English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ F ] / Ft

Ft translate Turkish

1,327 parallel translation
Women weaken the heart.
Kadın kalbi zayıftır.
No. It was too faint.
Ses çok zayıftı.
Music.
Ama çok zayıftı.
Mr. Cage, my Spanish is limited, but I believe you just asked for a cookie.
Mr. Cage, İspanyolcam zayıftır ama galiba az önce kurabiye istediniz.
I was weak.
Zayıftım.
Because my dad was one of those men who thought introspection meant you were weak.
Çünkü babam hep "İçini inceleyen zayıftır" derdi.
For all of Gretchen's strong points, she's not the best judge of men.
Gretchen birçok konuda başarılı olsa da erkekleri değerlendirme de zayıftır.
Yes, but he was debilitated before surgery. I understand.
Evet ama ameliyattan önce zayıftı
They have weak connective tissue in the aorta.
Aortta bağdoku zayıftır
Sebaceans are weak
Sebasyalılar zayıftır
Okay, yeah, I was weak, and for more than one time. I probably still am a weakling.
Evet zayıftım, ve birden çok oldu.
Though frail and extremely thin, his fighting spirit was still intact.
Güçsüz ve çok zayıftı, ama mücadele ruhu hâlâ tamdı.
He was always thin.
Her zaman zayıftı.
However their chances of survival are slim.
Bununla birlikte hayatta kalma şansları zayıftır.
The moon's gravitational pull is weaker nearer to the earth's equator, so the more equatorial the location, the smaller the tides
Ayın çekim kuvveti, Dünya'nın ekvatorunun yakınında daha zayıftır. Yani mekan ekvatora ne kadar yakınsa, gelgitler o kadar küçük olur.
And out here in the Caribbean Sea the tidal movements are slight
Karayipler'de, gelgit hareketleri zayıftır.
The boy was weak.
Çocuk çok zayıftı.
That's what I thought, but Jonathan thought... the whole Vegas aesthetic was a little tacky.
Ben böyle düşündüm ama Jonathan'a göre... Vegas'ın tüm bu estetikliği üçüncü sınıftı.
That was weak.
Bu çok zayıftı.
I guess I was a little lighter than you in those days.
Galiba ben evlendiğimde senden biraz daha zayıftım.
Notaries know everything about that.
Noterler bu konuda gereken tüm bilgilere vakıftır.
- I was pretty skinny back then...
- Tabi o zamanlar çok daha zayıftım...
He was tiny and purple.
Çok zayıftı ve mosmordu.
- He's got no vocabulary.
- Kelime haznesi zayıftır.
She's young, pretty, the flesh is weak...
Genç, güzel ve insan iradesi her zaman zayıftır böyle konularda.
I've become so ft.
Yumuşamaya başladım.
- And he's very thin.
- Çok da zayıftı.
Don't you start too. It's tough enough.
Helen zayıftı, Helena'yı uydurdu.
My parents would say that I'd never be successful... ... because I was off. That was their word, "off."
Ailem başarısız olduğumu söylerdi çünkü onlara göre zayıftım.
It's world-class.
Birinci sınıftı.
I work hard I get those planes up in the air Nobody asks how at 30,000 ft
Ben çok sıkı çalışırım, uçakların uçmasını sağlarım, Hiç kimse de, 30.000 feet yüksekliğe nasıl yükseldiğini sormaz.
Tower radar says no higher than 4,000 ft
Kule radarlarına göre, 4,000 feet'ten fazla yükselmez.
4,000 ft?
4,000 feet mi?
But he had a little - - Who are you?
Ama ağlayışı zayıftı.
Klingons are aggressive warriors... but their tactics are crude.
Klingonlar agresif savaşcılardır... ama taktikleri zayıftır.
Yah, but my choppers are first class, and I do an excellent turn my head and cough.
Evet, ama dişlerim birinci sınıftır ve mükemmel bir kafa çevirerek hapşırma hareketi yaparım.
Your strategy was obviously weak.
Stratejiniz besbelli zayıftı.
I remember the first time I met Grace It was freshman year at Columbia
Grace'i ilk tanıdığım zamanı hatırlıyorum. Columbia'da ilk sınıftı.
Its eyesight is very poor and it relies mostly on its sense of smell, which is very acute.
Görüş yeteneği çok zayıftır. Genelde çok hassas olan koku duyusuna güvenir.
Einstein reasoned all that remained to build a theory of everything - a single theory that could encompass all the laws of the universe - was to merge his new picture of | gravity with electromagnetism.
Yerçekimini güçlü bir kuvvet olarak düşünürüz. En azından, şu anda şu anda benim bu kenarda durmama sebep oluyor. Fakat gerçekte, elektromanyetizmayla karşılaştırılamayacak kadar zayıftır.
Gravity, in comparison, is amazingly weak.
Tam tersine, yerçekimi inanılmaz ölçüde zayıftır.
But Austria-Hungary's empire was crumbling and weak.
Ama Avusturya-Macaristan İmpraratorluğu zayıftı ve parçalanıyordu.
Despite the warnings, security was light.
Uyarılara rağmen, güvenlik zayıftı.
This was first class.
Bu birinci sınıftı.
Served since in the cavalry, Ft. Clark, Texas.
Klark kalesi Teksas'ta süvarilerde hizmet vermişsiniz.
So thin he could barely stand.
Öyle zayıftı ki, zorla ayakta duruyordu.
We were very thin back then, too... but not by choice.
O zamanlar biz de çok zayıftık fakat bu bizim tercihimiz değildi.
Maybe he was just weak.
Belki sadece biraz zayıftı.
The battery's flat.
Pili zayıftı.
That was a good class.
İyi bir sınıftı.
Led by Danish physicist Niels Bohr, these scientists were uncovering an entirely new realm of the universe.
Yerçekiminin alakası yoktu, çok zayıftı.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]