English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ F ] / Flowed

Flowed translate Turkish

238 parallel translation
Yet, as I've learnt, this profound insight flowed from the simplest question one can ask about the Earth.
Yine de daha fazlasını öğrendikçe, bu derin kavrayıştan birinin Dünya hakkında sorabileceği en basit soru doğdu.
I can tell that it would have flowed, from my hand here, downwards in that direction.
Buradan, elimin doğrultusunda aşağı doğru aktığını söyleyebilirim.
For Scrub White was a man... an American... in whose veins flowed the blood of pioneers... who braved the wilderness to make this great state what it is.
Scrub White canını dişine takmış damarlarında akan asil kanla bu çorak toprakları vatan yapmış eşsiz bir insan, saygıdeğer bir Amerikalıdır.
An empire through which for 50 years flowed in an unending stream the wealth of the Earth's third richest gold mine.
Transatlantikler. 50 yıl boyunca kesintisiz bir akıntıyla yol almış bir imparatorluk Dünyanın en büyük üçüncü altın madeninin zenginliği...
Your blood has flowed into my arm and mine into yours.
Senin kanın bana karıştı, benimki de sana.
Your blood has flowed into my arm, and mine into yours.
Senin kanın bana karıştı, benimki de sana.
Young men flowed in from every part of the country.
Ülkenin her tarafından genç adamlar akıyordu.
And the champagne just flowed like water.
Şampanya su gibi akıyordu.
American and Russian military commissions organised the huge migration, which flowed both ways over the pontoon bridges.
Amerikan ve Rus askeri komisyonları... geçici köprülerin üzerinde, her iki yönde akan... büyük göçü organize ettiler.
And her tears flowed like wine
Kadının gözyaşları şarap gibi akardı
And her tears flowed like wine
Gözyaşları şarap gibi akar
Yes, her tears flowed like wine
Evet, gözyaşları şarap gibi aktı
It flowed slowly between banks of mud and white sand... rice fields andjute fields.
Beyaz kumlu ve çamurlu kıyılarının... ve pirinç tarlaları ile kendir tarlalarının arasından yavaşça akardı.
She also had her river... and like the river, her life flowed on and on... until she was a grown-up person.
Nehire O da giriyordu... ve nehir gibi O'nun hayatı da... yetişkin biri olana dek akıp gidiyordu.
The sea has flowed calmly for 760 years after the pitiful end of the Heike family
Heike ailesinin acıklı sonundan sonra deniz 760 yıl boyunca sakin bir şekilde akmıştı.
Blades flashed and blood flowed
# Bıçaklar konuştu kanlar aktı #
Conversation flowed in a void apparently meaningless... or, at any rate, not meant to mean anything.
Sohbet, bariz biçimde anlamsız bir boşlukta sürerdi... daha doğrusu, birşey ifade etmek için yapılmazdı.
only rivers. And they flowed in the wrong direction : north or south.
Nehirlerin dışında ormanlık alana uzanan yol yoktu nehirler de, kuzey ve güney gibi aksi istikametlere akıyor ya da Alleghany'de son buluyorlardı.
My tears flowed naturally. My emotions boiled over.
Gözyaşlarım kendiliğinden dökülüvermiş, duygularım bir anda boşanmıştı.
the rivers have flowed and my people have always enjoyed these blessings.
ve nehirler hep akmıştır. Ve benim halkım her zaman bu nimetlerden faydalanmıştır.
But my senses were alive and my blood flowed.
Ama hislerim ölmemişti, yaşama sevincim vardı.
The wax melted, the acid flowed over the pellet.
Balmumu eridi, asit topağın üzerine aktı.
The noblest thoughts that ever flowed through the hearts of men are contained in its extraordinary, imaginative and musical mixtures of sounds.
İnsanların yüreklerinden taşan en asil düşünceler... bu dilin olağanüstü, yaratıcı ve müzikal... seslerinin oluşturduğu bütünün içinde.
Before the Animus, water flowed freely on Vortis.
