English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ F ] / Flickering

Flickering translate Turkish

212 parallel translation
We know deep down that our lives are flickering moments of glory.
Çok iyi biliyoruz ki bizim yaşamlarımız Zafer.
Put you off your game, wouldn't it, this flickering?
Işığın göz kırpması oyununuzu etkiliyor değil mi?
In church, by candlelight, flickering shadows?
Kilisedeki mum ışıklarının cılız gölgesinde mi?
Tonight, the flickering shadows on our magic lantern screen tell a story of life in the big city.
Bu gece, büyülü ışıklı ekranımızda oynaşan gölgeler büyük kentteki bir yaşam öyküsü anlatıyor.
Could be a masthead light flickering, couldn't it, sir?
Yanıp sönen bir direk lambası da olabilir.
Don't worry about the flickering. We'll have him recharged.
Addams, Bu iki küçük canavarı bir daha asla evimde görmek istemiyorum!
- Those flickering colours.
- Şu titreşen renkler.
83,000 matches flickering in that dark stadium.
Kapkaranlık statta ışıldayan 83,000 kibrit.
There too, in that home where lives were flickering out, there too came a mournful solace.
Orada da, hayatların sönüp gittiği o evde de hazin bir avuntu gelmişti.
Is the light flickering?
Işıklar mı titreşip duruyor?
The continual flickering, she used to say, put your eyeballs off center.
Sürekli titreşimin gözbebeklerine vurduğunu söylerdi.
The predicament of man forced to live in a barren, godless eternity like a tiny flame flickering in an immense void with nothing but waste, horror and degradation forming a useless straightjacket in a black absurd cosmos.
Çıplak, tanrısız bir boşlukta, kara, saçma bir evrende bir deligömleği oluşturan korku ve aşağılanmanın olduğu engin bir boşlukta küçük bir alev gibi yaşamak zorunda kalan insanın çıkmazı.
What is that flickering
♪ O mavi aynanın içinde, ♪
Electrical damage caused flickering in Miss Liberty's torch.
Kazada zarar gören elektrik aksamı nedeniyle Heykelin elindeki meşalenin ışıkları yanıp sönüyor.
The media became their only reality... and I own their world of flickering shadows.
Medya onların tek gerçekliği oldu... ve titreyen gölgelerin dünyasına sahibim.
The retina retains an image for 1 / 16th of a second, flickering lights...
Retina bir görüntüyü saniyenin 1 / 16'sı kadar tutar.
May the light of this flickering candle
# bu titreyen mum ışığının # alevi aydınlatsın
You've been up on the screen flickering too long.
Perdede çok fazla titreşmişsin.
What Randall may have seen was mostly flickering candle flame.
Titreyen mum ışığında Randall, belli belirsiz görülmüştü.
And me, transient as they, flickering out as well into their grey world.
Onlar gri dünyalarına doğru yol alırken... ben hafifçe çırpınıyorum.
Marcie, let's go home, punch up some of our old classmates credit ratings on the computer, and make love by the flickering ashes of their lives.
gittiğimiz oyun bir rezaletti, ve hiç uyku uyuyamadım. neden? çünkü bütün radyatörler alınmıştı.
You've seen the light flickering, and you're afraid it's gonna go out.
Lşığın titreyişini gördün ve söneceğinden korkuyorsun.
Time to seek that tiny flickering flame within.
İçimdeki titreyen kıvılcımı aramam için bir fırsat.
Beware my flickering tongue, Miles.
Dilime dikkat et, Miles.
So I'm happy for one brief, flickering moment.
Bir anlığına çok mutlu oldum. Suç mu?
And I have an aversion to flickering lights.
Ve yanıp sönen ışıklardan hiç hoşlanmam.
"WITH MY HEAD DOWN AGAINST THE RAWNESS OF THE DARK AIR, " ALL I REMEMBER IS THE FLICKERING YELLOW SHEEN " OF THE NIGHT LANTERNS ON THE ROAD BENEATH MY FEET.
Karanlığın soğuğunda başım önümde ilerlerken, o akşamdan hatırladığım tek şey ayağımın altındaki taşlara yansıyan sarı ışıklardı.
