarından aldım.
If you bought it in the flea market, you made a good investment.
Bunu bitpazarından aldıysanız, iyi bir yatırım yapmışsınız. Çok ucuza alamadım.
This is what keeps you in those flea-ridden caves?
Demek sizi bit dolu mağaralarda tutan bu.
He was a little man with a beard, an authority on some kind of flea.
bir çeşit pirenin uzmanı olan, bıyıklı küçük bir adamdı.
What about "your" flea-bitten country?
Peki ya sizin sivrisinek yavrusu ülkeniz?
The first nibble I got on that was up in Copenhagen... in a flea circus.
Elde ettiğim ilk bilgi kırıntısı Kopenhag'daydı... pire sirkinde.
Filthy flea bag!
Konuşma be, sidikli!
Well, you just better get yourself hustling and get me out of this flea trap.
Neyse, hemen işe koyul da beni bu pire yuvasından kurtar.
Why, you simple-minded, flea-bitten old coot!
Seni küçük beyinli kurnaz, bu yarışma değildi.
I'm sorry, but it must be this flea powder.
Özür dilerim, ama pire pudrasından olmalı.
Sprinkling flea powder?
Serpinti pire pudrası?
A flea must have bitten you.
Sizi bir pire ısırmış olmalı.
- Flea Market
- Bit pazarı.
The kid was working the Flea Market
Bu ufaklık bit pazarında adam araklıyordu.
What do you tell there? You do no flea something to sorrow.
Neden, sen bir pire'ye bile zarar veremezsin ki?
It looked just awful when I found it at the flea market.
Bitpazarından aldığımda çok kötü durumdaydı.
That big clod wouldn't hurt a flea.
O aptal karıncayı bile inciltemezmiş.
- I said, he wouldn't hurt a flea.
- Dedim ki, karıncayı bile inciltemezmiş.
All I said was that big clod wouldn't hurt a flea.
Tek dediğim O koca aptal bir karıncayı bile incitmezmiş.
Father caught a flea!
Babam pire tuttu!
Except that Marada's not a city. It's just a flea-bitten water hole... with some borax quarries, an oil well... and a few lousy palm trees.
Gitseniz bile orada iğne ucu kadar su kaynağı var... tuz yatakları, petrol kuyuları - ve birkaç bitli palmiye ağacı...
Dancing about like a flea-bitten monkey.
Pire torbası bir maymun gibi dans ediyor.
When they open that gate tonight, stick as close to me as a flea on a hound dog.
Bu gece şu kapı açıldığında benim yanımdan ayrılma.
They need him so that the great, moronic masses you admire so much... can sleep soundly in their flea-bitten beds again. London needs him.
Londra'nın ona öyle çok ihtiyacı var ki.
( Draco ) You know less about falcons than a flea does about Sunday.
Pireler hakkındaki bilgin şahinlerden fazla.
Devil damn me, but look at Sir Flea bristle!
Bay Pire'yi kızdırdık galiba.
So, Sir Flea has deserted us.
Bay Pire de bizi terk etmiş.
The Boyar yells, hops about like a flea.
Boyar bağırır, bit gibi zıplar.
I have a flea.
Pire var sanki.
Thou half-yard, quarter, inch! Thou flea! Thou nit!
Seni pire, bit yumurtası, kış cırcır böceği!
Take your flea-pickin'hands Of fo'my cub!
Çek o pireli ellerini yavrumun üzerinden.
An old dog, flea-ridden, blind and half-deaf.
Yaşlı bir köpek, pire-sürüsü, kör ve yarı sağır.
- He found it at the flea market.
Ben de bitpazarından bulduğunu sanmıştım!
- He found it at the flea market.
Ben de bitpazarından bulduğunu san...
When I think of Munich, I think of a putsch... a whore, and a flea-ridden cell.
Münih'i düşününce aklıma bir ayaklanma, bir orospu... ve bit kaynayan bir hücre geliyor.
The flea hunt, isn't it?
- Pire avı, öyle değil mi?