English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ F ] / Flicking

Flicking translate Turkish

110 parallel translation
We'll have shows in all the theaters, with big signs, colored with my name this high, and yours too, shiny, on top of the theater roof, flicking on and off
Tüm tiyatrolarda gösterilerimiz olacak. Büyük renkli afişler olacak. İkimizin de koca koca ve parlak isimleri tiyatroların çatısında yanıp sönecek.
If you can tell them to shoot Mrs. Favor without flicking an eyelash... I wonder how you feel about the rest of us.
Gözünü bile kırpmadan Bayan Favor'u vurmalarını söyleyebiliyorsan... kim bilir bizim hakkımızda neler düşünüyorsundur.
Hey, Mowgli, how'bout you flicking'that old, mean fly... of fo'your papa bear's nose?
Hey, Mowgli, baba ayının burnundaki sineği kovmaya ne dersin?
[Flicking Lighter] I think you need fluid here, huh?
Sanırım gazı bitmiş.
Get out... There's somethin'flicking'around my...
Etrafımda kıpırdayan bir şeyler var.
You know, here in Jerkville, where these yokels... is busy flicking dandruff off their mail-order suits... they forget awful quick that it was men like you that made it... safe and possible for them to lead out their dull little lives.
Biliyor musun, bu gerzekler kasabasındaki cahil taşralılar... ucuz elbiselerinden kepek silkelemekle o kadar meşgul ki... bu sıkıcı, küçük hayatlarını güvenli ve mümkün kılanların... senin gibi adamlar olduğunu çok çabuk unuttular.
I'm sittin'flicking'chickens
Tavuklara vurarak oturuyorum
[Flicking Sound]
[Flicking Sound]
A-camping and a-trapping a - picking and a-flicking.
Kampa gider tuzak kurar, karıştırır, yuvarlar ve fırlatırsınız.
He used to wake me up in the morning by flicking lit cigarettes at my head.
Sabahları beni, kafama yanan sigara atarak uyandırırdı.
For a slow and gentle tease, or as a wonderful warm-up, Lick the length of the penis from balls to shaft before gently flicking your tongue over the generally more sensitive head.
Yavaş ve nazik tavırla azdırmak, ya da mükemmel tahrik için nispeten daha hassas olan penis başından başlayıp sapından testislere kadar olan bölgeyi dilinizi kullanarak yalayın.
So, unless you're planning on flicking sand peas at the passing throng you're welcome to stay here as long as you like.
Geçenlerin üzerine kum bezelyesi atmayı düşünmüyorsan istediğin kadar burada kalabilirsin.
If you feel qualified try flicking the switch to "on."
Madem bu kadar maharetlisin, açma kapama düğmesine bassana.
- Just flicking through channels.
— Sadece kanalları geziyorum.
- Stop flicking at me.
- Bana çakmak yakmayı bırak.
/ / I'm flicking'my Bic up and down that coast and / /
/ / I'm flickin'my Bic up anddown thatcoastand / /
He obviously hasn't told you about my ear-flicking policy.
Görünüşe göre benim kulak fiskeleme politikamdan bahsetmemiş.
The kid behind me who kept flicking boogers at my neck?
Enseme kurumuş sümüklerini fırlatan arkamdaki çocuk mesela.
'To Josh, please quit flicking your boogers in your daddy's truck.'"
'Josh'a, çöplerini babanın arabasına silkmekten vaz geç, lütfen!
Ha, and I just kept licking on those nipples, flicking my tongue on them, pulling them.
Ve ben memelerini yalamaya devam ediyordum. Onlara dilimle dokunuyordum. Çekiyordum.
I was flicking through the radio the other night.
Önceki gece radyoda geziniyordum.
Ask Tess Trueheart over there. It's in the book he's flicking'through.
Bunları şu Tess Truehart'a sorun, hepsi defterde var.
Someone was doing more than just flicking peanut shells.
Birileri fıstık kabuğu kırmaktan daha fazlasını yapıyormuş.
When Bob was flicking peanut shells at him, it's not like he choked up.
Bob ona fıstık kabuğu attığında boğulacak gibi olmamıştı.
KEEP WALKING BY AND GRABBING FOR THAT REMOTE AND FLICKING IT ON AND...
Ve parazit çıkıyor.
Your tongue, like a feather, flicking over my skin.
Dilin bir kuş tüyü gibi bedenimde geziniyordu.
Quit flicking my balls, man.
Hayalarıma vurmayı bırak.
Okay, I'll stop flicking your balls.
Tamam. Hayalarına vurmayı bırakacağım.
electrical things. lights are flicking all the time
Elektriksel bir şeyler. Işıklar sürekli yanıp sönüyordu
A click made by flicking her wings.
Kanatlarını çırpma suretiyle çıkardıkları bir tıklama sesi ile.
I think that I was flicking it, wasn't I?
Oynattığımı zannediyordum, öyle değil miydi?
Candidly, Richardson, as I imagine you foraging for berries and grubs, and flicking at insects with your sticky tongue,
Cidden, Richardson, sen böğürtlen ve yemek ararken, yapışkan dilinle böceklere vuruyorsun.
It keeps flicking on and off.
Dalgalanma var.
I'm actually flicking through the phone book and I'm pointing my finger on a random page to see what my name could be if I wanted to change it.
Telefon rehberini karıştırıyorum ve kendime rastgele yeni soyadı buluyorum.
Andy, with all due respect, I really don't think Martin Scorsese is gonna be sitting in his London hotel room flicking through the channels going,
Andy, kızma ama, Martin Scorcese, Londra'daki otel odasında oturmuş TV izlerken, " Aa,'Kafa mı buluyorsun?
You're flicking about on the breeze of fashion.
Sadece bir moda rüzgarına kapılmışsın.
You flicking do the channels. You know you feel really fucked up when you see this.
Kumandayla zap yaparken bir şey görünce yarağı yemişinizdir.
'Flicking, looking.
Çevir, çevir, bak.
'Oh God, he's on a raft, floating towards Niagara Falls,'flicking through Heat magazine with one hand down his trousers.
Tanrım, o bir salda, Niagara Şelalesi'ne doğru giderken Heat dergisine bakıyor, bir eli de pantolonunun içinde.
The Ancient Lights survived the big bang, and you think you can stop them by flicking a switch? !
Antik Işıklar Büyük Patlama sonrasında hayatta kaldılar ve siz onları bir şalteri kapatarak durdurabileceğinizi mi sanıyorsunuz?
- Bart's flicking boogers on me!
- Bart sümüklerini bana fırlatıyor!
No flicking boogers, and no driving into trees!
Sümüklerini fırlatmak yok, ve ağaca doğru sürmek yok!
Do it like you're flicking it.
Hafifçe vuruyor gibi yap.
It's those cigarette butts he keeps flicking over the fence so the wife won't see.
Sorun karısının görmemesi için çitin diğer tarafına attığı izmaritler.
You're only asking me that so you can picture me flicking mine... - while you flick yours.
Bunu sormanın sebebi, seninkini ovarken benim ovmamı düşündüğün için.
Abby, what could be more personal than you flicking your bean?
Abby, kendini ovmaktan daha şahsi bir şey olabilir mi?
I assume he thinks I will work through this better if I don't have to keep flicking his wings off my shoulder.
Omuzlarıma kanatları ile dokunmazsa bu meseleyi daha kolay aşabilirim diye düşündü herhalde.
Quit flicking!
Kes vurmayı!
Stop flicking!
Sen vurmayı kes!
Just flicking through them.
Biraz karıştırıyordum.
That's for flicking me in the back of the head.
Bu da beni arkam dönükken fiskelediğin için.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]