English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ F ] / Flustered

Flustered translate Turkish

269 parallel translation
She was so shocked and flustered that she lost her shoe along the way.
Şaşkınlıktan ayakkabısının çıktığını bile fark etmedi.
I feel flustered... but I don't dislike it.
Rahatsız edici ama ne olduğunu bilmiyorum.
Even though I'm a little flustered by your surprise ambush... but I came prepared for it. So, I won't get mad at you.
Ani bir saldırı olduğu için gafil avlandım ama buna hazırlıklı olduğum için kızmadım.
Don't get too flustered when that happens, but just touch me ever so slightly.
Öyle olunca fazla şaşırma, sadece bana hafifçe dokun.
If you get flustered, it'll throw off the calibration.
Telaşlanırsan kalibrasyonu ayarlayamazsın.
I feel flustered.
Biraz paniklemiş durumdayım.
You acted as flustered as a schoolgirl at a prom.
Mezuniyet balosuna giden genç kız gibi telaşlandın.
" Sarah, flustered, steals last look at her book and gets up.
"Sarah telaşlı bir biçimde kitabına son kez bakar ve kalkar. " Jüri üyeleri :
Now you've got me all flustered and I can't even think straight.
Beni öyle şaşkına çevirdin ki şu an doğru dürüst düşünemiyorum.
Don't get flustered.
Panik yapma.
Do I look very flustered?
- Kızgın görünüyor muyum?
- What are you saying? - Why are you so flustered?
Neden bu kadar telaşlandın?
You seem flustered.
Şaşırmış görünüyorsun.
Don't get flustered.
Heyecanlanma.
I'm flustered :
Ayaklarım yerden kesildi.
Don't get hot and flustered
Sakın azma ve şaşırma
- Flustered, my sweet?
- Heyecanlı mısın tatlım?
Nervous and flustered, eh?
Gergin ve sinirli mi?
I kinda get flustered, but it's nice to hear.
Normalde kızarırdım ama duymak hoşuma gitti.
WHEN SHE SAT WITH HIM, SHE WAS FLUSTERED BECAUSE HE WAS THE STRONGEST, SMARTEST, NICEST MAN SHE HAD EVER MET.
onu gördüğünde sarhoş olurdu, çünkü o, gördüğü en güçlü en akıllı ve en hoş adamdı.
- You're flustered.
- Heyecandan kasıldın.
- I'm flustered!
- Ben de kasıldım.
- I got flustered, I panicked.
- Telaşlandım, panik yaptım.
You confronting her like that, she probably got flustered.
Yüzüne karşı söylediysen belki şaşırdı.
Stop with all your tomfoolery, or I'm gonna get all flustered.
Maskaralığı bırak, yoksa tepem atacak.
And I hate to visit Charles when I get all flustered.
Tepem attığında da Charles'ı ziyaret etmekten nefret ederim.
I get so flustered... knowing'he's not bein'taken care of.
Onunla ilgilenilmediğini görünce asabım bozuldu.
I got so flustered...
Çok heyecanlandım.
I get flustered.
Heyecanlanırım.
Now... lf, by any chance, I get flustered when I'm hurtling through space... and I pull the red one first?
Tamam. Diyelim ki karıştırdım ve önce kırmızıyı çektim. - O zaman ne olur?
He was so flustered he forgot his keys, so I'm meeting him here to return them.
O kadar telaşlıydı ki anahtarlarını unuttu, onları vermek için onunla burada buluşacağım.
- Flustered.
- Kızışmış görünüyorsun.
and then.. but it's... calm down you seem awfully flustered.
Sonra da - Ama sen - Kafan gerçekten karışmış gibi görünüyor.
Do not get flustered.
Çekinme.
When you introduced me to the King I was so flustered
Beni Kralla tanıştırdığınızda çok heyecanlandım.
I was pretty flustered, and the rings - And you looked so -
Kafam çok karışıktı ve yüzük...
You're all flustered again. Me?
Nasıl gidiyor?
Officer Kent, could he have been disoriented, flustered or discombobulated when you stopped him? Perhaps.
Memur Kent, siz arabasını kenara çektiğinizde müvekkilim, sarsılmış, kafası karışık, hatta sersem bir halde miydi?
I get so flustered around him,
Onun çevresindeyken kendimi şaşırıyorum.
I'm getting flustered, just give me a call.
Gittikçe heyecanlanıyorum, beni bir ara.
- I was flustered.
- Heyecanlandım.
WHY ARE YOU SO FLUSTERED?
Neden yüzün kıpkırmızı?
WHY ARE YOU SO FLUSTERED?
- Sean! - Neden yüzün kıpkırmızı?
Your guy was flustered. - Overly stimulated.
Bence adamınız aşırı heyecanlanıp, fazlasıyla uyarılmış.
To the flustered Mio-san, you said, " It's okay.
Birden telaşlanan Mio-san'a ;
He looks flustered suddenly, spends money like crazy, or a knife is in his drawer.
Birden telaşlanması, çılgın gibi para harcaması veya çekmecesinde bir bıçak gibi.
I'm just a little flustered.
Biraz afalladım.
Sorry, Richard. She's got me flustered, the little tramp.
Baksana, anneni kapanışa getirebilir misin?
You flustered me.
Sen telaşlandırdın.
You look flustered
Telaşlı görünüyorsun.
Saul called, he sounded flustered.
Şu dünya ne kadar acı çektiğini keşke bilse.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]