Animus'dan önce, Vortis'e doğru özgürce aktı.
These are the waters drained from central African lakes... that have flowed 4,000 miles to make Egypt green.
Bu sular, orta afrika göllerinden gelip ki 6400 km yol kat edip Mısır'ı yeşile çeviriyordu.
If tears of regret flowed from the ears you'd know the pain of my heart.
Eğer pişmanlık göz yaşları kulaktan akıyor olsaydı kalbimin çektiği acıyı görüyor olurdun.
Blood has flowed because of thee... may God, whose love and mercy are infinite... have mercy on thy soul.
Sayenizde çok kan aktı. Merhameti ve sevgisi sonsuz olan Tanrı ruhunuzu bağışlasın.
Lifeblood then flowed back into Phibes, great wheels and motors sprung into motion, and Dr Phibes once more walked upon the Earth.
Hayat yeniden Phibes'ın damarlarına aktı. Çarklar ve motorlar yeniden harekete geçtiler ve Dr. Phibes bir kez daha dünyaya gözlerini açtı.
The conversation was mature, the Red Biddy flowed down the odd throats, and the good fellowship of the open road prevailed.
Sohbet, çok olgundu. Red Biddy boğazımızdan geçerken ve güzel bir dostluk ortamı etrafı sardı.
At that time, men put the green stone malachite into the fire in earnest, and from it flowed the red metal copper.
O dönemde insanoğlu, yeşil bakır taşını ateşte eritip içindeki kırmızı bakırı elde etti.
From thy wounded side which flowed
Su ve kan
I'm proud as the first day my blood flowed. On my 12th birthday.
İlk defa kanamamın olduğu günkü kadar gururluyum. 12. yaş günümdü.
"Afeeling of sweet impotence poured over my shoulders " and flowed through my limbs.
Tatlı bir güçsüzlük, kollarımdan aşağı aktı ve bacaklarıma doğru yöneldi.
After a few days, time flowed again.
Birkaç gün sonra, zaman yeniden akmaya başladı.
Part of the river flowed under the caves.
Gölün bir bölümü, mağaraların altından akıyordu.
Is the entire valley flowed?
Tüm vadi akıp gitmiş mi?
Blood flowed like a waterfall.
Kanı bir çağlayan gibi aktı.
We hunted antelope or buffalo whose migrations ebbed and flowed with the seasons.
Antilop ya da bufalo avlayıp gel-gitleri seyrederek zaman geçirdik.
I thought... or rather I didn't think at all. It flowed like a ribbon across my lips :
Düşündüm ya da hiç düşünmedim.Dudaklarım boyunca bir şerit gibi aktı :
He sat in the sand, and pus flowed from him.
Kuma oturunca bacaklarından irin boşaldı.
Blood has flowed over them.
Kan o dudaklardan akıyordu.
From Thy wounded side which flowed
Yaralı yerinden
Tears flowed from my eyes.
Gözlerimden yaşlar aktı.
Blood has flowed for four years in genocide.
Soykırımın kanı dört yıl boyunca aktı.
The water flowed down shining.
Nehir parıldayarak aşağı doğru akıyordu.
His eloquence was God's and it flowed through him like divine lighting.
Güzel konuşma yeteneğini Tanrı'dan almıştı ve sözler ağzından ilahi bir ışık gibi akardı.
What greatness has not flowed on the ebb of that river into the mystery of an unknown earth?
Hangi büyük ihtişam nehir yataklarından akıp gelerek meçhul bir dünyanın gizemine karışmıyor ki?
Blood flowed on my floor.
Kan benim evimde aktı.
you see that? you see how it flowed?
Nasıl aktığını gördünüz mü?
The profuse blood flowed whispered The noise of the seed is gave a big kiss.
Fısıldayan seslerin altında özsular taşıyor. Tohumlar serpiliyor, verimli doğanın,
- which flowed when Sunil's stone hit me.
Sunil arkamdan vurduğunda başım kanamıştı.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]