English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ F ] / Forebears

Forebears translate Turkish

39 parallel translation
Flask, the third mate, bullied everybody bigger than himself... particularly whales, with whom he carried on a one-sided feud... as though the great leviathans had mortally insulted him and his forebears.
Geminin üçüncü dümencisi Flask, kendisinden iri herkese kabadayılık taslardı özellikle de balinalara, tek taraflı bir kan davası güderdi sanki bu yaratıklar ezelden beri onun ve atalarının gururunu kırmışlarcasına.
Make my way easy, that I may achieve your desires and return to the land of my forebears.
İşimi kolaylaştır ki, senin isteklerini yerine getirip... ... atalarımın ülkesine döneyim.
The current Jean-Marc Clément seems to embody all the traits of his forebears.
Bugünün Jean-Marc Clément'i atalarının tüm özelliklerini bünyesinde barındırıyor gibi.
Even in the most primitive of men's forebears there is an even more primitive totally unrestrained energy.
En ilkel atalarımızın bile içinde daha da ilkel olan ve zaptedilemeyen bir güç var.
A curse on your forebears, sir!
Şimdi bunun sırası mı be adam?
Enslaved your forebears, and mine, who remained.
Geride kalan atalarını ve benim atalarımı kölelere dönüştürdüler
Our forebears had the same roots and origins, something you wouldn't understand, captain.
Bizim atalarımız aynı köklerden ve soydan. Bunu anlayamazsın.
I'm in this place right now... because my people, my forebears were violently brought here, like this, in chains, from Africa where they were violently made to work
Şu an ben buradayım... çünkü benim insanlarım, atalarım Afrika'dan buraya şiddet yoluyla getirildi, aynen böyle zincirlerle ve yine şiddet yoluyla zorla çalıştırıldılar
His forebears have had thousands of years to adapt to the Kalahari so he needs very little liquid, and he knows where to find it.
Ataları binlerce yıl içinde Kalahari'ye uyum sağlamıştır bu yüzden çok az sıvıya ihtiyaç duyar, ve bunu nerede bulacağını bilir.
From the history of my forebears.
Benim atalarımın tarihi.
If it wasn't for the U.S. A... handing it to your forebears in 1890... there wouldn't be any Parador.
Eğer 1890'da dedelerinize devretmeseydi Lanet olasıca Parador diye... bir şey olmayacaktı.
If my hands weren't tied by the unalterable fetters of the law then I would invoke the tradition of our illustrious forebears, reach back to a purer, sterner justice and have you burned at the stake!
- Eğer ellerim kanun tarafından bağlı olmasaydı gerçek adaleti uygular ve sizin kazıkta yanmanızı sağlardım!
And the little one's forebears did too, right?
Küçüğün ecdadı da öyle geldi, değil mi?
Many great directors were dedicated to studying their cinematic forebears.
Çoğu yönetmen sinematik öncülerini inceliyor.
Not merely from the modern age when our forebears created the first thinking machines, primitive ones that played chess.
Modern çağın başında, bizden öncekiler dünyayı satranç oynayabilen ilk düşünebilen makinalarla şaşırttılar.
All our forebears had to do it.
Bizden öncekilerin hepsi bunu yapmış.
Apparently your forebears attempted to carry on once we vanished.
Görünüşe göre, bizim neslimiz tükenince.. ... atalarınız bunu sürdürmeye teşebbüs ettiler.
We shall not yield Our forebears'land,
Atalarımızın topraklarını teslim etmeyeceğiz
It is my privilege to recall... that our forebears came to these territories as traders
Bunu hatırlatmak bana gurur veriyor. Atalarımız buraya tüccar gibi gelmişlerdi.
Do you solemnly swear to govern the people of this kingdom and its dominions according to the statutes, customs and laws laid down by your forebears?
Bu krallığın insanlarına ve egemen olduğumuz diğer topraklar üzerinde yaşayan insanlara ; atalarımızın koyduğu kurallar, gelenekler ve yasaların dâhilinde hükmedeceğine dair yemin ediyor musun?
My forebears on the centurion side of the family were the slaves of humanity.
Ailemin Senturyon tarafındaki ataları, insanlığın köleleriydi.
Now, our forebears, our people, yours and mine, they weren't just fearless.
Atalarımız, insanlarımız, seninkiler ve benimkiler yalnızca korkusuz değillerdi.
Neither have their forebears for two generations.
İki nesildir bu şekildeler.
Just like our forebears back in the old-timey days.
Tipki atalarimizin eski gunlerde yaptiklari gibi.
Many scientists think this is perhaps a mirror of what happened as our own forebears stood up on the grasslands for the first time.
Bir çok bilimadamı muhtemelen atalarımızın otlaklarda ilk kez ayağa kalktıklarında ne olduğunun bir aynası olarak düşünüyorlar. Bu onlara yırtıcıları ve avları göz önünde tutma ve
Like the macaques, his forebears were refugees from the advancing Sahara.
Şebekler gibi onun da ataları Sahra mültecisi.
His forebears have been tenants since the reign of George III.
Ataları, 3. George döneminden beri kiracılarımızdı.
Land of your forebears.
Atalarının arsalarında.
Mithril it was called by my forebears.
Atalarım buna Mithril diyordu.
This is, of course, a metaphor, but an illustrative one meaning not that God has somehow died, but rather that he never existed in the first place, other than in the depths of our forebears'imaginations.
Tabi ki bunu bir metafor-benzetme olarak söylüyorum. açıklayıcı bir örnek yalnızca yoksa Tanrı öldü anlamına gelmez. Bunun yerine başlangıçtan beri asla varolmadığı anlamına gelir.
Built by one of our King's forebears, as an escape route, bricked up in the time of Henri IV.
Kralımız'ın ataları tarafından kaçış rotası olarak inşa edilen 4. Henri zamanında duvarla çevrilen yere.
I suppose. Our forebears never had that problem.
Atalarımızın böyle bir sorunu hiç olmamıştı.
For I have sworn before you and almighty God the same solemn oath our forebears prescribed nearly a century and three-quarters ago, symbolizing an end, as well as a beginning,
Sizlerin ve Ulu Tanrı'nın huzurunda ettiğim yemin ortak atalarımızın yaklaşık 2 asır önce yazmış olduğu resmi yemindi. ... bir başlangıcı olduğu kadar sonu da simgeleyen değişimi olduğu kadar yeniliği de ifade eden.
signifying renewal, as well as change. For which our forebears fought are still at issue around the globe - -
Atalarımızın vermiş olduğu savaş hala dünya üzerinde tartışılan...
He could present a problem, as his forebears did.
Tıpkı ataları gibi o da bizim için bir sorun olabilir.
Obviously a far more dangerous mix than anything our Victorian forebears had to cope with anyway.
Açıkçası Viktorya Dönemi'ndeki atalarımızın uğraştığından daha beter bir karmaşayla karşı karşıyayız.
I'm yelling from a balcony! Your female forebears fought to give you a voice.
Sizin kadın atalarınız, size bir ses vermek için mücadele etti.
It was sold to my forebears.
Burası atalarıma satılmıştı.
As my Italian forebears would say...
İtalyan atalarımın dediği gibi...

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]