Up to the north was the flickering of storms, and it was important to the promoters that this fight get in before the storms occurred, because once the rainy season comes you can't do anything.
Kuzeyde fırtınanın belirtilerini görebilirdiniz gittikçe yaklaşıyordu ve dövüşün organizatörleri için dövüşü fırtınadan çıkmadan önce yapmak çok önemliydi. Çünkü bir kere yağmur sezonu başladığında hiçbir şey yapamazsın.
The flickers on the... Fluorescent lights we're flickering.
Şu floresan lambalar titreyip duruyordu.
Well, like... lights flickering, or a strong wind... or a holy vision, anything like that.
Işıkların titremesi ya da güçlü bir rüzgâr veya kutsal bir görüntü gibi bir şeyler.
It was so magnificent, holding that jar in your hand with all those flickering lights inside.
Olağanüstüydü, elinde tuttuğun o kavanoz ve içerisinde göz kırpan ışıklar.
Many of them, of course, with no understanding of the sport, but fascinated by the flickering images and the pretty colors.
Pek çoğu tabii ki spordan hiç bir şey anlamadan, ancak hoş renkli karelerden son derece etkilenerek.
- Now the heart's just twitching? - Just flickering.
Şimdi kalp titreşiyor, değil mi?
This flickering?
Bu titremeyi?
You know, the chandelier in the living room keeps flickering.
Oturma odasındaki avize durmadan yanıp sönüyor.
Their puerile minds are once again distracted by that flickering box.
Konuşan kutu tarafından çocuksu beyinleri meşgul ediliyor.
It's flickering.
Işık oynuyor.
But unfortunately, flickering light can only pacify our demons for so long.
Ama maalesef ; titreyen ışık, günahkâr tutkularımızı sadece bir müddet teskin edebilir.
There ´ s more... someone who wants to share your nights and your days will never get far your life lies behind in the flickering lights and no-one will know who you are.
Dahası var... gecelerini paylaşmak isteyen biri var ve günler asla uzamayacak hayatın titrek ışıklar altında uzanıyor ve kimse kim olduğunu bilmeyecek.
"Flickering Lanterns"...
"Titrek Işıklar"...
No, I liked that, "Flickering Lanterns."
Hayır, bunu sevdim, "Titrek ışıklar."
I ´ ve visited more restaurants than most people do in a lifetime, but the meal I had at the Flickering Lanterns, was the worst I ´ ve ever experienced.
Diğer tüm insanlardan çok daha fazla restorana gittim ama Titrek Işıklar'da yediğim yemek tecrübelerim arasında en kötüsüydü.
I see it through a haze, A flickering ray that streams
Sislerin arasından görüyorum, Titrek bir ışık süzülüyor ;
Oh, what do you want to bet there are some flickering ones on 3 and 4, because they always seem to have problems, so check those, too, you know? You should never be careful because once 2 and 3 are gone and...
Ha, 3 ve 4'de de iddia ediyorum ki, kafadan kontaklar var, çünkü her zaman problemli görünüyorlar.
To look in my probing eyes over a flickering candle.
Titrek mum ışığının ardından gözlerime baksın.
I can see a flickering light in the music.
Müzikteki pırıltılı ışığı görebilirim.
Well, in the vision, while we were kissing it was flickering on and off, like it was about to burn out.
Gördüğüm sahnede biz öpüşürken, lamba yanıp sönüyordu sanki ampul yanacakmış gibi.
"my flickering smile" My, you're good-looking
Hey, çok yakışıklısın.
"my flickering smile" "my flickering smile" What a racket What's the fuss?
Nedir bu gürültü patırtı?
I'm sure anyone would look amazing with all this flickering shadows and all the wine you're drinking.
Bu titreyen ışıklarda ve içtiğin o kadar şarapla herkes muhteşem görünür.
And I was thinking about life in generaI- - the origin of everything we see about us... the finality of death... and how almost magical it seems in the real world... as opposed to the world of celluloid... and flickering shadows.
Genel olarak yaşamı düşünüyordum. Yani hakkımızdaki her şeyin kökenini. Ölümün kesinliğini.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]