Fluids translate Turkish
1,148 parallel translation
Give him warmed intra-abdominal fluids?
Karından ılık sıvı verildi mi?
- No fluids.
- Sıvı yok.
It's the ship's power generator, the hydraulic fluids, the...
Geminin güç jeneratörü, hidrolic sıvılar...
He caused it himself, his body fluids have turned explosive.
Bunu kendisi yapıyor, vücut sıvıları patlayıcı hale gelmiş.
No fluids, no food.
Sıvı yok, yemek yok.
So what, it turned his fluids...
Ne yani, bu onun sıvılarını şeye mi dönüştürdü...
She was penetrated but we've recovered no bodily fluids.
İçine girilmiş ama bedensel sıvılar bulamadık.
Bodily fluids in all the right places - hers and a man's.
Doğru noktalarda hem onun hem de bir erkeğin vücut sıvıları var.
We have sex with other people, but we don't exchange fluids or phone numbers.
Başka insanlarla seks yapıyoruz, ama asla telefon ya da sıvı değişimi yapmıyoruz.
I'm sick of sharing a room with you and all of your disgusting fluids and gases.
Sen ve senin tüm sıvı ve gazlarınla aynı odayı paylaşmaktan rahatsızım.
How come our bodies don't show any effects of being burned by the digestive fluids?
Neden bedenimizde sindirim sıvısının etkisi görülmüyor?
Organ tissues, lymphatic fluids, cellular functions.
Organ dokuları, limpatik sıvılar, hücre fonksiyonları.
Drain all his body fluids.
O da ne demek? Bütün vücut sıvılarını boşaltmak.
Rapists leave bodily fluids- - semen...
Tecavüzcüler spermlerini bırakırlar.
She drowned in her own bodily fluids.
Kendi vücut sıvısının içinde boğuldu.
Officials believe deterioration of silicone insulation... on an electrical connector to the scavenger pump... may have leaked combustible fluids.
Görevliler, uçaktaki yanıcı sıvının havalandırma pompasının bozduğu elektrik yalıtımdan çıkan kıvılcımla alev aldığını ve patlamaya sebep olduğunu...
It's got all sorts of fluids on it.
Lekelerle kaplı hepsi.
He's stable now, so don't worry. He was dehydrated, we gave him fluids. - It's very common with diabetics.
Şu an oldukça iyi, merak etmeyin, biraz fazla su kaybetmiş, serum bağladık, bu şeker hastalarında normal bir şeydir.
He has to lie still, drink plenty of fluids, and eat salt.
Kıpırdamadan yatması lazım, sürekli sıvı alsın ve tuz yesin.
We should exchange fluids.
Sıvı alış verişi yapmalıyız... Belge...
I won't exchange saliva or bodily fluids with either of you.
İkinizle de, tükürük ya da vücut salgısı değişimi yapacak değilim.
That she'd try to maneuver Angel into an exchange of bodily fluids to keep herself young, thus saving her career?
Angel'ı hilelerle kandırıp, vücut sıvıları birbirine karıştıktan sonra kendini ebediyen genç ve güzel yapıp başarısız kariyerini kurtarmasını mı? Söz ettiğin şey bu mu?
We need to get her pressure up using fluids and inotropic support.
Sıvılar kullanarak ve inotropik destekle kan basıncını artırmalıyız.
- The fluids are making you feel better.
- Sıvılar iyi geliyor.
- We give more fluids.
- Daha fazla sıvı veririz.
- I'll stop the fluids if I have to.
- Gerekirse sıvıları durdururum.
- Fluids?
- Sıvı aldı mı?
She'll get IV fluids to make her more comfortable.
Daha da rahatlaması için serum sıvıları vereceğiz ona.
We're giving you fluids through an IV because you stopped drinking.
Sıvı içmeyi kestiğiniz için size bir serum taktık.
- Want any fluids?
- Sıvı verelim mi?
Fluids in the field?
Olay yerinde sıvı verildi mi?
- Giving her fluids.
- Ona sıvı veriyoruz.
Fortunately exchanging bodily fluids and checking a tracking station to locate Moya's orbit.
Karşılıklı vücut sıvılarını takas ediyorlar ve Moya'nın uydusunu bulacak bir izleme istasyonu arıyorlar.
What are you... are you allergic to Moya's amnexus fluids or something?
Ne? Yoksa Moya'nın amneksus sıvılarına falan alerjin mi var?
You're not allergic to Moya's amnexus fluids, are you?
Moya'nın amneksus sıvılarına alerjin yok değil mi?
I know, let's rest and drink lots of fluids.
Buldum, hadi dinlenip bir sürü sıvı tüketelim.
With all due respect, I'd like to donate some fluids.
Affınıza sığınarak bazı sıvılarımı bağışlamak istiyorum.
Drainage fluids, gaping holes.
İdrar torbaları, boğazdaki delikler.
Time and body fluids erode evidence.
Zaman ve vücut sıvıları, kanıtları siler.
Sheets were positive for bodily fluids, as well.
Çarşaflarda da vücut sıvıları var.
The M.E. Said he found no trace of fluids so it looks like our guy wore a condom.
Adli tabip vücut sıvısı bulamadığını söyledi... Demek ki adam prezervatif takıyordu.
Lot of fluids.
Bol miktarda sıvı var.
Hotels, we usually get prints and fluids from a thousand guests.
Otellerde binlerce parmak izi ve sıvı örneği çıkar.
Just stay in bed, plenty of fluids.
Yataktan çıkmayın, bol sıvı alın.
I could barely put fluids in fast enough to keep up with the blood loss.
Kan kaybını dengelemek için kan torbalarını mümkün olduğunca hızlı bağlayabildim.
Those are dialysis machines. Old people have to hook themselves into it with a tube And it sucks all their body fluids out.
Pip o gece uyurken, Estella'nın güzel yüzünü bir türlü aklından çıkaramadı.
Maybe I could have decapitated entire village and put their heads on plate. Got a knife, cut open their spleens and drink their fluids.
Belki de bir köydeki herkesin kafasını kesip, kafalarını kazıklara geçirip, bir bıçakla dalaklarını kesip, kanlarını içebilirim.
Your body needs fluids. And lots of them.
Vücudunun sıvıya ihtiyacı var Ve tonlarcasına.
Leave your pants on, don't ask questions, and no exchange of bodily fluids.
Pantolonun üstünde kalsın, soru sorma, boşalmak da yok.
Provoke on those newly red, debauched lips... the thick flow of pestilent fluids.
Yeni kırmızıya boyanmış dudağındaki sıvıların dudağın kenarından akması insanı azdırıyor.
I think she needs more fluids.
Ne öneriyorsun? - Bence biraz daha seruma ihtiyacı var.