English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ F ] / Forests

Forests translate Turkish

1,085 parallel translation
The forests are empty, there's a war on.
Ormanlar boş, savaşın ortasındayız.
White is for the race that pioneered that continent, cleared the forests, drained the swamps, built the roads and the bridges.
Beyaz ; kıtaya öncülük etme yarışını ormanları temizlemeyi, bataklıkları kurutmayı, yollar ve köprüler inşa etmeyi.
The German deportations had compelled thousand of people to run away for the forests where if they had joined to the resistant ones.
Almanların zorla çalıştırmak için sürgüne gönderdiği kişilerden binlercesi ormanlara kaçtı ve orada gerillalara katıldı.
Yes, up in the mountains or out into the forests.
Evet, dağlarda veya ormanlarda yaşıyorlar.
Sometimes mountains and forests look cheerful and attractive.
Bazen dağlar ve ormanlar çok çekici görünürler.
The fields'and forests'rattling, The Seven Seas'refrain.
Parmaklıkların arasından işitir, Yedi Denizin kükreyen ve,
When we were farming here, these various Germans... were living like animals in the forests.
Bizler burada çiftçilik yaparken, sebat gösteremeyen bu Alman'lar ormanlarda hayvan gibi yaşıyorlardı.
Those German forests can affect a man.
Şu Alman ormanları insanı etkileyebilir.
In the year 50 B. C. all Gaul was covered with impenetrable forests, where calm peace and quite reigned supreme.
Milattan önce 50 de tüm Galya, barış ve huzurun hakim olduğu balta girmemiş ormanlar ile kaplıydı.
Natural forests should be turned into housing developments.
Doğal ormanların hepsinin yerine binalar inşa edilmeli.
The forests have told us of your loss.
Ormanlar kaybınızı bize bildirdi.
Another closely related group became day hunters in the miniature forests.
Yakın akraba başka bir grup ise minyatür ormanlarda gündüz avlanmaya başladı.
But in the past, it grew to the size of trees and formed great forests.
Ama geçmişte ağaç boyuna ulaşıp büyük ormanlar oluşturuyordu.
There was a third kind of plant that grew with the giant horsetails and the clubmoss trees in the first forests :
Dev atkuyrukları ve yer yosunlarıyla birlikte ilk ormanların oluştuğu dönemde bulunan üçüncü bir bitki türü daha vardı.
Then, about 400 million years ago, as the forests began to rise, new animals appeared.
Aşağı yukarı 400 milyon yıl önce, ormanlar yükselmeye başladığında yeni hayvanlar ortaya çıktı.
These conifers grew to over 200 feet tall and they stood in thick, dense, dark forests alongside the swamps where the cycads grew.
Bu kozalaklı ağaçların boyu 60 metreyi aşıyordu. Çikasların yaşadığı bataklıkların yanında sık ve karanlık ormanları oluşturuyorlardı.
Today, about a third of the forests in the world are formed by conifers.
Bugün, dünya ormanlarının aşağı yukarı üçte biri kozalaklı ağaçlardan oluşur.
Lumps of resin from the ancient coniferous forests survive as amber, and in them are insects, as perfect now as the day when they blundered into the resin 100 million years ago.
Eski kozalaklı ağaçlardaki reçine yumruları kehribar olarak günümüze ulaşır. İçlerinde kalmış olan böcekler bugün 100 milyon yıl önce reçineye düştükleri halleriyle mükemmel olarak kalmışlardır.
From now on, the forests and the land belong to the people.
Bundan böyle, orman ve topraklar halka aittir.
Great forests!
Şu harika ormanlar!
Gained from the green forests and golden holms of Britain swell pheasants, lovesome geese.
Britanya'nın yemyeşil ormanlarıyla altın çayırlarından getirildi harika sülünler, sevimli kazlar.
As you would have seen had you been able to walk through the forests of 180 million years ago at night.
Bunu siz de görebilirdiniz eğer 180 milyon yıl önce geceleri ormanda gezebiliyor olsaydınız.
It was growing here when the marsupials first appeared, and it seems likely that they lived in forests not unlike this.
Keseliler ilk kez ortaya çıktığında da burada yetişiyordu ve onların buna benzer ormanlarda yaşadıkları da olasıdır.
The forests of southern beech grew over many parts of this great land mass.
Güney kayın ormanları bu büyük kara parçasının çoğu kısmında bulunuyordu.
But as it split and drifted apart, the separate pieces carried with them the beech forests and the marsupials that lived in them.
Ama kıtalar ayrılıp uzaklaştıkça her bir parça, kayın ormanlarını ve ormanlarda yaşayan keselileri beraberinde götürdü.
The middle section drifted over the pole and become covered in snow and ice, so that the forests and their inhabitants died out.
Orta parça kutuplara doğru kaydı ve kar ve buzla kaplandı. Böylece ormanlar ve ormanda yaşayanlar öldü.
With them in these forests grow other ancient plants : tree ferns and cycads.
Onların yanında, burada, başka eski bitkiler yetişir. Ağaçsı eğreltiotları ve çikaslar.
