English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ F ] / Flourish

Flourish translate Turkish

439 parallel translation
What amazes me is that scientists are finding life aplenty in environments similar to that, and that just goes to show that life can flourish in even the harshest conditions.
Bilim adamlarının buna benzer bir ortamda yaşam bulması beni şaşırtıyor, Ve bu bize en sert koşullarda bile yaşamın gelişebileceğini gösteriyor.
It was a boy and the fair name of Seton would flourish.
Değerli Seton soyadını yaşatacak bir erkek çocuk.
- To this effect, sir, after what flourish your nature will.
Aşağı yukarı. Siz bunu süslersiniz tabii dilediğiniz gibi.
Only a great truth can grow and flourish.
Sadece büyük bir gerçek, yaşar ve gelişir.
Our task is to discover in what way life is able to survive and flourish there.
Görevimiz, orada nasıl yaşanabileceğini keşfetmek.
Russia shall flourish under a boyar Tsar! Vladimir!
Rusya, boyarların çarı Vladimir'in yönetiminde, görkemle parlayacak.
You can expect to flourish like the green bay tree.
Yeşil defne ağacı gibi güzelleşmeyi bekleyebilirsin.
Might there not be other plants that will flourish?
Diğer bitkilerde de bir gelişme olmayabilir mi?
May business flourish here.
İşlerimiz yoğun bu günlerde.
But after spring passes They flourish again
d Fakat ilkbahar geçince d d Tekrar gün yüzüne çıkarlar d
This Earth woman we must trust for she can show us how to exist without wings, to survive and flourish.
Bu Dünyalı kadın hayatta kalmak ve gelişmek için bize kanatlarımız olmadan nasıl var olabileceğimizi gösterebilir.
Our vegetation will flourish.
Bitki örtümüz tekrar gelişecek.
You hope the people will be wiped out, so you can flourish and when they are wiped out, not a muscle will twitch in your puffy bourgeois faces which are now all twisted up with anger and disgust.
Umarsınız ki, halk silinip süprülsün, siz de gelişip serpilesiniz ve onlar silinip süprülürken de, şişkin burjuva suratlarınızdaki tek bir kas bile seğirmez sizin şu anda öfke ve nefretle buruşmuş olan o suratlarınızdaki.
It's given us what we need, time to get ashore and flourish.
Bize istediğimiz şeyleri verdi- - Sahile çıkmak ve toparlanmak için zaman.
But we flourish.
Oysa büyüyoruz.
"Will tenant right in Ireland flourish?"
"İrlanda'daki kiracı hakları artacak mı?"
" Like them we flourish,
" Onlar gibi savrulduk.
What, and allow wickedness to flourish?
Ne yani, ahlaksızlığın serpilmesine imkan mı tanıyım?
May your disciples increase a thousand-fold and flourish like the palm tree.
Tüm insanlığa doğruyu öğütle. İzleyenlerin artsın, hızla çoğalsınlar. Tanrı seninle olsun.
There is a legend that says it is safe to take home anything from nature, except for one thing - this is called dead man's flourish.
Doğadan aldığınız her şeyin güvenli olduğunu söyleyen bir efsane vardır. Bunun tek istisnası kuş yemişidir.
But I'll tell you this... I'd sacrifice any and all of this compound just to get Cal's work somewhere it would flourish.
Ama sana söylüyorum Cal'in çalışmalarının daha da büyüyebileceği bir yer için bu yuvayı içindeki herkes ve her şeyle birlikte feda edebilirim.
Their dream was able to grow and flourish because of the support of millions of citizens all across America at a time when cynicism was a national epidemic, they gave us something to take pride in. It is a dream that should not be allowed to die.
Amerika'nın her yanındaki milyonlarca vatandaşımızın desteği sayesinde hayalleri büyüyüp gelişecek ve çıkarcılığın ulusal bir salgın haline geldiği günümüzde bize iftihar duyacağımız bir şey vermiş olacaklar Ölmesine asla izin verilmemesi gereken bir hayal.
He had denied himself children because he knew that no son could flourish in the shadow of so God-like a father!
