English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ F ] / Floozy

Floozy translate Turkish

191 parallel translation
- She's a floozy.
- O bir fahişe.
Stop that, you ornery, owl-faced floozy, or I'll spit in your ear.
Seni huysuz, baykuş suratlı ahlaksız, yapma yoksa kulağına tükürürüm.
I'm not some cheap floozy!
Ucuz fahişelere benzemem ben!
Sweet-talking little floozy.
Tatlı dilli küçük aşifte.
One day in town, just one day and you're picked up in a drunken brawl with a floozy and tossed into jail like a common hoodlum. - I know all about it, Frank.
Kasabada sadece bir gün geçirdin ve fahişenin biriyle bir olup sarhoş kavgasına tutuştun ve bir haydut gibi nezarete düştün.
You're not some sort of floozy.
Başka kızlar gibi değilsin.
- With a floozy?
- Bir piliçle birlikte?
French floozy!
Fransız fahişesi!
'You... you floozy!
'Seni... seni kaltak!
Shut up, you feline floozy!
Kes sesini, kedi kaltak!
Tut-tut yourself, you old floozy.
Kendine bak, yaşlı fahişe seni.
How to cheat at cards or physical education with some floozy?
İskambil hileleri mi, yoksa bir fahişeyle beden eğitimi mi?
Just get a whiff of that perfume, Fleur de Floozy.
Huh. parfümündendir, Fleur de Floozy.
I'm tired of playing second fiddle to that floozy.
İkinci defa oynayan hoppa kadın olmaktan bıktım.
This Finnish floozy is your karate teacher, is she?
Finlandiyalı hoppa, senin karate öğretmenin yani, öyle mi?
Directly in front of me, I see a flying blonde floozy.
Tam önümde sarışın bir afetin uçtuğunu görüyorum.
That Scag and his floozy they're gonna die!
O keş ve orospusu ölecekler!
That explains why they treat me like some dime-store floozy.
Bu neden bana hafif meşrep muamelesi yaptıklarını açıklıyor.
Trying to marry that floozy for a second time.
Onu o şıllıkla ikinci defa evlendirmeye çalışıyorum.
I didn't realize this floozy was the same one as the last one.
Bir öncekiyle aynı kadın olduğunu bilmiyordum.
He insisted on his floozy
- Fahişesinde ısrar etti.
Let me play her mother The mother of the floozy Please
Annesini oynamama izin ver. Fahişenin anası, lütfen.
Better start with me than with any floozy...
Başka bir kız arkadaşla başlamaktansa benimle başlaman daha iyi...
Don't "Ma" me, you cheap floozy.
Bana anne deme seni ucuz fahişe.
- Don't wiggle at men, you floozy!
- Erkeklerle kırıştırma, sürtük!
- Floozy?
- Sürtük mü?
You're making the 7-10 split with some blond floozy.
Ucuz bir sarışınla ayrı kalan yedi ve on numaraya oynuyorsun.
- She's not a floozy.
- O bir fahişe değil.
I want you to fire that floozy at once!
O şıllığı derhal kovmanı istiyorum!
- Why "floozy"?
- Neden "şıllık"?
- Him and his floozy!
- Şerefsiz herif ve şırfıntısı.. bunu kafalarında kıracağım..
A harlot, a floozy!
Bir fahişe, bir fahişe!
# Will this bewitching floozy #
# Bu büyüleyici fahişe mi olacak #
That floozy at Miss Langford's house of pleasure!
Bayan Langford'un aşağıdaki eğlence evindeki ahlaksız kadın!
A lounge lizard with that floozy.
Bir tür yayılan salon kertenkelesi.
No, you haven't! You've been out gallivanting around... with that floozy of a bigger brother of yours!
O, Büyük Ağabeyler fahişesiyle..... gününü gün ediyordun!
When I was actually working on that, I was actually thinking of Dian Hanson - that portrait of a New York floozy you were running with.
Şu Dian üzerinde çalışıyordum. Şu birlikte koştuğun New Yorklu hoppa kadının portresi.
You floozy!
Evet.
You look like a real floozy!
- Dağılmış gibisin.
She's on the make, the floozy.
Aklı fikri yatmakta, fahişe.
No floozy has yet been born who can ridicule me!
Benimle dalga geçecek kadın daha anasından doğmadı!
And she goes walking by in this little floozy outfit and he follows her right out the door.
Ve Sue, üzerinde bir fahişe kıyafetiyle yanımızdan geçti ve sevgilim de peşinden gitti.
By making time with some floozy across the aisle?
Koridorun karşısındaki aşiftenin tekiyle geçirerek mi?
A floozy, a Kiowa, and a very pregnant little girl.
Bir fahişe, Bir * Kiowa ve hamile küçük bir kız öyle mi? ( * Kuzey Amerika Yerlisi )
- Playing footsie with your floozy when you're supposed to be doing a job. I guess I forgot :
- İşini yapman gerekirken hafifmeşrep kadınınla ayak masajı oynadığından. Sanırım unuttum :
Do I look like some two-bit floozy to you? - No, you don't.
Sana iki paralık hafifmeşrep bir kadın gibi mi görünüyorum?
But, no, she got to be the girlfriend and I was just the floozy.
Ama, hayır. Asıl sevgilisi oymuş. Ben sadece hafifmeşrep bir kadınmışım.
Floozy?
Hafifmeşrep mi?
- You said "floozy"?
- Hafifmeşrep mi dedin?
- lt's what I am. I'm a floozy.
- Ben buyum. Hafifmeşrep kadın.
Well, bringing some girl, some floozy to dinner with his ex-wife- - it's uncouth.
Hafifmeşrep bir kızı eski karısıyla akşam yemeğine çağırması kabalık.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]