Fork translate Turkish
1,992 parallel translation
And the Judas Knife and Fork.
Ve Judas'ın bıçağı ile çatalı.
If anyone had bothered to check the jail records during her two-month stay, the prison psychiatrist put her on suicide watch every 15 minutes, she was incredibly disruptive, and even threatened to stab another inmate with a fork.
Eğer birileri Shirley'nin orada kaldığı iki ay boyunca hapishane kayıtlarını kontrol etme zahmetine katlansaydı cezaevi psikiyatristinin, intihara meyilli oluşundan dolayı onu her 15 dakikada bir kontrol ettirdiğini, inanılmaz derecede huzur bozucu biri olduğunu ve hatta başka bir mahkûmu çatalla yaralama tehdidinde bulunduğunu görürdü.
My dad's just sitting there reading the news paper or something and I'm just... beating the eggs with a fork.
Babam orada öylece oturup gazete ya da herhangi bir sey okuyor ve ben... Çatalla yumurtalari çirpiyorum.
The next day Claire drowned her sorrows with one small fork full of cheesecake.
Ertesi gün Claire, kederini küçük bir çatal dolusu peynirli kekle bastırdı.
Damn it, I dropped my fork, I...
Lanet olsun, ben çatalımı düşürdüm,
Grab the one doesn't have a fork in it.
Çatal batırılmamış olanı al.
His mother said he'd been stabbing himself with a fork.
Annesi gözüne çatal sapladığını söyledi.
Fork it over.
Uçlan bakalım.
So... you wanna fork?
Yani... Çatal ister misin?
One must journey back through time and find that fork in the road hiro?
Zamanda geriye gidip, yol ayrımını bulmalıdır.
Pick up a fork and eat your apple crumble like a man.
- Çatalı al ve elma parçacıklarını bir erkek gibi ye.
And learning which fork to use is about as close to sports as this kid's going to get.
Hangi çatalı nerede kullanmasını öğrenmesi, spor gibi bir şey dolayısıyla gidecek.
- What do you mean? I kind of shorted out the beaming device with a fork.
Işınlama cihazına çatalla kısa devre yaptırdım.
Well, I was trying to beam my raisin toast out of the toaster with the transporter beam and a fork.
Üzümlü ekmeğimi kızartma makinesinden bir çatalla ışınlamaya çalışıyordum.
He told me I was raised by wolves, and that's why I use the same hand for my fork and knife.
Kurtlar tarafından büyütüldüğümü ve çatal bıçağı bu yüzden aynı elimle kullandığımı.
Hey, Charles, how about using a fork, OK?
Hey, Charles, çatal kullanmaya ne dersin, tamam mı?
You're driving this fork in your leg.
Çatalı bacağına saplıyorsun.
The prints on the fork you gave me, Mateo s, a.k.a. Manuel Rivera.
Bana verdiğiniz çataldaki parmak izleri... Mateo'nunmuş nam-ı diğer Manuel Rivera.
Stab myself with a fork?
Kendime çatal mı saplasam?
Gil, you take this to the wrong judge, and McKeen finds out he's being investigated, he'll stick a fork in all of us.
Gil, bunu yanlış yargıca götürecek olursan, ve McKeen soruşturulduğunu anlarsa, hepimize çatalı sokar.
- ls that a fork? .
O çatal mı?
- Okay. Fork versus chest.
- Göğsüne çatal saplanmış.
DARlA : Fork boy's going up to CT.
Çatal saplanan çocuk tomografiye gönderiliyor.
if you want this back, fork over the cash.
Gözünü geri istiyorsan, mangırı göstereceksin.
You could use a fork.
Çatal kullanabilirsin.
Sheldon lives in fear of the three-tined fork.
Sheldon üçlü dizilmiş çatal korkusuyla yaşıyor.
Three tines is not a fork.
Üçlü dizilmiş çatal diye bir şey yoktur.
It's our... fork in the road.
Bu bizim yol ayrımımız.
Or maybe stab it with a fork.
Ya da bir çatal batırsam yeter.
you can use a fork, dick.
Sen çatal kullanabilirsin, Dick.
There's A Fork Here, If You Need It.
- Çatal lazımsa burada var.
There Is No Shame In Using A Fork.
Çatal kullanmanın utanılacak bir yanı yok.
He uses the wrong fork. He slurps his soup.
Yanlış çatalı kullanır, çorbasını höpürdetir.
Well, we're kind of at a fork in the road here.
Biz yolda duran diken gibiyiz.
'Cause he used his hair pick for a fork?
Çünkü saçlarını ortadan ikiye ayırırmış.
We know how to use fork and knife.
Sadece çatal ve bıçak kullanabiliyoruz.
And, when we are at home in London, a knife and, er... fork and an apartment will always be at Amy's disposal.
Londra'da evdeyken, bıçaklarıyla ve şey... çatallarıyla apartman daima Amy'nin emrinde olacak.
Then 1 6 steps, that's from the door, fork right, 33 steps, turn right.
Otuz üç ileri. Sağa.
Stop banging'that fork.
Çatalını vurmayı kes.
She once stuck me with a fork.
Bi keresinde bana bir çatal sokmuştu
Stick a fork in them, they're done.
Sorunları sona erdi.
It's as if a man sees, I don't know, a fork, he looks at it he says :
- Evet. Mesela gördüğü bir insan ya da bir çatalı tanımayıp : " Nedir bu?
We got somebody in our database with a knife and fork.
Veri tabanımızda elinde bıçak ve çatal olan birisini yakaladık.
When you come across the first fork in the road Open the first pouch
Ordunuz sefer sırasında ilk yol ayrımına geldiğinde, birinci zarfı açarsın.
Prime Minister instructed The first pouch should be open when we come to a fork in the road
Yol ayrımına geldiğimize göre, başbakanın emrettiği gibi, ilk zarfı açabiliriz.
I found a bloody fork.
Kanlı bir çatal buldum.
One of our pals died from swallowing a fork.
Bir arkadaşımız çatal yuttu ve öldü.
I fucking stabbed him in the cheek with a fork.
Herifin yanağına çatalı saplayıverdim.
Fork over the money!
Bana paramı verin!
You put the fork in the fat lady, it's over.
Şişman kadın artık şarkı söylemiyor, bitti.
This fork is a centimeter too close.
Bu çatal bir cm daha yakında Sadece bir cm.