Kendisinin çocuğu olsun istemiyordu, çünkü hiçbir oğlun öyle tanrısal bir babanın gölgesinde gelişemeyeceğini biliyordu ama ondan sonra teorik olarak neyin mümkün olduğunu duydu.
Wild roses are like love, a love that will never flourish again.
Yabangülü, bir daha çiçek açmayacak bir aşka benzer.
My talent can only flourish if it is recognised.
Yeteneğim ancak önemi anlaşıldıkça gelişecektir.
If that's so, how did they get to Australia, where they flourish in the greatest numbers today?
Eğer bu doğruysa nasıl Avustralya'ya gidip bugün orada kalabalık sayıda yaşıyorlar?
Science needs the light of free expression to flourish.
Bilim yeşerebilmek için özgür ifadenin ışığına ihtiyaç duyar.
He knew that science requires openness to flourish ; that our understanding of nature belongs to the world.
Bilimin gelişebilmek için açıklığa ihtiyaç duyduğunu ve doğaya ilişkin bilgilerimizin dünyadaki herkese ait olduğunu biliyordu.
But why didn't they take root and flourish?
Fakat neden köklenip çiçek açmadılar?
Our obligation to survive and flourish is owed not just to ourselves but also to that cosmos, ancient and vast from which we spring.
Hayatta kalmak ve gelişmek için.. Yükümlülüğümüzü sadece kendimize borçlu değiliz fakat aynı zamanda kaynağından doğduğumuz uçsuz bucaksız ve eski dost Kosmos'a borçluyuz.
And a little flourish.
Ve biraz havalı.
"And he shall flourish and destroy the mighty."
"Başarılı olacak ve güçlüyü yok edecek."
Let us hope, that the peace process that we have started Mrs. Meir and me... will continue, and flourish... and will... give satisfaction to every girl, every women, every man, in Israel and the Arab world.
Umalım da Bayan Meir ile benim başlattığımız bu barış girişimleri devam eder de İsrail ve Arap Dünyasının her kızı, kadını, erkeği tarafından büyük memnuniyetle karşılansın.
So, this flourish...
Yani, bu gelişme...
Wudang would still flourish.
Öyle mi? Lütfen!
A TURN WITH RAISED ARMS IS A FLOURISH.
Kollarını kaldırıp dönmek sallanmaktır.
JUDGES, NO POINTS FOR THE FLOURISH.
Yargıçlar, bu sallanmaya puan vermeyin.
FLOURISH.
Sallandı.
Germs that can flourish in your family bathroom.
Ailenizin banyosunda gelişebilecek mikroplar.
Every love helps us to thrive and flourish, even if we suffer.
Her sevgi, ıstırap çektiğimizde bile, bize başarmak ve gelişmek için yardımcı olur.
As England is Denmark's faithful tributary as love between them like the palm might flourish, etc.
İngiltere Danimarka'nın sadık bir koludur ve aralarındaki sevgi bir palmiyeyi büyütecek kadarken, vs.
And these people are said to flourish?
Bu insanlar mı çoğalıp, güçlenecekler?
Here, no dictatorship can flourish.
Burada hiçbir diktatörlük büyüyemez.
I'm sure you'll flourish at this location for many, many years.
Burada daha uzun yıllar gelişip, ilerleyeceğine eminim.
But she, or someone like her, will always be with us, waiting for the right climate in which to flourish, spreading fear in the name of righteousness.
Ama o, ya da onun gibi biri daima yanımızda olacak, dürüstlük adı altında korku yaymak için... uygun ortamın gelişmesini bekleyecek.
Seeds flourish in it.
Tohumlar hemen filizleniyor orada.
Here, mother. May my son flourish in his business.
burda, anne oglum mayista isinde çok ilerledin
They flourish in conflict.
Onlar uyuşmazlık içinde gelişiyorlar.
I know Sister Lu Hua is bright and ingenious and the brothers are buds waiting to bloom and flourish.
Kardeşimin zeki ve becerikli olduğunu biliyorum Diğer kardeşlerimde açılmayı bekleyen çiçek tomurcukları gibi
The very existence of good enables evil to flourish.
İyinin yadsınamaz varlığı kötünün hava basmasını sağlar.
This evening is my signature, the last flourish.
Son gösteriş.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]