English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ F ] / Frown

Frown translate Turkish

541 parallel translation
Don't see me walking around with the clown's frown.
Asık bir palyaço suratıyla beni etrafta göremezsiniz.
Don't wear a frown on old Broadway.
Broadway Melodi'sine surat asmak yok.
"Among the rugged peaks that frown down upon the Borgo Pass " are found crumbling castles of a bygone age. "
"Borgo Geçidi'nden aşağıya doğru uzanan engebeli dorukların üzerinde eski zamanlardan kalma harap şatolar yükselir."
- A frown is a smile upside down
- Çatık kaşlarını bir gülüşle tersine çevir
- So turn that frown upside down
- Çatık kaşlarını tersine çevir
I love your frown when you concentrate.
Konsantre olurken kaşlarını çatman hoşuma gidiyor.
And trembled with fear at his frown
"Ama korkuyla titredi, Kaşlarını çattığında."
We can make a dimpled smile Out of a frown
En asık suratlıyı bile Güldürürüz biz
To make me fret or make me frown
Beni üzgün ya da kızgın gösterecek
Mama told you it's unwise for a good-looking woman to frown.
Annem kaç kere sana kaşlarını çatmak güzel kadınlara yakışmaz dedi.
Well now, don't you frown Just knuckle down and knock on wood
Hemen kaşlarını çatma Şeytan kulağına deyip, işe koyul
♪ W ould look down on me and frown ♪
Bana tepeden bakıp, kaş çatıyorsun
Don't let the clouds get you down Show me a smile, not a frown
Bozulmasın moralin bulutlara Gülümse, sakın somurtma
Let every frown disappear
Bütün efkarın dağılsın
Don't let the clouds get you down Show me a smile, not a frown
Bozulmasın moralin bulutlara Gülümse bana, sakın somurtma
Don't let the clouds get you down Show me a smile, not a frown
Bozulmasın moralin bulutlara Göster gülüşünü, sakın somurtma
Don't frown like that. You make it so much more difficult for me.
İşimi zorlaştırıyorsun.
You don't wanna frown like that, snuggle pup.
Böyle surat asmak istemezsin kuzum.
You don't want to frown like that, Katie.
Böyle surat asma, Katie.
I'm sure the Bay City police would frown upon us disturbing him over such a trifle.
Eminim ki Bay City polisi Lavery'i böyle önemsiz bir konuda rahatsız ettiğimiz için bize sert çıkacaktır.
- They'd frown upon both of us.
- İkimize de sert çıkarlar.
Now, don't frown.
Yüzünü asma.
I fondled your bodiless head, making you smile and frown.
Kendimi senin ölümünle avuttum. Gövdenden ayrılmış başını okşuyor, parmaklarımı saçlarının arasında gezdirip seni gülümsetiyor ve kaşlarını çattırıyordum.
If things look bad, don't fret and frown They could be ten times worse
Eğer işler sarpa sarıyorsa, huysuzlanıp yüzünü asma 10 kerede daha kötüye gidebilir
The dark ones frown and go like that.
Koyu renklileri kaşlarını çatarlar.
Don't bring a frown to old Broadway
# Sakın Broadway'e çatık kaşla gelme #
You've managed to frown in every town from Petra to here.
Sen de Petra'dan başka her kasabada kaşlarını çatmayı başardın.
The sky doth frown and lower upon our army.
Güneş suratını asmış, kötü kötü bakıyor ordumuza.
Who laughed with delight... You... Frown...
mükemmel bir akşam yemeği... konuşması.
Why the frown?
Kaşlarını neden çattın?
And don't frown like that.
Ve kaşlarını öyle çatma.
Say that she frown...
Surat asacak olursa,
Thou canst not frown, thou canst not look askance... nor bite the lip as angry wenches will.
Ne kaş çatabilirsin sen, ne de surat asabilirsin, Kızınca dudaklarını ısıranlardan değilsin ;
Gentles, methinks you frown.
Beyler, neden suratlar asık böyle.
My mind hath been as big as one of yours... my heart is great, my reason haply more... to bandy word for word and frown for frown... but now I see our lances are but straws.
Benim hayalim de sizinki kadar genişti, Yüreğim azmandı, aklım sınır tanımazdı, Lafa laf, surata surattı ilkem. Ama şimdi görüyorum ki, Kargılarımız birer saman çöpü.
- Today we frown
# - Bugün somurturuz
I'll frown and be perverse and say thee nay, so thou wilt woo.
nazlanarak "hayır" derim sana.
# But people keep away when you wear a frown #
# Ama kaşlarını çatarsan insanlar uzak durur #
Oh, no. I don't frown like this.
Oh, hayır, ben böyle kaş çatmam.
if you frown your eyebrows, you get in your mind a stratagem
Eğer kaşlarını çatarsan, dahice bir plan yapabilirsin.
I was afraid that God would frown
Tanrı yardım etmez diyordum
Come up and fight me! Everyone! I wouldn't call myself a man if I even frown.
Beni çerezlerle uğraştırma... meydana çık ve kendin dövüş benimle!
No need to frown
Üzülmene gerek yok.
Doctors and other simpletons may frown upon it... but we beauty czars know what is good for the blood.
Doktorlar ve diğer bazı budalalar bu keşfimize dudak kıvırabilirler... ama bizler, güzellik çarları olarak, bunun kan için ne kadar yararlı olduğunu biliriz.
# You best not make me frown # # Or I just might knock you down # #'Cause I'm a mean ol'lion #
# Beni öfkelendirmezseniz iyi olur # # yoksa sizi yere sererim # # çünkü ben zalim bir aslanım #
"We remember the smile, the frown, the quizzical look, the love, the courage..."
"Hatırlıyoruz onun gülümsemesini, kaş çatışını, alaylı bakışını..." "... sevgisini, cesaretini... "
As it is, i frown for him.
Bütün bu yaptıklarından sonra.
Frown.
Çatma kaşlarını.
Don't frown.
Kaşlarını çatma.
- I will not have you frown.
- Seni kızdırmam.
IF YOU DIDN'T FROWN SO MUCH.
Kim, ben mi?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]