English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ F ] / Fodder

Fodder translate Turkish

249 parallel translation
Our children aren't cannon fodder for the rich anymore.
Çocuklarımız artık zenginlerin kölesi değil.
Here's your fodder.
Al bakalım yemeğini!
And you, Scarecrow have the effrontery to ask for a brain you billowing bale of bovine fodder!
Ve sen, Korkuluk bir beyin isteyecek kadar küstahsın seni titrek bir bağ hayvan yemi!
Soldiers, don't give yourselves to brutes, men who despise you, enslave you, regiment your lives, tell you what to think and feel, who drill you, treat you like cattle and use you as cannon fodder.
Askerler, kendinizi bu zebanilere teslim etmeyin. sizi küçümseyen, sizleri köle yapan... yaşamlarınızı sistematikleştiren, ne düşüneceğinizi ve ne hissedeceğinizi sizlere söyleyen sizi terbiye eden, size sığır gibi davranan ve sizleri savaşa gönderen bu insanlara.
And fodder.
Ve hayvan yemi.
Worm-fodder in your wooden coffin...
# Tahta tabutunda kurtçuk yemi #
I need two freight cars to take the cattle to the slaughterhouse, we are getting short on fodder so I'll have to sell a few heifers.
Sığırları, mezbahaya götürmek için iki tane nakliye arabasına ihtiyacım var. Yem azalıyor, birkaç inek satmalıyım.
I've had news of our daughter from a can't driver leaving Vincennes with fodder for the Louvre.
Vincennes'dan Louvre'a saman getiren bir arabacıdan kızımızın haberlerini aldım.
Or I'd say that this was a fusty, pinched, no-good parcel of pig fodder.
Yada eskilerin dediği gibi, bu çimlenmez, domuz yemi için bile uygun değil demeliyim.
Maybe I'm 150 years out of style, but I'm not going to be fodder for any inhuman monster.
Belki 150 yıl önce modam geçti ama hiçbir zalim canavara yem olmayacağım.
She is dying and has come in search of the human fodder that shall sustain her.
Ölmek üzere ve hayatını kurtaracak insan beynini bulmaya geldi.
You make Indian tea out of the leaves, and it makes a passable fodder for stock.
Yapraklarından Kızılderili çayı yap, kabuğunu iç, odununu da yak.
Make Indian tea from the leaves, and it makes a passable fodder for stock.
Yapraklarından Kızılderili çayı yap, kabuğunu iç, odununu yak. Hayvanlar için de iyi bir yemdir.
Mere fodder for the mass media.
Boyalı basının ekmeğine yağ.
The grass grows so thick that one has enough for winter fodder for a cow in just two days.
Çimen o kadar gürdür ki, bir inek için kışlık yemi iki gün içerisinde biçebilirsiniz.
I raise cattle, run a few horses, grow my own fodder.
Sığır ve birkaç at var. Yem de yetiştiririm.
- Food, water, fodder?
- Yiyecek, su, hayvan yemi?
During five years of war the illustrious Frederick had so exhausted the males of his kingdom that he had to employ recruiters who would commit any crime, including kidnapping to keep supplied those brilliant regiments of his with cannon fodder.
Beş yıllık savaş süresince... şanlı Frederick, krallığındaki erkekleri o derecede tüketmişti ki... er toplayan adamlar tutmak zorunda kalmıştı. Bunlar, çocuk kaçırmak dahil her tür suçu işleyebilecek kişilerdi. Bu sayede o müthiş birliklerinde, okkanın altına gidecek erler eksik olmuyordu.
Cannon fodder.
Ölmeye gönderiliyoruz.
You tacky package of horse fodder.
Yapışkan, at yemi torbaları sizi!
Fodder costs a lot.
Yemlerini satın alsak, çok para.
Give him more fodder, his flanks are caving in.
Biraz daha saman ver, kemikleri sayılacak neredeyse.
Regulations dating from October 4th, 1900, general provisions, entry regulations, fodder supplies. Scale of fees :
4 Ekim 1900'den süre gelen yönetmelikler genel hükümler, girdi yönetmeliği hayvan yemi kaynakları.
Are they going to turn us into fodder for that blob?
