English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ F ] / Fling

Fling translate Turkish

1,005 parallel translation
When a man has no more job and his wife wants a fling... there are worse things than travel.
Erkek işten elini çektiğinde ve karısı da eğlence peşindeyse seyahat etmekten daha kötü şeyler vardır.
Remember, I did make a home for you once, and I'll do it again... only you've got to let me have my fling now... because you're simply rushing at old age, Sam.
Unutma, senin için bir kez yuva kurmuştum, ve bunu yeniden yapacağım. Sadece bu küçük kaçamağı yapmama müsaade etmek zorundasın çünkü yaşlılığa adeta kucak açıyorsun Sam.
And fling him far into the middle mere
" Ta gölün ortasına at
You can beat and starve us Saxons now but when King Richard escapes, he'll take you by the scruff of the neck and fling you into the sea!
Biz Saksonları dövüp aç bırakabilirsiniz ama Kral Richard kaçtığı zaman ensenizden tuttuğu gibi hepinizi denize dökecek!
And the very fact that countless thousands of you are listening in tonight is proof to fling in the teeth of these cynics and skeptics that the public does care and does propose to do something about the appalling conditions I have tried to describe tonight.
Bu akşam binlerce kişinin dinliyor olması bile anlatmaya çalıştığım korkunç şartlara halkın duyarlı olduğunun ve bir şeyler yapmak istediğinin bir kanıtı.
You fling yourself at peoplés necks like a 12 year old.
Christine, 12 yaşında bir çocuk gibi insanların boynuna atlıyorsun.
I might take a fling at writing.
Belki yazı yazmayı bir denerim.
You've had your fling at this for two years.
Bunu iki yıldır deniyorsun.
You can't expect him to fling himself at you.
Kollarına atlamasını bekleyemezsin.
How can you fling yourself at such a man?
Ama kendini böyle birinin kucağına atamazsın.
Should I fling myself at you, Pip, who would sense that I bring nothing to you?
Kendimi senin kucağına mı atmalıyım? Sana bir şey veremeyeceğimi hemen anlarsın.
Not the kind for a fling.
Fırlama tiplerden değilsin.
You'd pluck a star from the heavens... and fling it on the soiled cloth of a gaming table?
Cennetten bir yıldız kaçırıp... onu bu masanın pis örtüsü üzerine mi atıyorsun?
Call it your last fling.
Bunu son bir kaçamak olarak düşün.
We aren't superior to having a fling
Aşk ve danstan yüce değiliz
I'm taking the fling of a lifetime
Hayatımın eğlencesini yaşıyorum
The fling of a husband and wife-time
Evlilik heyecanını tadıyorum
Was my highland fling
Akardı deli gönlüm
In the fling I was flung with you
Seninle dans ettiğim güne dek
With my one and only highland fling
Biricik İskoç aşkımla
My highland fling
Geçici bir maceraydı
In a fling I was flung with you
Seninle dans edene dek
With me one and only highland fling
Biricik İskoç aşkımla
I fling you aslant, asprawl.
Dövüşüyorum, yaralıyorum, aldatıyorum,...
I'll get twice, three times 400 and I'll fling it in your face!
2 katını, 3 katını bulacağım sonra da yüzünüze fırlatacağım.
Lift up your head whichever end that be and smile at the sun untwine your naked form and with your tail, fling!
Başını kaldır. Hangi ucundan olursa olsun, güneşe gülümse. Çıplak vücudunu dikleştir ve çılgınca eğlen.
If you're King Aguar's son, why did you fling that rock?
Şimdi söyle bana o taşı neden fırlattın?
Well, can't you mount a horse as well as you can fling rocks?
Pekala. At binme konusundada taş kadar iyi misin?
She'd fling herself into my arms out of gratitude.
Kendini benim kollarıma atar.
It's not just a fling with Haruji.
Haruji'yle laf olsun diye birlikte değilim.
- A last fling? - Sort of.
- Son çılgınlık, öyle mi?
Now, comrade and friend of my youth, we've had our fling and revelled, now farewell.
Gençliğimin yoldaşı ve arkadaşım, eğlencemizi ve alemlerimizi yaptık, şimdi hoşçakal.
He's having a fling.
O geçici bir ilişki yaşıyor.
A fling, you know?
Bir deneme, biliyorsun?
It's a gay, romantic fling
Romantik ve neşeli
golden women, a chance for one last fling? Maybe to some men, but not Roger. He...
ışıltılı kadınlar, son bir eğlence fırsatı mı?
Wife and kids go away to the country and the boss has a fling with his secretary or the manicurist, or the elevator girl.
Karısı ve çocukları memelekete gidince patron, sekreteriyle, manikürcüsüyle ya da asansör görevlisi kızla kurtlarını döker.
You get to have a new fling!
Yeni bir kaçamak yaparsın.
I might even take a wild, boyish fling at writing.
O zaman vahşi çocuk da biraz yazılarına gömülür.
One was a fling the day before our wedding, to bury her youth.
Biri düğünümüzden önceki geceydi. Bekarlığa veda...
Maybe he had to have one more fling with her before the old man with the white hair moves in.
Belki ak saçlı ihtiyara dönüşmeden... son bir kaçamak yapmak istemiştir.
Fling with who?
Kiminle?
Oh, no. Charles is having a fling in Capri.
Charles Capri'de eğlenecek.
I've taken a fling at decorating in my time.
Zamanında dekarosyonla uğraşmıştım.
Fling it higher this time
Daha yüksekten at!
- The McTarry funeral fling.
- McTarry cenaze eğlencesi.
Always the same refrain, always the quick fling
# Hep aynı nakarat Hep aynı kaçamak #
You should fling your own dirty, greasy, stinking cap!
Sen asıl kendi pis, yağlı, leş kokulu şapkanı fırlat!
I never told you this, Joycella, but my Ben had his fling too.
Sana hiç söylemedim Joyce'cuğum, ama benim Ben de kaçmıştı.
Frenchy Lebec, the man Clouseau shot at the Highland Fling.
- Frenchy Lebec. Clouseau'nun uçarken vurduğu adam.
At first I thought it was going to be a gay, carefree fling.
Başta bunun güzel, küçük bir kaçamak olacağını düşünmüştüm.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]