One of the closest parallels of all appears in the eucalyptus trees of Australian forests at night.
En yakın paralelliklerden bir tanesi geceleri Avustralya ormanlarındaki okaliptüs ağaçlarında görülür.
Australia was largely covered by forests, and those that remain still contain some very primitive marsupials.
Kıtada halen bulunan ormanlar bazı çok ilkel keselilere ev sahipliği yapar.
The lush, cool, wet forests changed into arid open country like this around me in central Australia.
Verimli, serin ve nemli ormanlar Orta Avustralya'da şu an çevremde bulunan yer gibi kurak ve açık topraklara dönüştü.
They told of a blast of searing wind that knocked down people and forests.
Yakıcı, şiddetli bir rüzgarın insanları ve ağaçları alaşağı ettiğini söylüyorlardı.
It'll burn trees and level forests and make a sound heard around the world.
Ağaçları yakıp, ormanları yerle bir eder ve Dünya'nın her tarafından duyulabilecek bir ses çıkartır.
After we discovered fire we began to incinerate forests intentionally to clear the land by a process called "slash and burn" agriculture.
Ateşi keşfettikten sonra arazi açmak için ormanları kasten yakmaya başladık.
And today, forests and grasslands are being destroyed frivolously, carelessly by humans who are heedless of the beauty of our cousins the trees and ignorant of the possible climatic catastrophes which large-scale burning of forests may bring.
Ve bugün ormanlar ve yeşil alanlar ne kuzenlerimiz ağaçların güzelliğinin ne de büyük ölçekte orman yangınlarının getirebileceği iklimsel felaketlerin farkında olan insanlar tarafından pervasızca tahrip ediliyor.
Computer models that successfully explain the climates of other planets predict the deaths of forests parched croplands, the flooding of coastal cities environmental refugees widespread disasters in the next century unless we change our ways.
Diğer gezegenlerin iklimlerini başarıyla açıklayan bilgisayar modelleri gelecek yüzyıl için, orman ölümleri çölleşmiş tarlalar, kıyı şehirlerinde sel baskınları çevresel mülteciler her tarafa yayılmış felaketler öngörüyor yaklaşımımızı değiştirmediğimiz sürece.
A place with blue nitrogen skies oceans of liquid water cool forests soft meadows. A world positively rippling with life.
Mavi nitrojenden gökyüzü ile, sivi haldeki okyanuslariyla, serin ormanlariyla, yumusak çayirlariyla, her yerinden hayat fiskiran bir dünya.
But there were no cities only a few scattered encampments in the vast primordial forests.
Ama şehirler yoktu sadece ormanalara dağılmış kamp alanları vardı.
Forests and grasslands often seem like scattered islands in a sea of cities.
Yeşil alanlar şehirlerin arasına saçılmış adacıklar gibi kalmış.
" Over the last 200 years, blackbirds have left the forests and became city birds, first in England at the end of the 18th century, and then later in Paris and the Ruhr valley.
# "Son 200 yılda, karatavuklar ormanları terk edip, kent kuşları haline geldiler." # "Önce 18. yüzyılda İngiltere'de..." # "... sonra Paris'te ve Ruhr'da. "
The forests and everything.
Ormanlar ve gördüğümüz her şey.
That means the current rate is something like three major deciduous forests buy one ship's peanut.
Şu andaki pariteye göre bir paket fıstık için üç tane büyük orman gerekiyor.
In order to obviate this problem and revalue the leaf, we've decided on an extensive campaign of defoliation and burn down all the forests.
Bu sorunun üstesinden gelmek ve yaprağın değerini artırmak için, büyük bir yaprak döktürme kampanyasına girişmeye karar verdik ve tüm ormanları yaktık.
Burn down the forests.
Ormanları yakın.
The burning forests.
Yanan ormanlar.
Search the land the labyrinths of the forests to the edge of within.
Bütün ülkeyi arayın... ormanların derinliklerindeki labirentleri... karış karış arayın... her yeri.
And then naked, again blindfolded, I was run through these forests... and we came to a kind of tent made of sheets, with sheets on the ground.
Sonra halen çıplak ve gözüm bağlı vaziyette, yine ormanda koşturdular ve çarşaflardan yapılmış bir çeşit çadırın yanına vardık.
And the stretcher was carried a long way, very slowly, through these forests... and then I felt myself being lowered into the ground.
Sedye ormanın içerisinde, yavaş yavaş uzun bir yol taşındı ve kendimi yerin altına indiriliyor gibi hissettim.
We love her mountains, her forests...
Dağlarını, ormanlarını, dahası...
There are forests within easy reach of Petrograd. Why is this city freezing?
Etrafında bir sürü orman olmasına rağmen Petrograd niye buz gibi?
We can be hunted, trapped ; we can even be killed if we leave our forests, but we do not vanish!
Ormanlarımızdan çıkarsak bizi avlayabilirler, tuzağa düşürebilirler hatta öldürülebiliriz ama ortadan yok olmayız!
I crossed fields and forests.
Geniş alanlardan, ormanlardan geçtim.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]