Frightened translate Turkish
4,840 parallel translation
Young, sexy, Asian housewife. Alone at night, frightened.
Genç ve seksi asyalı bir ev kadını bir gece evde yalnız ve korkmuş durumda.
Everyone frightened.
Herkes korkmuştu!
- I'm not frightened.
- Ben korkmuyorum.
One of the really troubling things about climate change is that almost all of the world's prestigious climatologist are much more frightened about all this than the public is.
iklim değişikliği konusunda en sıkıntılı şeylerden birisi de Dünya'nın tanınmış iklim bilimcilerinin neredeyse tamamının tüm bu yaşananlara, halktan daha çok korkuyor olmasıdır.
I'm frightened.
Korktum.
Totally confused, frightened.
Allak bullak oldu.
Johnny, I'm frightened.
Johnny, ben korkmaya başladım.
There's nothing to be frightened of.
Korkacak bir şey yok.
I was crunchy and small and frightened by exposure to light.
Bütün gece gözüme uyku girmedi.
He's like a frightened schoolboy wanting to be liked.
İlgi görmeyi bekleyen utangaç bir ilkokul öğrencisine döndü.
Everybody is frightened of her, because she does scary things. But I just think she's lonely.
Herkes ondan korkuyor herkes onu ürkütücü buluyor ama bence o yalnız.
I have taken on this task to keep me from staring into the gloom and being frightened.
Bu görevi üstlendim, çünkü alaca karanlığa dalıp gitmemi ve korkmamı önlüyor.
Because I am frightened.
Çünkü korkuyorum.
My heart had been frightened before I was even aware of it.
Ben farkına bile varamadan kalbim dehşete kapılmıştı.
I was so frightened.
Çok korkmuştum.
You frightened the life out of me.
Ödümü kopardın.
He has to be brave, he's the least frightened jackdaw, he's tough.
Cesur olmalıdır, en korkusuz cüce karga olmalıdır, sert olmalıdır.
She's all grown up and a bit frightened of you.
Büyümüş, senden de biraz çekinmiş durumda.
'The last time we saw each other, you frightened me'and I don't feel comfortable being around you any more.
En son görüştüğümüzde beni çok korkuttun ve artık sen etrafımdayken rahat hissetmiyorum.
God, how I became frightened.
Tanrım, çok korktum.
This is a frightened person.
Beni biraz korkutuyor.
I was frightened.
Korkmuştum.
Are you frightened?
Korkuyor musun?
I am sorry I frightened you.
Korkuttuğum için özür dilerim.
She was frightened that day and is having a fever now
- O gün korktu, ve şimdi ateşi var.
Dad, I'm frightened
Baba, korkuyorum!
He's never seen female genitalia before and seems quite frightened at the thought of it.
Daha önce bir vajina görmemiş. Ve düşüncesinden bile aşırı derecede korkuyor gibi.
They're frightened of the suction if she goes down.
Eğer o aşağıya inerse sallanmadan korkarlar...
Two words a frightened little boy saw here 20 years ago. You'd started to piece things together.
20 yıl önce bunları gören küçük çocuğu korkutan iki sözcük.
A good, composed and confident bedside manner can be the difference between a frightened patient and a calm and confident patient.
Doktorun hastaya iyi, sakin ve kendinden emin olarak yaklaşması hastanın korkmamasını ve kendini rahat ve güvende hissetmesini sağlar.
"The Labyrinth of the Minotaur" I always thought that frightened people off.
"Minotorun Labirenti". Hep bunun insanları korkuttuğunu düşündüm.
Are you frightened of me?
benden korkuyor musun?
( Frightened ) Goodbye.
- Hoşça kalın.
I'm a little frightened.
Biraz korkuyorum da.
That frightened little girl in the statue reminds me of Fry.
Heykeldeki korkmuş kız bana Fry'ı hatırlattı.
Faces that would've frightened the Ripper.
Bir katili bile korkutan yüzler.
Frightened little hedgehog lives in an old hedgerow by the church. Can you see the spider?
Kilisenin yanındaki çalıIıklarda yaşayan korkmuş, küçük kirpiyi?
But the more afraid Brian became, the angrier he got, until one night, frightened out of his wits... he turned himself into a terrifying monster.
Fakat Brian korktukça sinirlenirmiş. Bir gece iliklerine kadar korkmuş ve kendini bir canavara çevirmiş.
And what about the little frightened hedgehog?
Peki ya küçük, korkmuş kirpiyi?
Big men on the outside. Frightened little boys on the inside.
Dışarıda büyük, koca adamlar ; içerde küçük, korkak çocuklar.
There's a reason you should be frightened of me.
Benden korkmanı gerektirecek bir sebep var.
I'm sorry I frightened you.
Üzgünüm, senden korkuyorum.
You should know that Judge Trent wasn't comforted.. By your letters, she was frightened. No.
Ama mektuplarının Yargıç Trent'i rahatlatmadığını aksine korkuttuğunu bilmelisin.
Chancellor, you frightened me!
General.. Beni korkuttun!
I'm frightened, Dimitriy!
Korkuyorum, Dimitriy!
They took a frightened boy.
Korkmuş bir çocuğu aldılar.
Then the mother turns to face him slowing him down just long enough for her frightened cubs to escape.
Anne, korkmuş yavrularının kaçabilmesi için onu yavaşlatmaya çalışıyor.
I'm frightened.
Ödüm kopuyor şu an.
Would you say that you're frightened of him?
Ondan korktunuz mu?
He's got the building wired to explode, and I'm inside it, so... you know, so I'm a little bit frightened.
İçinde olduğum binayı patlayıcılarla sarmış durumda, o yüzden... Biraz korkmadım desem yalan olur.
Well, didn't you feel frightened?
- Korkmadınız mı?