Bu kabarcık için bizi yem olarak mı kullanacaklar?
- Oh, arrow fodder.
- Ah, ok ikmalcisi.
Fazil, ask your mother... why she shouted while she was bringing fodder?
Sor bakalım anana Fazıl, geçen gün dağdan ot indirirken niye bağırmış?
Mountain. Fodder.
dağ ot
You may have been a good smuggler... but now you're bantha fodder.
İyi bir kaçakçı olabilirdin... .. ama şimdi Bantha'lara yem olacaksın.
Cheap fodder for the slaves on the plantations there.
Oradaki çiftliklerdeki köleler için ucuz bir yem.
The special fodder came for her from Ireland by airplane.
Mükemmel. İrlanda'dan özel yem getirttik... uçakla.
Your asinine theories, while suitable fodder for inane bar conversation, do nothing to ease his pique.
Ahmakça teorilerin, anlamsız bar sohbetlerini besliyor olsa da onun kırgınlığını hafifletmiyor.
- You brought fodder?
- Malzeme mi getirdin?
Would you care for a little fodder, perhaps?
Belki biraz yem istersiniz?
In many respects, ideal fodder for a novelist.
Bir romancıyı sürekli ürün verip besleyecek cinsten.
For all his pretended friendship, his most intimate friends are only fodder... for the unrolling of his own sanctified destiny, his own creative urges.
Bütün o sahte arkadaşlığı arkasında, en yakın arkadaşları... kendi yaratıcı dürtülerinin, kutsanmış kaderinin gerçekleşmesi için birer yemdirler.
For all his pretended friendship, his most intimate friends are nothing but fodder... for the unrolling of his own sanctified destiny... his own creative urges.
Arkadaşlık taslaması, yakın arkadaşları hepsi kendi kendi kutsanmış alınyazısı için kendi yaratıcı itkileri için yemden başka bir şey değil.
They were snatched up and used as cannon fodder for this war.
Hepsi bu savaşta ölüme yollanan askerler olarak kullanılmışlardı.
Yeah, we was almost falcon fodder.
- Evet şahin yemi olacaktın.
Yes, sir, we're next month's garage sale fodder for sure.
Evet, beyler. Gelecek ay kesinlikle satışa çıkıyoruz.
Come on, move, you piece of junkyard fodder.
Yürüsene seni hurda parçası.
They can use us as cannon fodder in the Somme!
Bizi Somme'da topların önüne atabilirler!
They created telepaths on a hundred worlds to use as cannon fodder for the next war, but fortunately our friends got there first and with the help of the Psi Corps made sure that they came out on our side.
Yüzlerce değişik gezegende bir sonraki savaşta cepheye sürülmek üzere telepatlar yarattılar ama ne yazık ki dostlarımız önce davrandı ve Psişik Birliği'nin de yardımıyla telepatlar bizim yanımızda yer aldı.
It only serves as fodder for pseudo-scientists with nothing better to do than chase fairy tales. Excuse me.
Yalnızca ukala bilim adamlarına yem atmış olursunuz peri masallarını kovalamak bile daha iyidir.
These people aren't gonna get changed, are they? The rest of them, they're just fodder.
Bu insanlar dönüştürülmeyecekler değil mi?
Cannon Fodder Gwendy, reporting for duty, sir.
Fedakar Er Gwendy emirlerinize hazırdır komutanım.
I knew they were just trying to mold me into cannon fodder for their wars.
Bildiğim sadece onlar beni savaşta namlu ucuna koymayı deniyorlardı.
- Needed us as cannon fodder.
- Piyon olarak kullanmak için.
Tired of being used as cannon fodder as inquisitors, as executioners, and as bloodhounds.
Piyon olarak, sorgu yargıcı olarak cellat ve av köpeği olarak kullanılmaktan bıktık.
You're bantha fodder!
Seni küçük pislik!
Still feel like cannon fodder.
Hala kendimi topun ucunda hissediyorum.
You enjoy being cannon fodder for the system?
Topçu olmayı seviyor musun?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]